Medenileşmek
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 05 Mart 2019
Salı
İslâmcı kesimin, Müslümanların yüksek ve başı çeken tabakasını şehirlileştirmek gerekiyor. Şu anda bizde hâkim olan kültür ve zihniyet kırsal kesim, köy, gecekondu, varoş kültürüdür. Kırsal kesim ve gecekondu zihniyet ve kültürüyle bazı büyük işleri yapmanın, zorlukları aşmanın, başarıya ulaşmanın imkân ve ihtimali yoktur. Müslümanların yüksek tabakası şehirlileşmedikçe, medenîleşmedikçe, kültür bakımından vasıflı, güçlü ve üstün hale gelmedikçe islâmî hareketin başarıya ulaşmasını beklemek bir hayalden ibaret kalacaktır.
Müslümanlar, Özal zamanında büyük bir hürriyet ve serbestliğe sahip oldukları halde, hayır işleri yapmak üzere milyarlarca dolar maddî imkana sahip oldukları halde bir bilgi bankası, bir dokümantasyon merkezi, bir strateji enstitüsü kuramadılar. Müslüman kesim hâlâ lüks kâğıda dört renkli basılmış bir sanat ve kültür dergisi çıkartamamaktadır. Müslümanlar çoğunluğu teşkil ettikleri halde barolar, mimarlık odaları, mühendis odaları din düşmanı çağdaşların kontrolundadır. Müslümanların medyası hâlâ ikinci ligte oynamaktadır. Müslümanlar lisan, edebiyat, kültür, sanat, mimarlık, hukuk, şehircilik sahalarında, karşıtları kadar başarılı olamamaktadır. Bunun sebebi köy ve kırsal kesim kültürüne, gecekondu zihniyetine, taşra ve varoş metodlarına saplanıp kalmış olmalarıdır.
Bu yüzden camiler ve ibadet hayatı da yozlaşmıştır. Artık münevver tabaka ve gençlik camilere gitmiyor. Bir kısmı cumadan cumaya uğruyor, lakin vakit namazlarında ibadethâneler boştur. Birkaç gariban, marjinal, fakir Müslümandan başka cemaat yoktur. Son otuz sene içinde ektiklerimizi biçiyoruz. İlkel bir zihniyet cami helâlarına, hoparlörlere, meşrutalara (imamevi, din görevlisi lojmanı), müftülük sitelerine, çirkin ve zevksiz makina dokuması yaygılara, mermerlere, boyalara, ışıldaklara, fırıldaklara, zırıldaklara yatırım yapıp durdu. Her cuma namazından sonra, camilerin önüne genellikle bir bacağı kırık iğrenç bir masa konuldu ve “Aziz Müslüman para ver, para ver, para ver!..” diye haykırıldı. Bu otuz senelik köylülük, gecekondu zihniyeti faaliyetleri sonunda da bugünkü perişan duruma düşüldü. İslâm takunya, hoparlör, cami helâsı, meşruta dini değildir. İslâm medeniyettir, yüksek bir kültür ve sanattır. İslâm, insan boyutlarına en uygun bir hayat nizamıdır. İslâm’ı tesbih, seccade, takunya, hoparlör, cami helâsı dini olarak göstermeye kimsenin hakkı yoktur. Elbette bilerek yapmıyorlar ama, yeni inşa edilen camileri mimarlık açısından çirkin yaptıranlar bu dine büyük zarar vermektedir. Yeni cami yapılacaksa mutlaka güzel yapılacaktır. Çirkin bir binaya harcanan para ile pekâlâ güzel bir bina da yapılabilir. Yeter ki, iş erbabına verilsin, inşaata başlamadan önce uzmanlarla, bilenlerle istişare edilsin.
