Pazartesi

 

Onların iddiaları, tezleri şudur: Türkiye’de çoğunluğu teşkil eden Müslümanlar olgun değildir. Onlara, yüzde yüz hürriyet, temel insan hakları, serbestlik ve demokrasi verilirse yanlış yollara girebilirler, yanlış seçimler yapabilirler. Binaenaleyh onlar vesayet altında tutularak yüzde yüz uygarlaştırılmalıdır.

Yukarıdaki tesbiti yaparken mübalağa etmiyorum (abartmıyorum), az bile söylüyorum.

Peki, onların bu uygarlaştırmaları nasıl bir uygarlaştırmadır? Böyle bir şeyin akla, mantığa, vicdana, hukuka, bilgeliğe uyan ölçüleri, gerekçeleri bulunmakta mıdır? Efendiler, siz bizi uygarlaştırmak istiyorsunuz ama bu nasıl bir uygarlıktır, hangi uygarlıktır?

Yaptıklarınıza bakıyoruz ve ortaya şu neticeler çıkıyor:

(1) Uygarlık alkollü içki kullanmaktır.

(2) Uygarlık seks serbestliğidir.

(3) Uygarlık dinden uzaklaşmaktır. Büsbütün uzaklaşılamazsa, din ile olan bağlarını en aza indirmektir.

(4) Uygarlık, insanın maymundan türediğine inanmaktır. Yaratılış inancı gericiliktir.

(5) Uygarlık kadınların ve kızların seks ve şehvet aracı olarak teşhir edilebilmesidir.

(6) Uygarlık evlilik dışı münasebetlerin yaygınlaştırılmasıdır.

(7) Uygarlık, eline para ve imkân geçenlerin lüks, israf, saçıp savurma, aşırı tüketim, gösteriş sergilemesidir.

(8) Uygarlık, aynı cinsten olan çiftlerin yasal şekilde evlenip yuva kurabilmesidir.

(9) Uygarlık ticaret, iş, sanayi ve günlük hayatta faizin hâkim olmasıdır; kredili ve faizli kartların ve satışların yaygınlaşmasıdır.

(10) Uygarlık sekülerleşmedir, yani hayat ile dinin birbirinden kopartılması ve uzaklaştırılmasıdır. Sekülerleşme yüzde yüz olduğu zaman uygarlığın doruğuna çıkılmış olacaktır.

(11) Uygarlık dinî inanç ve kanaatlerin insanların vicdanlarına hapsedilmesi, asla açığa ve ortaya çıkarılmaması demektir.

(12) Uygarlık hedonizmdir, hayattan azamî (en fazla) zevk ve haz alma felsefesidir.

(13) Uygarlık dans, eğlence müziği, çıplaklık, havaîlik demektir.

(14) Uygarlık ülkeyi ve halkı Masonların, Pembelerin, Crypto’ların ve benzeri gizli ve esrarlı azınlıkların gütmesi, idare etmesidir.

(15) Uygarlık geleneksel değerlerin inkârı, yürürlükten kalkması ve onların yerine madde, para, lüks, konfor, eğlence, hız, yenilik gibi kavram-putların gelmesidir.

Evet, bazıları böyle bir liste yaparak açıkça konuşup yazmıyorlar ama onların ifadelerinden anlaşılan uygarlık budur.

Tarih boyunca ve şu anda da yeryüzünde, insanlık âleminde çeşitli uygarlıklar olmuştur. Grek uygarlığı, Roma uygarlığı, Hıristiyan uygarlığı, Yahudi uygarlığı, Çin uygarlığı, Hint uygarlığı, İslâm uygarlığı, Colomb’tan önceki Amerika uygarlığı, Kara Afrika uygarlığı vs. vs.

Yukarıda 15 madde halinde özetlemeye çalıştığım uygarlık, aslında uygarlık değildir, bir uygarlık karikatürüdür. Böyle uygarlık olmaz. Böyle bir uygarlık Türkiye’yi ilerletmez, güçlü ve vasıflı kılmaz, ayakta tutamaz. Kendi yüksek uygarlığına sahip çıkan Osmanlılar vaktiyle Viyana’yı iki defa kuşatmışlar, enkazından kırka yakın irili ufaklı devlet çıkmış olan büyük bir cihan nizamı, bir Pax kurmuşlardı. Osmanlı’nın zinde, güçlü, sağlıklı zamanında İstanbul’dan kalkıp ta Orta Avrupa’ya kadar yürüyerek giden 150 bin kişilik bir ordu; yanında onbinlerce hayvan, binlerce top, binlerce araba bulunduğu halde, o binlerce kilometrelik bir yol boyunca bir tek ekilmiş araziyi, bahçeyi, bağı, bostanı çiğnemeden hedefine varıyordu. Çünkü Osmanlı’nın adaleti vardı, insanlığa sağladığı güvenlik vardı.

