Perşembe

Roma imparatorluğu varken elektrik yoktu, buhar makineleri yoktu. Vapurlar, tayyareler, elektrikli ve elektronik aletler, trenler, radyo, telefon, televizyon, gökte uydular, denizaltılar, barut, ateşli silahlar, atom bombası yoktu. Çamaşır makinesi, bulaşık makinesi de yoktu. Ama tarihe şan vermiş bir Roma vardı, Roma medeniyeti vardı, Roma hukuku vardı, Roma nizamı vardı.

Zamanımızda bazı kıt akıllılar medeniyet denilince elektrik gücünü, uçakları, trenleri, otomobilleri düşünüyor, onları medeniyet sanıyor. Hayır, medeniyet dünyaya verilen nizamdır, hukuktur, adalettir, güvenliktir.

Bundan iki bin yıl önce insanlar karada atla, deveyle, at arabasıyla seyahat ediyorlardı. Tren yapılmadan önce İstanbul’dan Ankara’ya ondört günde gidiliyormuş. Denizdeki yolculuklar da yelkenli ve kürekli gemilerle oluyordu. Eski çağlarda hızlı nakil vasıtalarının bulunmaması gerilik değildir.

Dünya denilen gezegende yaşayan insan türüne mensup yaratıklarız. Önemli olan hız, elektrik, havalarda uçmak, televizyon seyretmek, telefonla konuşmak, otomobillerle gezip tozmak değildir. Önemli olan mekânımız olan yeryüzü üzerinde insan boyutlarına uygun medenî ve haysiyetli bir hayat sürmektir.

Batı medeniyeti buhar gücünü, elektriği, otomobili, treni, vapuru, tayyareyi keşf ve icat etti ama yeryüzünde insanın varlığına, yaratılışına, boyutlarına uygun, sağlıklı, dengeli, bilgelik üzerine oturmuş bir sistem kuramadı.

2000’li yıllarda dünyanın ve insanlığın şu haline bakınız:

– Yeryüzünün ekolojik düzeni bozulmuş; denizler, hava, nehirler, göller kirlenmiş; bu kirlilik yüzünden iklimler değişmiş. Her yıl onbinlerce böcek, bitki, canlı türü insanın tahripkârlığı yüzünden yok oluyor.

– İnsanlığın azınlıkta olan bir kısmı iyi kazanıyor, iyi yaşıyor; çoğunluk ise açlık, hastalık, zulüm, sömürü altında sürünüyor.

– Medeniyetin ilerlemesi sonunda savaşlar son derece kanlı, yıkıcı, merhametsiz, öldürücü hale gelmiş. Dünyadaki nükleer silahlar insanlığı yüz kere yok etmeye yetiyormuş. Biyolojik, kimyasal silahlar da cabası.

– Pozitif ilimler, teknikler ilerledikçe ahlâk, fazilet, bilgelik geriliyor. Halbuki her ikisinin paralel yürümesi gerekir. Bilgeliğin ilmi, tekniği, ilerlemeyi kontrol etmesi; birtakım icatlara aletlere, silahlara izin vermemesi gerekir. Böyle bir kontrol yok. İcatlar, âletler, vasıtalar insanlığa mutluluk, huzur, dirlik kazandırmıyor; aksine onu büyük ve topyekûn bir felakete, bir Kıyamet’e doğru götürüyor.

Amerika Birleşik Devletleri’nde Amişler adında bir cemaat varmış, kendilerine mahsus bir bölgede yaşıyorlarmış. O bölgede elektrik yokmuş, buharlı makineler, motorlu vasıtalar, televizyon falan yokmuş. Amişler 18’inci asır hayatını yaşıyorlarmış. Atla, atlı arabalarla geziyorlar, tarım ve hayvancılığı bundan iki-üç yüzyıl önceki gibi yapıyorlar, su gücü ile dönen değirmenlere, atölyelere sahip bulunuyorlarmış. Amerika kendi sınırları içinde çok hür bir ülke olduğu için Amişlere karışılmıyormuş.

