Medyada İkinci Ligde Oynamak
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 06 Şubat 2019
Salı
Müslümanlar çok konuşuyor, çok yazıyor, çok edebiyat yapıyor ama çare ve çözüm üretip de bunları hayata geçiremiyor. Zamanımızın en büyük siyasî, sosyal, kültürel gücü medyadır. Müslümanlar bunu biliyorlar ve gazetecilik, televizyonculuk sahasında bir şeyler yapmak istiyorlar.İstiyorlar ama yapamıyorlar.
Yirmi beş otuz yıldan beri güçlü İslâm gazeteleri ve televizyonları kurulmak istendi. Bu maksatla yekûn olarak akıllara durgunluk verecek miktarda paralar toplandı. Netice ne oldu?
1.Müslümanlar medyada birinci ligte oynayamadılar, güçlü basın, yayın, televizyon organları, ekipleri, kurumları kuramadılar.
2. Tiraj olarak zaman zaman beş yüz bin satan gazeteler çıkarttılar ama bu gazeteler hiçbir zaman, tirajlarıyla mütenasip tesire, güce, güvene, prestije sahip olmadı.
3. Yine bazı islâmî sermayeli televizyonlar zaman zaman başarılar kazandılar. Fakat, bu başarıları elde etmek için verilmesi caiz olmayan tavizler verdiler.
Güzel binalarla, modern rotatiflerle, binlerce kişilik kadrolarla büyük, tesirli, güçlü, vasıflı gazete çıkartılamıyor. Başka şeyler de lazım:
A. Uluslararası çapta ve standartlarda medyacılar yetiştirmiş olmamız gerekiyordu. Bunu yapamadık. Hazret’e, Hocaefendi’ye, Üstad’a çok bağlıymış… Bu bağlılık medya başarısında fazla bir şey ifade etmez.
B. Medya medenî cesaret isteyen bir çalışma dalıdır. Bazı cemaatler kendi gölgelerinden bile korkuyor. Fincancı katırlarını ürkütmeden, aman şu darılmasın, aman bu gücenmesin, aman o kızmasın… korkularıyla medyacılık yapılmaz. Doğru yayın yapmak, hakkı savunmak şartıyla kimsenin hatırına gönlüne bakılmamalıdır.
C. Bu devirde Müslüman gazetesi çıkartmak doğru olmaz. Türkiye’nin bütünü için gazete çıkartacak, herkese okutacaksın. Çıkaranlar Müslüman olacak ama gazete Müslüman gazetesi olmayacak; bütün Türkiye’nin, Türkiyelilerin gazetesi olacaktır.
Türkiye bir İslâm ülkesidir.Bu memlekette yaşayan halkın ezici çoğunluğu Müslümandır.Lakin bu ülkede Müslümmanlar, birinci güç olan medya sahasında genellikle ikinci ligte oynamaktadır. Bunun sorumlusu kimlerdir? İslâm karşıtları mı, yoksa beceriksiz Müslümanlar mı? Elbette ikincilerdir.
Bugün öyle cemaatler var ki, üzerine hiç bir şey basılmamış beyaz kağıtlara renkli bir kapak geçirseler, cemaat gayreti ile bu boş dergiyi yüz binlerce, hattâ milyonlarca nüsha satıp dağıtabilirler.Bunun medyacılık bakımından hiçbir kıymeti yoktur.Ülkenin en vasıflı, en güzel, en güçlü, en tesirli, en meraklı, en dolgun, en ilgi çekici, en vatansever dergisini, en mükemmel bir şekilde biz çıkartacağız ve her kesimden vatandaş koşa koşa alacaklar, içer gibi okuyacaklar…Dergicilik budur.
Nüfusu kırk milyonu bulmayan Polonya’da haftalık haber ve yorum dergisi Nie 750 bin adet satıyor da biz niçin onlar gibi dergi çıkartamıyoruz? Bunu sorgulamamız gerekir. Sorgulamazsak işte bugünkü gibi nal toplarız.