Bir takım geri zekâlılar, medeniyet denilince televizyon, cep telefonu, uçak, bulaşık makinası, bilgisayar, tren, otomobil, elektrik gibi şeyleri anlıyorlar. Medeniyet bunlar değildir.

Bundan yüz sene önce, bu kafadaki insanlar taş plak çalan borulu gramafonlara hayrandılar. Bilmiyorlar ki, yüz sene belki daha kısa bir zaman sonra şimdiki renkli televizyonlar demode olacaktır.

Medeniyet ne demektir?

Medeniyet âdil bir hukuk sistemi, âdil kanunlar, insanların âdil bir şekilde muhakeme edilmesidir.

Medeniyet insanların ve toplumun güven içinde yaşamasıdır. Can güvenliği, mal güvenliği, din ve inanç güvenliği, kimlik güvenliği; ırz, namus ve neseb güvenliği, mahremiyet güvenliği.

Medeniyet, insanlara temel gerçeklerin öğretilmesidir.

Medeniyet bir ülkenin gelirinin halk tarafından âdil ve insaflı şekilde paylaşılmasıdır.

Medeniyet Tabiî Hukuk ve Evrensel İnsan Hakları ilkelerinin, Transandantal değer ve ölçülerin hayata hâkim olmasıdır. Medeniyet kadın ve kızların seks ve şehvet aracı olarak görülmemesi, iffet ve namuslarının korunmasıdır.

Medeniyet yeni nesillerin iyi insan, iyi vatandaş olarak yetiştirilmesidir. Medeniyet çeşitlilikleri ve farklılıkları kabul etmek, onları bir zenginlik unsuru olarak görmek; azınlıkları ezmemektir.

Medeniyet insanların insanları sömürmesine imkân vermemektir.

Medeniyet genç nesilleri iyi bir şekilde yetiştirmek, onları vasıflı, güçlü, üstün kılmak için elden gelen her gayreti göstermektir.

Medeniyet akıl, bilgelik, vicdan bakımından faziletsizlik ve ahlâksızlık olarak görülen bütün kötülükleri engellemektir.

Medeniyet insanı insana melek yapmaktır, şeytan ve kurt yapmak değil. Medeniyet, gölgesi altında yaşayan insanların mutlu olmasıdır.

Bizdeki birtakım sahte uygarlıkçılar bu ülkenin, bu halkın millî kimliğine düşmandırlar. Milleti ayakta tutan geleneksel değerleri kabul etmiyorlar, değiştirmek istiyorlar. Onlar tarihî devamlılığa da muhaliftir. İhtilâl, darbe, iğtişaş, alabildiğine değişim istiyorlar. Onlar tarihî devamlılığa karşıdırlar; tarihî ârızalardan ve kazalardan yanadırlar.

Hiçbir millet, hiçbir halk, ülke kendi tarihine, kendi millî kimlik ve kültürüne, kendi lisan ve edebiyatına, kendi kişiliğine, kendi sanatına, kendi geleneklerine ters giderek, onları ihmal ederek, dışlayarak ilerleyemez, güçlenemez, ayakta duramaz.

Japonlar, Koreliler, Tayvanlılar kimliklerini koruyarak, dillerini koruyarak, tarihlerine sahip çıkarak ilerlemiş, yücelmişlerdir. Tarihi olmayan bir toplumun geleceği de yoktur. Yazılı, zengin, edebî, kültürel lisanı olmayan bir toplum hâfızasız, şuursuz, maarifsiz kalır; yabancılaşır, dejenere olur.

Millî sanatını, millî üslûbunu inkâr eden bir toplum çirkinlikler bataklığına yuvarlanır. Transandantal ahlâk ilkelerini inkâr edenler, güvensizlik vâdilerinde korka korka dolaşmak zorunda kalır. Kadın ve kızların iffetlerini koruyamayanlar, neseplerinin bozulmasına hazır olsunlar.

Dedelerinin ve atalarının mezar taşlarındaki yazıları okuyup anlayamayan bir topluma medenî denilebilir mi? Millete, ülkeye, millî kimliğimize yabancı bir ideolojiyi din gibi benimsetmeye çalışanların, bize sağladıklarını iddia ettikleri uygarlıktan ne menfaat gelir?

Kendi uygarlığımızı istiyoruz! Vesâyet altında yaşamak istemiyoruz! Ülkemizin sömürülmesini, yüz milyarlarca dolarlık rantların birtakım “Daha eşitlerin” ceplerine girmesini istemiyoruz! Tarihimizi bilmek istiyoruz! Yazılı ve edebî lisanımızı öğrenmek istiyoruz! İngiltere ve Avusturya’daki Müslümanlar kadar, kendi vatanımızda hür, korkusuz, rahat yaşamak istiyoruz! İnanç, görüş ve düşüncelerimizden dolayı cezalandırılmak istemiyoruz!

Evet, tek kelimeyle medeniyet istiyoruz, sahte uygarlık değil! 03 Mayıs 2005