Medya Heyûlâsı
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 26 Şubat 2019
CumaBüyük medya şu anda Türkiye’nin en büyük siyasî, kültürel, sosyal gücüdür. Bu gücün kötüye kullanılması ülkeye, millete, devlete büylük zararlar vermektedir. Manzara ortadadır, fazla konuşmaya hâcet yoktur.
Her sahada olduğu gibi medya sahasında da baronlar, babalar, hükümdarlar vardır. İktisat, ticaret, finans, sanayi imparatorluklarına sahip medya patronlarını frenleyecek, denetim altında tutacak; memlekete, millete, devlete zararlı faaliyetlerden alıkoyacak hiçbir güç ve engel yoktur.
Basın elbette hür olmalıdır ama onun da uyması gereken ahlâkî kurallar ve ilkeler, dışında çıkmaması gereken sınırlar olması tabiî değil midir?
Büyük medya milletten, ülkeden, devletten yana mıdır, yoksa gizli devletin, resmî ideolojinin, egemen azınlıkların hesabına ve menfaatine mi çalışmaktadır?
Halk kütlelerinin bazı gerçekleri bilmelerinde fayda vardır. Meselâ büyük televizyon sunucularından biri için rakip bir firma bir milyon dolar transfer ücreti teklif ediyormuş. Evet büyük medyada aklın almayacağı astronomik rakamlar dönmektedir. Bazı gazetecilerin ve televizyoncuların ayda onbinlerce dolar maaş aldıkları söyleniyor. Hattâ vaktiyle birinin ayda yetmiş beş bin dolar aldığını duymuştum.
Büyük gazeteler, büyük televizyonlar, büyük ticaret ve finans işleriyle içiçedir. Bazı patronların kendi bankaları, kendi iş imparatorlukları bulunmaktadır.
Perdelerin arkasında ne gibi oyunlar oynanıyor? Bunları bilen yok. Millet, kulislerin arkasındaki oyunları da bilmelidir.
Ülkemizde birkaç istihbarat teşkilatı var. Büyük gazetelerden birinin, büyük istihbarat kuruluşlarından biriyle pek içli dışlı olduğunu söyleniyor. Bazı gazeteciler aynı zamanda istihbarat ajanıymış.
Yahudi Türklerin yâni Sabataycıların sayıları pek fazla değildir ama basında ve televizyonlarda nice kilit noktaları onlar tutmuştur. Türk ve Müslüman ismi taşıyan bu adamların bir kısmı dehşetli militanlık yapmakta ve ülkenin hakim dini olan İslâm’a, hakim unsuru olan Müslümanlara aman bilmez bir savaş açmış bulunmaktadır.
Bizde büyük medyanın kendisine mahsus sun’î (yapay), hayalî, gerçek dışı, vehim ve kuruntularla dolu bir gündemi vardır. Ülke iktisaden çöküyor, onlar ise irtica tehlikesini birinci madde olarak gösteriyor. İktisadî sıkıntıdan onlara ne. Tuzları kurudur. Ayda onbeş milyar maaş alan bir medya prensi maddî sıkıntı çeker mi? Tok açın halinden anlar mı?
Eskiden büyük gazeteciler, fıkra (köşeyazısı) yazarları, üstad kalemler halkın içinde yaşarmış. Zamanımızda büyük gazetecilerin hepsi de halktan, hayattan kopmuştur. Siz hiç otobüste, minibüste, tramvayda, banliyö treninde veya vapurunda; esnaf lokantasında, mahalle kahvehanesinde, çarşıda, pazarda, gecekondu semtinde kodaman ve kocaman bir gazeteci veya televizyoncu gördünüz mü?
Militan bir Sabataycı gazeteciye bu memleketin irtica diye bir derdi ve meselesi olmadığını, dindar kütlenin de hakları bulunduğunu anlatabilir misiniz?
Hem demokrasi taraftarı görünürler, hem de “Bizde tam ve gerçek bir demokrasi uygulanırsa ülke batar” diyerek demokrasiyi sabote ederler.
Hem hukuk derler, hem de söz, fiil ve zihniyetleriyle hukuka en büyük zararı verirler.
İnsan hakları diye tepinirler ama bu hakları ülkenin çoğunluğu olan Müslümanlara tanımak istemezler.