Başarılı medyacılık yapmak için birtakım zarurî şartlara riayet etmek gerekir.
Bunların birincisi: İşlerin ehil, layık, uzman, başarılı, birikimli, vasıflı, güçlü, üstün elemanlara verilmesidir. Cemaat, tarikat, hizip, fırka taassubuyla medyacılık yapılmaz. Gazetenin, derginin, televizyonun başına Hazret’in veya Baron’un istediği adam geçiriliyor. Peki bunun ehliyeti, liyakatı, uzmanlığı, başarılı olma şansı var mıdır? Onu düşünen yok…
Medyacılıkta muhalefet çok önemlidir. Müslümanların çıkartacağı gazeteler en geniş şekliyle muhalefet yapmalıdır.
(a) Yıkıcı olmamak şartıyla siyasî muhalefet. İktidarda Müslüman bir parti de olsa, tenkit edilecek icraatı olursa muhalefet yapılacaktır. Bizden olmayanların yamukluklarına karşı şiddetli ve amansız muhalefet ve tenkit. Bizden olanların yamukluklarına karşı tıs yok. Böyle Müslümanlık olmaz!
(b) Müslüman medya özeleştiri yapmalıdır. Din sömürücülüğü ile, din rantı yiyenlerle, ehliyetsiz ve sahtekâr arivistlerle en fazla Müslüman gazeteler, dergiler, televizyonlar mücadele etmelidir. Böyle yaparlarsa bütün halkın, dinsizlerin bile güvenini kazanırlar.
(c) Savunma hakkı kutsaldır.İslâm basını çattığı, tenkit ettiği kimselerin kendilerini savunmalarına da imkân vermelidir. Hiçbir haberi tahkik etmeden, doğruluğunu araştırmadan yayınlamamalıdır.
Tepki gazeteciliği ile, halkın içinde yanan ateşi biraz olsun söndürmeye çalışmakla güçlü ve vasıflı gazetecilik yapılmış olmaz. Gazete haber vermeli, yorum yapmalı, bilgilendirmeli, akıllandırmalıdır. Sittîn (altmış) sene dinsizlere, Masonlara, İslâm düşmanlarına söğüp saysak neticede ne olacak?..
Türkiye yetmiş milyonluk nüfusu ile günde bir iki milyon satan gazeteler çıkartmaya müsaittir.Yurt çapında başarılı ve zengin bir dergi de pekâlâ haftada 250 bin satabilir.Bunu yapamıyorsak, kabahat Masonlara, dinsizlere, İslâm karşıtlarına değil, bize aittir.
Müslümanlar, sadece medya konusunda ve sahasında değil birçok hayatî konuda bir sorgulama, özeleştiri zihniyetine sahip olmalıdır.
Nâçizane bu konuda herkesi düşünmeye, sorgulamaya, özeleştiriye, olumlu olmak şartıyla müzakereye ve tartışmaya davet ediyorum. Ortada bir eksiklik, başarısızlık varsa bunun elbette sorumluları da olmalıdır.
Müslümanlar medya alanında niçin Sabataycılar kadar başarılı, tesirli ve güçlü olamıyorlar? Bahaneleri, mâzeretleri bırakalım ve olumlu tenkitler ve sorgulamalar yapalım. Kavga etmemek şartıyla kafası çalışanlarımız bu konuda tartışsınlar. Müsbet tartışmalardan elbette güzel neticeler çıkacaktır.
“Doğru da olsa bizi sakın tenkit etme… Bizi kimse sorgulayamaz… Yalan da olsa bizi hep öğün, bize aferin deyin…Bizi alkışlayın…Bize para verin, bizi destekleyin…Biz bu kadar yapıyoruz, bizi tenkide hakkınız yoktur…” Bu kafayla bir yere varamayız. 21 Mayıs 2003