Ticarî, iktisadî, mâlî konularla ilgilenen sivil bir kuruluş geçenlerde din ve inanç hürriyetine zıt bazı isteklerde bulundu, bu arada İmam-Hatip Liselerine kız öğrenci alınmamasını istedi. Gayeleri nedir? Bir kısım genç kızların din kültürü almaları, dindar olmaları, ileride hocahanımlar olarak din yolunda çalışmaları istenmiyor mu? Niçin istenmiyor?

Tahminimce bu gibi isteklerin sahipleri genellikle Farmason, Rotaryen, Lionsçudur. Onlar kendilerini aydın, okumuş, ileri, medenî insanlar olarak görürler. Bu yaptıkları aydınlığa, okumuşluğa sığar mı?

Dünyanın bütün medenî, ileri, yükselmiş, huzurlu ülkelerinde en geniş şekliyle din, inanç, inandığı gibi yaşamak hürriyeti ve serbestisi vardır. Masonlar için din ve inanç hürriyeti olacak, çoğunluğu teşkil eden Müslümanlar için olmayacak… Böyle bir şey eşitlik prensibine aykırı değil midir?

Masonluk nedir? Masonluğun homojen bir yapısı yoktur. Din konusunda onlar ikiye ayrılır. Geleneksel Masonlukta “Kâinatın Yüce Mimarına” inanmak şartı bulunmaktadır. Ateist ve agnostik kişiler Masonluğun bu şubesine giremezler. Bu Masonlar toplantı ve âyin yerlerine “Mâbed” ismini verirler, oralarda Kur’ân, Tevrat, İncil bulunur, çeşitli dinlere mensup üyeleri vardır. Lakin Masonluk dini her üç semavî dinden de üstündür onlara göre.

Ateist ve agnostik Mason teşkilatı da vardır. Onlar dinlere savaş açmışlardır.

Başta ABD olmak üzere birçok Batı ülkesindeki Masonlar din ve dindarlar ile açıktan açığa zıtlaşmazlar, toplumsal barışı bozacak militanlıklardan, aşırılıklardan kaçınırlar. Bizde maalesef öyle değildir. Bizim Masonlar Fransız Büyük İhtilâli günlerindeki fanatik din düşmanları gibi dine karşıdır.

Türkiye Masonlarının ve onların paralel kuruluşları olan Rotaricilerin, Lionsçuların artık bazı gerçekleri anlamaları ve kabul etmeleri gerekmektedir.

1. Din, inanç, inandığı gibi yaşamak fikir, vicdan, kanaat hürriyeti çağımızın en büyük sosyal, felsefî, hukukî değeridir. Bu değere hürmet edilmeyen ülkelere medenî demek mümkün değildir.

2. Bazılarının put gibi taptıkları yeşil Amerikan dolarlarının üzerinde, “Biz Allah’a güveniyoruz” diye yazılıdır.

3. Demokrasinin, hürriyetin, insan haklarının beşiği olan İngiltere’de, sabahları derslere başlamadan önce kolej ve liselerde bütün öğrenciler okulun kilisesinde âyin ve ibadet yapmaktadır.

4. Aynı İngiltere’de Müslüman bir âile ilkokula giden kız çocuğunu, arzu ederse başı örtülü olarak okutabilmektedir. Bütün okullarda, bütün üniversitelerde başı örtülü olarak okumak serbesttir. Böyle dindar Müslüman kızlara kimse karışmamaktadır.

5. Hiçbir medenî ve ileri ülkede, Fransa dışında, laiklik yoktur. Fransa’da da laiklik militan din düşmanlığı olarak uygulanmamaktadır.

6. Almanya’da, başka Avrupa ülkelerinde Hıristiyan Demokrat partileri bulunmaktadır.

7. Masonların, ilericilerin, laiklerin, çağdaşların çok sevdiği İsrail’de din ve devlet içiçedir. Orada Millet Meclisinde ve kabinede başları kippalı (dinî takkeli) dindar Yahudi milletvekilleri ve bakanlar bulunmaktadır.

8. Amerika’da, İngiltere’de başları örtülü kadın polisler resmî üniformalarıyla hizmet görebilmektedir.

Masonlar madem ki, çok medenî olduklarını, temel insan haklarına ve hürriyetlerine hürmet ettiklerini idida ediyorlar, o halde niçin Masonluğun çıktığı yer olan İngiltere’deki din hürriyetinden ibret almıyorlar?

