Masonluk ve Şeffaflık
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 26 Şubat 2019
Pazar
Diyanet İşleri Başkanlığı veya başka bir islâmî teşekkül, dinimizi tanıtmak maksadıyla “İnsanlığı Aydınlatan Nur” başlıklı bir sergi tertiplemek istese ve bu maksatla İstanbul’daki Aya İrini binasından yararlanmak için müracaat etse, resmî makamlar buna izin verirler mi, binayı Müslümanlara tahsis ederler mi? Kesinlikle ne izin verirler, ne de bina tahsis ederler.
Lakin resmî makamlarımız Aya İrini binasında “Doğudan Batıya İnsanlık Köprüsü Masonluk” sergisinin açılmasına izin vermişlerdir. (2 Mayıs 1999)
Aya İrini artık kilise olarak kullanılmıyor ama böyle bir mâbette Masonluk sergisi açılması, Hıristiyanların da hoş görmeyeceği bir şeydir. Bir ara aynı binada içkili ve danslı çılgınlıklara sahne olacak bir yılbaşı eğlencesi tertiplenmek istenmişti de Fener patriği ilgililere ağır bir protesto yazısı göndererek bunu önlemişti.
Türkiye’de dört ayrı Masonluk vardır. Aya İrini’deki sergiyi 1909’da kurulmuş olan “Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası” tertiplemiş. Çıkardıkları büyük boy broşürde şeffaflaşmak istediklerini söylüyorlar. Masonluk ve şeffaflık… Bu iki kelime ve kavram birbirleriyle asla bağdaşamaz. Masonluk gizli bir teşkilattır ve daima öyle kalacaktır.
Broşürün 43’üncü sayfasında şu cümle dikkatimi çekti: “1935 yılında günün politik şartları nedeniyle masonluk, faaliyetlerini durdurmayı uygun gördü. Bu tarihte Meclis Başkanı Kâzım Özalp, 6 bakan ve 60’tan fazla milletvekili masondu.”
Masonlar tarihî gerçekleri çarpıtıyorlar. O tarihte masonluğu Mustafa Kemal Atatürk yasaklattırmıştır. Bunu niçin açıkça yazmıyorlar?
Broşürün başına Atatürk’ün tam sayfa bir fotoğrafını basmışlar. Kendilerini Atatürkçü gibi göstermek istiyorlar. Böyle bir şey mümkün müdür? Niçin samimî olmuyorlar, mertçe hareket etmiyorlar? Memleketimizde en çok istismar edilen tarihî şahsiyet Atatürk’tür. Masonu Atatürkçü, Marksisti Atatürkçü, milliyetçisi Atatürkçü, sağcısı Atatürkçü, solcusu Atatürkçü. Hangi Atatürkçüler samimîdir, hangileri değildir, bu ayrımı yapmak o kadar kolay değildir.
Broşürde İttihad ve Terakki hakkında şu satırlar yer alıyor:
“İttihad ve Terakki Cemiyeti, kuruluşunda İtalyan Birliği’ni gerçekleştiren İtalyan Masonluğunun etkisinde, ‘Özgürlük-Eşitlik-Kardeşlik’ ilkelerini kabul ederek istibdata karşı mücadele verdi. İttihad ve Terakki özellikle Selanik’te bulunan ve kapitülasyonlar nedeniyle dokunulmazlıkları olan İtalyan, İspanyol ve Fransız localarında toplandılar. Talât Paşa, Câvit Bey, Doktor Nâzım, Bahattin Manastırlı, Emanuel Karaso gibi ünlü İttihadçılar, Selanik’te Macedonia Risorta locasının üyesiydi.” (s.41)
İtalyan masonları İtalyan birliğini sağlamışlar ama Osmanlı masonları devleti paramparça ettiler.
Broşürde bazı ünlü Türk masonlarının resimleri de mevcut: Ahmet Rıza, Cavit Bey, Mithat Şükrü Bleda, Mithat Paşa, Mehmet Talât Paşa, Cemal Paşa, İbrahim Temo, Emanuel Karaso, Şükrü Kaya, Mustafa Necati, Kâzım Özalp, Hasan Ali Yücel, Operatör Mim Kemal Öke, Ahmet Salih Korur (Adnan Menderes’in başbakanlık müsteşarı).