Son otuz sene içinde Müslüman kesim planlı, programlı, şuurlu bir şekilde, istikbale ait stratejik hesaplar yaparak vasıflı adamlar yetiştirmemiş, kadrolar kuramamıştır. Kur’an kursu, hâfız mektebi, İmam-Hatip Lisesi, İlahiyat Fakültesi, cemaat mektebi, tarikat koleji… Hep bunlara yatırım yapılmıştır. Yahu hangi devirdeyiz. Dünya globalleşmekte, insanlık bilgi çağında yaşamaktadır. Hâfızlarla ne yapabilirsiniz? Şu 1400 küsur yıllık İslâm tarihinde hâfızlarla idare edilmiş bir devlet var mıdır?
Son otuz yıl içinde islâmî kesimde demagoglar, ucuz reçeteciler, şarlatanlar, dolandırıcılar, hokkabazlar, arivistler cirit attı. Akla, mantığa, kültüre, ihtisasa önem verilmedi; plan ve program yapılmadı, istikbale ait muhtemel senaryolar üzerinde çalışılmadı; delidana gibi sorumsuzca, akılsızca hareket edildi. Ortaya konulan kurtuluş reçeteleri ne kadar ucuz, ne kadar basit, ne kadar kolay şeylerdi. Her şeyin bir ücreti ve faturası olduğu, zilletten kurtulup izzet bulmak istiyorsak yüklü bir ücret ödemek zorunda bulunduğumuz hesaba katılmadı. Çilesiz, zahmetsiz, gözyaşı dökmeden bedava bir kurtuluş hayal edildi, yıllar boyunca bunun edebiyatı yapıldı. Bu esnada birtakım açıkgöz herifler saf ve câhil Müslümanlardan milyarlarca dolar hizmet vergisi topladılar. Halk bunlara inandı. Bazı akılsızlar evlerini bile satarak dini imanı para olan heriflere verdiler.
Sonunda ne oldu? Otuz yıl heba oldu. Müslümanlar, kurtulacaklarına büsbütün battılar. Yağmurdan kaçarken doluya tutulduk, Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olduk.
İslâm medeniyet ve kültür dinidir demiştim. İslâm’a hizmet edecek kimselerin ülkenin en şehirli (medenî) ve kültürlü insanları olması gerekir. Vasıf, güç ve üstünlük bakımından yeterli olmayan, ikinci lig oyuncusu durumunda bulunan kifayetsiz ve çapsız adamlarla, bunlardan müteşekkil derme çatma kadrolarla hizmet olmaz, hezimet olur ancak.
Sanat büyük bir güçtür. Sanatsız ne politika olur, ne devlet idaresi, ne de dinî hizmet. “Biz şimdi İslâm’a hizmet ediyoruz, İslâm nizamını kurmak istiyoruz, sanatla manatla uğraşacak vaktimiz yoktur!” diyen adamlar geri zekalıdır, ahmaktır, eblehtir. İslâmî hareketi bu zekâ özürlüler kirletmiştir.
Müslümanlar şehirlileşebilir mi? Bu elbette mümkündür, lakin kolay bir iş değildir. Bir kere bu konuyu bilmek, medenileşmeye niyet etmek gerekir. Medeniyet bilgi, aksiyon ve sanat ile olur. Doğru bilgi ve kültür olmadan, ahlâk ve fazilet konusunda İslâm’ın evrensel kurallarını hayata tatbik etmeden, sanat ve estetik sahasında eski Müslümanların seviyesine yükselmeden hizmet edilemez, başarılı olunamaz, zilletten kurtulup izzet bulunamaz.
Bazı islâmî firmalar ve holdingler futbolcu, basketbolcu transferleri için trilyonlar harcıyor. Peki bunlar sanat ve kültür sahasında ne yapıyor?
İslâmî kesimin bazı büyük parababaları Karun gibi lüks, israflı, ihtişamlı bir hayat sürüyor. Peki bu adamlar, islâmî kesimin birer önemli rüknü olarak ne gibi kültür, sanat, yayın hizmetleri yapıyor?
Çok zengin, çok nüfuzlu, çok imkanlı bir Müslüman şahsın çalışma mekanına gidiyorsunuz ve bakıyorsunuz ki, dekorasyon rezalet. Ne Avrupaî, ne islâmî… Böyle adamlardan ne köy olur, ne kasaba. 22 Eylül 1999