Cumartesi

 

Onbeş yaşında bir çocuk otomobil kullanmış, üç kişiyi ezip öldürmüş…Çocuk olduğu için ceza almaz.

Zaman zaman duyarız: Otobüs durağına dalan bir vasıta oradakileri biçmiş. Ölenler, yaralananlar, ömür boyu sakat kalanlar.

Anlatacağım vak’a geçen yıl oldu: Yolcunun biri uçağa binmiş, uçak havalanmış, yolcu sigarasını yakmış tüttürmeye başlamış. Hostesler “Uçakta sigara içmek yasaktır, lütfen hemen söndürünüz” demişler. Tınmamış, “Ben tiryakiyim içerim, kimse karışamaz” cevabını vermiş. Pilot uçağı kalktığı havaalanına indirmiş.Tiryaki yolcu polise teslim edilmiş. Diğer yolcular mağdur olmuşlar. Bir buçuk saat gecikme…

Birkaç yıl önce Konya’da dev Zümrüt apartmanı durup dururken çöktü, yüz kadar vatandaş can verdi. Korkunç facia.

Yine birkaç yıl önce hızlandırılmış (hızlı değil) tren Pamukova’da devirldi, yüze yakın yolcu öldü. Sönen ocaklar, yetimler, dullar, sakatlar.

Büyük bir İç Anadolu şehrinde bir lokantacı çok ucuza kebap ve dürüm satıyormuş. İş yerine baskın yapılmış, at, eşek, katır eti yediriyormuş vatandaşa (Eşek ve katır eti dinen haramdır.)Ülkemizde muazzam miktarda evcil ve yaban domuzu, at, eşek, katır eti tüketilmektedir.

Almanya’ya frigorifk büyük kamyonlarla armut ihraç etmişiz. Almanlar bunları geri çevirmiş, çünkü içlerinde insan sağlığına zararlı yüksek miktarda kimyevî maddeler varmış. Armutlar yurda dönmüş, halkımıza yedirilmiş.

Rusya’ya ihraç edilen

26,5 ton mandalina da geri gönderilmiş.

Bir emniyet amiri marketten şampuan almış, başını yıkamış saçları kepek içinde kalmış. Şampuan sahteymiş, emniyet amirinin gayreti ile sahte şampuan, sahte deterjan, sahte kozmetik maddeleri üretip piyasaya satan bir çete yakalanmış. Peki sonra ne olmuş? Bir çete yakalanmış, öteki çeteler harıl harıl günde üç vardiya sahtekârlıklarına devam ediyor. Beyaz (uyuşturucu maddeler) ticareti, trafiği, kaçakçılığı tam gaz devam ediyor. Karı kız satışı da tam gaz.

Devletin şu anda 50 bin resmî dinleme memuru var.

Bütün telefonlar, bütün bilgisayarlar, vatandaşın bütün muhaberatı dinleniyor, kontrol ediliyor.

Böyle olmasına rağmen bir yığın suç niçin tespit edilemiyor, suçlular yakalanamıyor?

Çarşılar, pazarlar, mini marketler, süper marketler, hiper marketler; hormonlu, kimyevî, aromalı, boyalı yiyecek, içecek, sebze meyve ile dolu.

Bunlar milyonlarca vatandaşı zehirliyor, beş on seneye kalmaz halkın yarısı hastanelik olur.

Cep telefonları kansere yol açıyormuş.

Sigara ve içkiden daha zararlıymış. Bu ikisine karşı halkı ve tüketicileri uyaran devlet cep telefonundaki öldürücü tehlikeye karşı niçin uyarmıyor?

Taşra şehirlerimizden birinde ihtiyar bir adam, bir apartmanın bahçesindeki köpek kulübesinde barınıyormuş.

Devlete haber verilmiş, ilgililer gelmişler, adamı kulübeden çıkartmak istemişler. Zavallının pantolonu yokmuş, bir battaniyeye sarıp götürmüşler.
Oradaki yüzlerce aileden biri eski bir pantolon vermemiş.

Marmara’da tutulan dip balıkları çok zehirliymiş (Civa…). Yüzeyde yaşayan balıklar daha az zehirliymiş. Bunlar nasıl zehirler? Hemen öldürmezler, yavaş yavaş süründüre süründüre inlete inlete öldürürler.

Şu anlatacağım İngiltere’de olmuş:

Kadın avukat, davayı lehine neticelendirmek için hakimle yatmış.

Bizde çok şükür böyle şeyler olmuyor.

On gün kadar önce Sultanahmet’ten, Kumkapı’ya bir lokantaya otomobille gitmek istedim. Kasıcık bir mesafe… Öyle korkunç bir trafik vardı ki, bir saatte gidemedim. Kilitlenen trafiği idare edip açacak ne bir polis, ne de bir belediye elemanı gördüm.

Ramazanın son gününde sur içi İstanbul’un kalabalık bir çarşısından biraz nevale aldım.

Vitrinlerde Anadolu’dan gelmiş büyük tereyağı topakları vardı, kilosu da 8 lira. “Bunlar ne kadar ucuz…” dedim.

Dükkancı “O bölgedeki bütün insanlar inek olsa, biz de inek olsak, hepsi süt verse, yine bu kadar tereyağı üretilmez…” cevabını verdi. Devlet ve belediye sahte tereyağlara karşı ne yapıyor?

Aman sayın üreticiler mağdur olmasın…

Bu yaz, doğudan gelip Batı’daki çiçekli bölgelerde katışıksız bal üreten vatandaşlar çok mağdur olmuşlar.