Brüşürden bazı cümleler ve paragraflar nakl ediyorum:
“Cemiyetler Kanunu 1948 yılında değiştiğinde İkinci Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü’nün özel doktoru Mim Kemal Öke’nin başkanlığında Türk Masonluğu yeniden faaliyete geçti.” (s. 44)
“Bugünkü Masonluk, sembollerini ve öğretilerini, kutsal kitaplarda bahsedilen Hz. Süleyman Mâbedi’nin inşaasından ve bununla ilgili efsanelerden alır.” (s.26)
“Masonlar bireysel olarak demokratik ve laik herhangi bir siyasî partiye üye olabilirler. (s. 41)
“Bugün dünyada 150 kadar Büyük Loca ve toplam 4,5 milyon kadar Mason bulunmaktadır.”
Broşürün 52’nci sayfasında “Masonluk vicdan, inanç ve düşünce özgürlüğünü temel hak olarak kabul eder” deniliyor. Tabii ki, onların bu iddiası içi boş bir edebiyattan ibarettir. Şu anda ülkemizde on milyonlarca dindar vatandaşın din, inanç, vicdan, inandığı gibi yaşamak hürriyetleri kısıtlanıyor; dinî inanç ve kanaatleri yüzünden başlarına eşarp örten kızların okullara ve üniversitelere girmesi engelleniyor, irtica bahanesiyle ağır baskılar, tehditler yapılıyor. Peki, din ve inanç hürriyetine saygılı ve taraftar olduklarını ilan eden Masonlar niçin bu vatandaşların yanında olmuyor, onları desteklemiyor?
Masonluk Türkiye’de maalesef İslâm’ın ve Müslümanların karşısında olan gizli, uluslararası, esrarengiz, dışa kapalı, seçkinci, tekelci bir kuruluştur. Yakın tarihimizdeki bütün din aleyhtarı faaliyetlerde daima mason parmağı ve tesiri olmuştur.
Ülkemizde bir tek fakir, mağdur, çile çeken, ezilen, horlanan Mason yoktur. Hepsinin de tuzu kurudur, ensesi kalındır. Onlar bu vatanda tam bir güven içinde, korkusuzca, şan ve şâtır Masonluk yaparlar ama on milyonlarca Müslüman tedirginlik ve üzüntü içindedir.
Masonluktaki hürriyet kendileri içindir. Kardeşlik de genel değildir, Mason kardeşliğidir. Makamlar, mevkiler, işler, pastalar öncelikle Masonlara üleştirilir.
Masonluk nedir? Elbette ki bir dindir. Toplandıkları mahallere mâbet demeleri bunu isbat etmez mi?
Masonların “Kâinatın Yüce Mimarına” inananları olduğu gibi ateist ve agnostik olanları da vardır. Tabiî ki, ayrı ayrı teşiklatlar halinde.
Atatürk masonluğu niçin yasaklamıştır? Bu konuda ilmî araştırmalar yapılmalıdır. Müslümanların bir “Masonluk Araştırmaları Enstitüsü” kurarak sağlam bilgilere ve belgelere dayalı tedkikler yapmaları zamanı değil midir? Bu araştırmaları kimler başlatacaktır? Bu iş için gerekli maddî imkânlar nasıl temin edilecektir? Din baronları bu gibi konularla ilgilenir mi?
Birkaç bin farmason ülkemizi parmaklarında oynatıyor. Hepsi de üniversite bitirmiş kültürlü insanlardır. Terazinin bir kefesine onları koysanız, öbür kefesine on milyon Müslüman koysanız, üç yıldızlı Farmason biraderler ağır basar.
Masonlarla Sabataycılar ve Siyonistler içiçedir.
Türkiye’nin bugünkü perişan halinde Masonların bol miktarda tuzu biberi bulunmaktadır. Eserlerini iftiharla seyretsinler. 18 Aralık 2000