Kendi kendime soruyorum: Amişler mi daha akıllı ve dengeli, yoksa terakki putuna, hıza, modern vasıtalara meftun ve hayran modern insanlar mı?..

Amişler bir Protestan kilisesine mensupmuşlar ve kendi dinlerinin ölçülerine göre son derece dindarmışlar.

Bugün Türkiye toplumu Batılılaşmış ve dengesiz medeniyetin oyuncaklarına âşık olmuş vaziyettedir. Eline imkân geçiren lüks otomobil diye deli oluyor.Zavallı beyinsizler bilmiyorlarki, lüks ve pahalı bir otomobil bir insanın değerine hiç bir şey ilave etmez. Ciğeri üç para eden bir insan, 150 bin dolarlık şahane, lüks, pahalı bir limuzine biniyor diye ciğeri dört paralık bir adam olmaz, yine üç paralık kalır.

İnsanı insan yapan, bir toplumu medenî yapan evrensel ölçüler, değerler vardır.Bunlar doğru ve faydalı ilim, irfan, (bu kelimenin mânasını bilen kaç kişi kaldı?) gerçek bir kültür, hikmet/bilgelik, adalet duygusu, ahlâk, fazilet, vicdan, estetik/güzelliktir. İnsanda, toplumda bu değerler yoksa; uçaklarla, otomobillerle, asfalt yollarla, hızlı giden gemilerle, dünyayı cehenneme çevirecek silahlarla, göklere ser çeken beton yığını yüksek binalarla, akıllara durgunluk veren icat ve keşiflerle gerçek ve sağlıklı bir medeniyet kurulmuş olmaz.

Bir yerden başka bir yere; yürüyerek, ata binerek veya ses hızından fazla giden Concorde uçağına binerek gitmek çok önemli değildir. Önemli olan adalettir, güvenliktir, bilgeliktir.

Dünyaya verilecek nizam konusunda Batı medeniyeti ile İslâm medeniyeti birbirine tamamen zıttır. Dünyaya Batı medeniyeti değil de İslâm medeniyeti hâkim olmuş olsaydı, bugünkü kadar maddî ilerleme olmayacaktı ama insanlık kendi boyutlarına uygun bir hayat sürecek, yeryüzünde daha fazla adalet, insanlık, dirlik düzen, şefkat, merhamet, sevgi, barış, emniyet, huzur, sükun olacaktı.

Sokrates elektriği bilmiyordu. Onun zamanında, üzerine yazı yazmak için kağıt bile yoktu. O zamanın insanları geceleri isli yağ kandileri ile aydınlanıyor, denizde ilkel gemilerle seyahat ediyor, karada ya yürüyor, yahut ata biniyorlardı. Lakin Sokrates insanlığın yetiştirdiği en büyük bilge ve filozoftur.

Öyle zavalıllar görüyorum ki, cep telefonsuz bir gün yaşayamaz. Alın elinden cep telefonunu, ertesi günü kâhrından can verir, cep telefonu şehidi olur. Televizyon, elektrik de öyle… Hiç yanmam, çok dindar geçinen, kendilerini olgun ve şuurlu Müslüman sanan birtakım dindarlar da madde medeniyetinin oyuncaklarında fânileşmişlerdir.

İslâm dini evrensel bilgeliğin kaynağıdır. Kimde bilgelik yoksa onun Müslümanlığı eksiktir, eğretidir, yüzeyseldir.

Hakikî İslam’ı tenzih ederek söylüyorum: Müslümsanların bugün sergiledikleri İslâmî uygulama İslâm’ın gerçek uygulaması değil, bir nevi karikatürüdür, müsveddesidir.

İslâm bütün putları reddeder. Madde putunu, terakki putunu, sefih ve mimsiz medeniyetin oyuncak putlarını. İnsanı Allah’tan uzaklaştıran, azdıran, sapıtan, canavarlaştıran, insanların bir kısmının diğerlerini aldatmasına, sömürmesine yol açan, insanlığın gerçek mutluluğunu engelleyen bütün icatlar, keşifler, yenilikler, âletler, vasıtalar zararlıdır.

Batı medeniyeti ilerledikçe insanlık geriliyor. 11 Ekim 2002