Bir şahıs, bir teşkilat çıksa, araştırma yapsa, bildiklerini broşürler halinde yayınlasa. Neleri mi yazsa? Büyük medyanın içyüzü, basın ve televizyon baronları, medyamızdaki Yahudi Türkler ve Sabataycılar… Gazetelerdeki ve televizyonlardaki bazı kodamanların ne kadar transfer ücreti, ne kadar aylık aldığı da, yorumsuz olarak halka, bildirilmelidir. Niçin garipsiyorlar? Müslüman halkın filan kodaman gazeteci veya yorumcunun İslâm’a ve Müslümanlara saldırmak için kaç lira aldığını bilmesi iyi olmaz mı?
Medya rezaletleri sadece bizde değil, bütün dünyada vardır. Medenî, demokrat, hukuklu ülkelerde basının suiistimaline karşı sıkı tedbirler alınmıştır. Kanunsuz bir hareketleri görüldüğü vakit canlarına okunur. Bizde basının suiistimalini engelleyecek bir güç yok. Katrilyonluk bir gazete bir vatandaşın haysiyetine, namusuna, itibarına saldırır, bin türlü hakaret eder; adamcağız mahkemeye başvurur, açtığı tazminat davasını kazanır; ne alır bilir misiniz? Bir iki milyar liracık. Bu para saldırgan gazete patronunun fındık fıstık parası bile değildir. ABD’de, İsviçre’de, Fransa’da yüzlerce milyarlık tazminatlara hükmedilmekte, saldırganlara iyi bir darbe vurulmuş olmaktadır.
Büyük medyanın en büyük ayıbı klinik, patolojik din ve dindar düşmanlığıdır. Hiçbir medenî Batı ülkesinde böyle bir rezalete ve deliliğe tesadüf edilmez. Bizim nice gazetecimiz ve televizyoncumuz jakoben, militan, fanatik din düşmanıdır. Tabiî ki, saldırırken din demezler, dindar demezler; irtica, gerici diyerek hücum ederler.
Merve Kavakçı ABD’de, İngiltere’de, Almanya’da milletvekili seçilmiş olsaydı ne olacaktı? Başında zarif eşarbı olduğu halde Meclis’e gidecek, kürsüye çıkacak, yemin edecek ve mazbatasını alarak hizmetine başlayacaktı. Bizde ise, Amerika’da tahsil görmüş bu aydın ve şık kıyafetli Müslüman hanım, başına eşarp örttüğü için korkunç ve iğrenç bir düşmanlığa mâruz kaldı, Meclis’ten atıldı, başından aşağı kovalarla çamur saçıldı. Kinleri o kadar fazlaydı ki, sonunda vatandaşlıktan da attılar. Yahu böyle demokrasi olur mu, böyle millî iradeye hürmet olur mu, böyle hukuk ve insaf olur mu?
Genelevler imparatoriçesi Madam Matild Manokyan’a resmî ve şaşaalı törenlerle şeref belgesi veren zihniyetin Merve Kavakçı’ya olan kini, düşmanlığı normal midir?
Madam Manokyan’a şeref belgesi verilen törenlerden birinde bundan beş yıl kadar önce Cumhurbaşkanımız da bulunmuştu.
Hindistan’da gazeteciler, o ülke kadınlarının millî kıyafeti olan sariye karşı marazî bir düşmanlık yapsalar, böyle bir düşmanlık o ülkeye yararlı olur mu? Üzerinde TC resmî anteti bulunan vesikalarla bazı bedbaht kadınlara fuhuş yapma ruhsatı ve izni veren, resmî izinle açılmış genevlerde makbuzlu, KDV’li kadın satışı imkanını sağlamış bulunan, bu gibi haram ve çirkin kazançları hazineye koyan ve bunlarla memurlarına maaş ödeyen bir zihniyete medenî demek mümkün müdür?
Türkiye’nin bugünkü kötü durumunda büyük medyanın büyük rolü ve tesiri vardır. Medya konusunda mutlaka çareler, çözümler, çıkış yolları, alternatifler bulunması gerekir.
Büyük medya tekelini kırabilmek için küçük sermayelerle gazete çıkartılabilecek bir ortam hazırlanması gerekiyor. Millet doğru yazan; ülkenin, halkın, devletin menfaatlerini koruyan gazetelere hasret kalmıştır. Millet dine söğmeyen, mukaddesata küfretmeyen, tarihe ve ecdada saldırmayan, millî kimliğin ve kültürün korunması ve güçlendirilmesi için çalışan gazeteler ve gazeteciler istiyor.
Az sayfalı da olsa, başlangıçta tirajları az da olsa böyle gazeteler çıkartılmalıdır. 16 Eylül 2000