Medya Sahasında Adam Yetiştirmek
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 02 Şubat 2019
Salı
Çok zeki, çok akıllı
çok kültürlü, çok istidatlı, çok kabiliyetli birkaç Müslüman genci gazetecilik, dergicilik, yayıncılık, yazarlık, araştırmacılık konusunda yetiştirmek lazımdır. Diyelim ki, böyle bir genç buldunuz kendisiyle bir görüşme yaptınız, işe başlatacaksınız. Genç size ilk olarak şu soruyu yöneltiyor:
– Bana ayda kaç lira vereceksiniz? Bu genci hemen kovmak gerekir.
Böyle bir işte çalışacak, yetişecek, yetiştirilecek gence elbette uygun ve münasip bir ücret verilir ama bu husus asla sorulmaz, pazarlık konusu olmaz.
İşin ideal tarafı şudur:
Terbiyeli, efendi, karakterli, faziletli, meziyetli genç; para ve maaş konusunda hiçbir şey konuşmaz, işe başlar. Bir ay sonra zarf içine konulmuş bir miktar para kendisine uzatılır, “bu sizin bir aylık harçlığınızdır…” denilir. Genç mahçub olur, kızarır “hacet yoktu efendim…” der. Siz ısrar edersiniz, bunun üzerine zarfı alır, “teşekkür ederim, bereket versin” der ve cebine koyar. Zarfı açıp parayı saymak büyük terbiyesizliktir;
Böyle devirde, böyle genç bulunmazmış… Bulunmazsa, bu konuda adam da yetişmez.
Herkes için söylemiyorum ama bir kısım müstesna gençlerin Ömer Seyfettin’in Pembe İncili Kaftan hikayesindeki zat gibi olmaları gerekir.
Müslüman’mış ama dinî imanı paraymış yahut para hususunda son derece aç gözlüymüş, ben böyle Müslümanı ne yapayım!
Gazeteciliğin, dergiciliğin, yayıncılığın, fikir hayatının, yazarlığın dereceleri ve kategorileri vardır:
– Bu işin yüksek mimarı durumunda olanlar.
– Yüksek mühendisi durumunda olanlar.
– Teknisyeni durumunda olanlar.
– Muslukçusu ve tamircisi durumunda olanlar,
Birinci kategoride yetişebilmek ve olabilmek için bir takım ruh asaleti kurallarına uymak gerekir.
1966’da günlük Bugün gazetesini yayınlamaya başladım. İslamî kesimde sarı basın kartlı gazeteci yoktu. Basın İlan Kurumu’ndan ilan alabilmek için yirmi yedi kişilik basın kartlı sigortalı-vergili kadromuz bulunması gerekiyordu. Bir arkadaşımızı vazifelendirdik, çoğu bizim inançlarımızı, görüşlerimizi paylaşmayan, çeşitli sebeplerle iş bulamamış kimselerden meydana gelen bir kadro kurmuştuk.
Aradan kırk seneye yakın zaman geçti, çok şükür şu anda yurt çapında yüzlerce, belki de binlerce sarı kartlı profesyonel Müslüman gazeteci var.
Gazeteciler de, futbolcular gibidir. Birinci ligde, ikinci ligde, üçüncü ligde oynarlar. Kemmiyet, sayı meselesini halletmiş sayılırız. Bundan sonra vasfa, keyfiyete, güce, üstünlüğe yönelmeliyiz.
Yakın tarihimizde Selanik Dönmesi bir Ahmet Emîn Yalman vardı. Birkaç yabancı dili, onlarla makale yazabilecek derecede iyi bilirdi. Amerika’nın Columbia Üniversitesi’nde okumuştu. Bizim İslamî kesimde o ayarda bir gazeteci var mıdır?
İş Müslüman olmakla, inançlı olmakla bitmiyor. Nasıl bir Müslümansın? Müslümanlıkta derecen nedir? Ne gibi hüner ve marifetlere sahipsin? Uzmanlık alanındaki rütben nedir?
Otuz sekiz buçuk milyon nüfuslu Polonya’da haftalık Nie isimli haber-yorum dergisi 780 bin tiraj yapıyor da, Türkiye’nin en büyük haftalık haber-yorum dergisi niçin 15-20 bin satabiliyor?
Efendim, halkımız okumuyor… Halkımız ilgi göstermiyor… Evet doğrudur, Türk halkı kasıtlı olarak cahil bırakılmıştır, kültür konularıyla gereği gibi ilgilenmemektedir. Lakin başarısızlıklarımızın sebebini sadece buna bağlamamız yanlış olur, kendimizi aldatmak olur.
Son derece zeki, ehliyetli, cin fikirli, başarılı, becerikli gazeteciler ve dergiciler yetiştirirseniz onlara çalışma sahası ve imkanı temin ederseniz, çalışırlar çırpınırlar ve sonunda inşallah Türkiye’de de haftada 500 bin satan çok güçlü, çok ilgi ve merak çekici, çok üstün bir haftalık dergi çıkartılabilir. Böylece hem gerçeğe, hem ülkeye hizmet edilmiş olur.
Gençlerimiz içinde, ileride büyük gazeteci, büyük dergici, büyük yazar olabilecek elbette birkaç kişi vardır. Bunları aramak, bulmak ve yetiştirmek gerekir. Bu devirde mükemmel İngilizce bilmeden büyük gazeteci olmak mümkün değildir, İngilizce böyle bir gence on bin dolara iyice öğretilebilir. Müslüman kesimin istidatlı, kabiliyetli, müstesna bir genç için bu parayı harcaması gerekir.
Daha bunun gibi birtakım bilgileri, hünerleri, marifetleri kazandırmak için gencimize yüz bin dolar harcansa çok mudur? Bunun ileride dinimize, ülkemize, halkımıza, devletimize, kimliğimize edeceği hizmetler düşünülürse bu meblağ son derece düşüktür.
Cami helalarına, bol şerefeli uzun minarelere, cami kalorifer ve klimalarına, cami şadırvanlarına yekun olarak yüz milyonlarca dolar, hatta milyarlarca dolar harcayan Müslüman bir topluluk medya sahasında hizmet verecek müstesna ve parlak gençlere yardımcı olmuyor. Vah vah!..
Eskiden savaşlar muharebe meydanlarında kazanılırmış, şimdiki savaşlar medya, kültür, sanat meydanlarında oluyor. 28 Temmuz 2004