Ülkemizde dindar kesimler Masonlara karşı hiç de iyi bakmazlar. Çünkü yakın tarihimizde onlar din ve vicdan hürriyetine karşı militanca savaşmışlardır.

Masonlar Atatürkçü olduklarını, Atatürk’ü çok sevdiklerini iddia ederler. Buna inanmak zordur. Çünkü 1935’te Atatürk Masonluğu kapattırmıştır. Masonlar, 1945’e kadar bir “uyku devresi” geçirmişlerdir. Localarını kapatan bir zatı nasıl sevebiliyorlar? Bu sevgi samimî midir, yoksa siyaset ve menfaat icabı makyavelist bir sevgi midir?

Masonlar, Atatürk’ün kurmuş olduğu Cumhuriyeti bir Mason cumhuriyeti haline getirmek istiyorlar.

Yakın tarihimizde, bilhassa son elli yıl içinde Masonluğun tesiri Türkiye’de çok büyük olmuştur. Siyaset, eğitim, fikir, kültür, üniversite gibi sahalarda Masonlar hayata damgalarını vurmuşlardır. Peki, ükede bu kadar tesirli olan Mason prensipleri bizi ilerletmiş, çağdaş medeniyet seviyesine çıkartmış, huzurlu ve güvenli bir toplum haline getirmiş midir? Manzara ortadadır, açıkça görülmektedir. Masonluk ülkeyi ilerletmemiş, geriletmiştir, batırmıştır.

Masonluk gizli, esrarlı, kapalı, beynelmilel, seçkinci bir teşkilattır. Osmanlı imparatorluğunu Masonlar batırmıştır. Onlara Tapınak Şövalyeleri de denir. Ülkemizin içinde yüzdüğü kokuşma bataklığında birtakım büyük Masonların bulunduğu iddia edilmektedir. Medya bunların isimlerini vermiyor.

Eğer bu ülke insan haklarına, eşitliğe, din ve inanç hürriyetine değer veren medenî bir ülkeyse Müslümanlarla Masonlar arasında bir ayırım yapılmamalıdır. Müslümanlar da en az Masonlar kadar hür, güvenli, serbest yaşayabilmelidir. Şu anda Mason olduğu için Devlet Güvenlik Mahkemelerinde muhakeme edilen bir vatandaş var mıdır? Yoktur. Masonluğu dolayısıyla bir tek vatandaş bile cezaevinde çile doldurmamaktadır. Masonların âyinlerine, Yahudi kabbalasından mülhem esrarlı merasimlerine, localarına karışan görüşen yoktur. Atatürk’ün kapattırdığı localar açıktır da, tasavvuf tarikatları niçin hâlâ kapalıdır?

Masonlar, Rotaryenler, Lionsçular şayet ülkelerini, milletlerini, devletlerini seviyorlarsa çağdışı din düşmanlığından vazgeçsinler, Müslüman çoğunlukla barışsınlar, din hürriyetine karşı değil, taraftar olsunlar. Medenî ve olgun insanlar, “Ben senin inançlarını paylaşmıyorum ama senin inanç hürriyetini sonuna kadar müdafaa ediyorum” diyebilenlerdir.

Adalet Bakanlığı’nın Açıklaması

T.C. ADALET BAKANLIĞI

Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü

Millî Gazete’nin 05.04.2001 tarihli nüshasında yayınlanan “Dinç Bilgin tutuklanmış” başlıklı yazınızda; Kartal Özel Tip Cezaevinde tutuklu olarak bulunan Dinç Bilgin’in cezaevindeki ilk gecesinde kurumun müsafirhanesinde yatırıldığı iddia edilmiştir.

İddiayla ilgili gerekli inceleme ve araştırmayı yapan Kartal Cumhuriyet Başsavcılığından alınan cevabî yazıdan; Kartal Özel Tip Cezaevine alınan tüm hükümlü ve tutuklulara uygulanan prosedürün Dinç Bilgin’e de uygulandığı, cezaevi misafirhanesinde kalmadığı ve teslim alındığında, konumuna uygun tek kişilik bir odaya yerleştirildiği anlaşılmıştır. Kamuoyunun gerçekleri öğrenmesi bakımından yukarıdaki açıklamanın gazetenizde yayınlanması rica olunur. ALİ SUAT ERTOSUN – Hakim / Genel Müdür 01 Mayıs 2001