Ucuz sahte ballarla rekabet edememişler, malları ellerinde kalmış, dönüş paraları bile yokmuş.

Gıda piyasası sahte balla dolu.

Bunlarla cinler ve periler mi mücadele edecek?

İstanbul yaşanmaz bir şehir oldu.

Trafik korkunç bir dert. Başlangıçta pek ucuz olan doğal gaza yılbaşından sonra yüklü bir zam daha gelecekmiş. Ayda 750 lira geliri olan fakir bir aile (onu da bulamayanlar var) pahalı doğal gazla ısınabilir mi? Bu kış dar gelirliler soğuktan kırılacak.

Birtakım yeni zenginlerin de dertleri çok. Daha iyi, daha lüks, daha lezzetli, daha şatafatlı yemek istiyorlar. Daha pahalı, daha lüks, daha gösterişli giyinmek istiyorlar. Çok pahalı, çok lüks otomobilleri var ama trafik sıkıntısı onları kahrediyor. Velhasıl İstanbul hem fakirler, hem de zenginler için gerçekten yaşanmaz bir şehir oldu. Öteki büyük şehirlerde âsâyiş ber-kemâl mi?

(İkinci yazı)

KURBAN


Diyanet İşleri Başkanı kurban parası toplayanların, topladıkları paralarla mutlaka kurban kesmeleri gerektiği

konusunda konuştu. Zekât konusunda olduğu gibi kurban konusunda da,

fıkha aykırı bazı işler yapıldığına dair şüpheler

bulunmaktadır.

1. Müslüman vatandaştan alınan her kurban parası mukabilinde mutlaka bir kurban kesilmelidir.

2. Kurban parası, kurban kesimi dışında başka hayır işlerinde kullanılmamalıdır.

3. Türkiye’de (mesela) bir kuruluş bir kurban için 250 TL. alıyor. Dünyanın çok fakir, bu yüzden çok ucuz ülkeleri vardır. Afrika’daki Nijer bunlardan biridir. Orada koyun, keçi gibi hayvanlar çok ucuzdur.

Kurbanlar Nijer’de kesiliyor ve hayır kuruluşuna para artıyor.

Fıkhen böyle bir şey caiz midir?

Kurban kesmeleri gereken Müslümanların bu dinî vazifeyi mutlaka yerine getirmeleri gerekir. Mutlaka… Kurban parasını, hayır maksat ve niyetiyle vermekle bu vazife yerine getirilmiş olmaz.

İslâm büyükleri kurban kesimi konusunda Ümmet-i Muhammed’i asırlardan beri uyarmışlardır.

Ruhü’l-Beyan Tefsiri sahibi Bursalı İsmail Hakkı hazretleri

kitaplarında bu konuya temas etmekte ve Müslümanları uyarmaktadır.

Kurban kesilmezse ülkenin ve halkın başına birtakım felâketler ve musibetler gelmesinden korkulur.

Kurbanı keserken hayvana eziyet etmek haramdır.

Yüce dinimiz zulmü, eziyeti yasaklamıştır.

Hayvanların gözleri açık olarak kesilmeleri doğru değildir. Kesme yerine itilerek, sürüklenerek götürülmeleri doğru değildir.

Resulullah Efendimiz

Büyük Hesap Gününde, Mahkeme-i Kübra’da “Boynuzsuz koyunun hakkı boynuzlu koyundan alınacaktır”

buyurmuştur. İşte o büyük günde, kurban edilecek hayvanlara eziyet edenler de hesap vereceklerdir. Her kurban bayramında dinsizler

“Vahşet!.. Uygarlığa aykırı!..”

gibi lâflar ederler, başlıklar atarlar. Onlara fırsat verilmemelidir.

Kurban kesimine

“hayvan katliamı”

diyenler kötü niyetli kimselerdir. İstanbul mezbahasında her gün binlerce hayvan boğazlanıyor. Niçin onları protesto etmiyorlar?

Müslüman kardeşlerime önemle tavsiye ediyorum:

1. Kurbanlarını kendileri kesecek veya kestireceklerse Allah’tan korksunlar, hayvanı gözü açık olarak, tekme sille iterek kakarak, yerlerde sürükleyerek kestirmesinler. İyi muamele etsinler. Kesmeden sevsinler, okşasınlar, su ve yiyecek versinler.

2. Bir hayır kuruluşu vasıtasıyla kurban kestireceklerse, kurbanın mutlaka kesileceğine dair garanti istesinler, bundan emin olsunlar.

3.

Kurbanların derilerini dinsiz kuruluşlara vermesinler.

Meselâ her yıl içkili balolar tertipleyen dinsiz, fâsık, fâcir kuruluşlar vardır.

Bunlara kurbanın derisi değil, işkembesi ve bağırsakları bile verilmez.

Kurban kesimindeki aksaklıklar bir medeniyet ve bedeviyet meselesidir. Biz Müslümanlar İslâm medeniyetinin medenîleri olsak, bu konuda hiçbir aksaklık olmaz. Allah’ın rızasını kazanmak için kurban kesiyoruz ve bu kesim esnasında bir yığın aksaklık sergiliyoruz. Medenî Müslümanlar böyle şeyler yapar mı?

Kurban bizim için bir sınavdır. Keselim… Usulüne ve kuralına göre keselim… Hayvanlara eziyet etmeyelim… İslâmî dernekleri tenzih ederek söylüyorum: Kurban parası toplayıp da onlarla, kaç kurban için para toplandıysa o adette kurban kesmeyenler haindir, zalimdir, merduttur, münafıktır, fâsıktır, fâcirdir, aldatandır. 08 Kasım 2009