Medyada hayli Ermeni var.

Bir kısmı tek kimlikli Ermeni. İsimleri Ermeni ismi, dinleri ya

Gregoryen, ya Katolik

, yahut

Protestan

. Ateist veya marksist olanı da vardır her halde… İnançlarımız, fikir ve görüşlerimiz birbirine uymasa da bunlardan rahatsız değilim.

İçlerinde Türkçelerini, kültürlerini takdir ettiklerim de vardır.

Bir de

Kripto Ermeniler

var. Onlar iki kimlikli,

dıştan Müslüman gibi görünüyorlar ama asıl kimlikleri Ermenilik.

Hayır, isim vermeyeceğim, buna hem hakkım yok, hem de fitne fesat çıkartmak istemem.

Bu Kripto Ermenilerin bir kısmı çok yıkıcı hareket ediyor. Bazıları dıştan Alevî görünüyor, Âlevîliğe de zarar veriyor.

Artık Türkiye’ye hayli hürriyet geldi. Keşke iki kimlikliliği bıraksalar, asıl kimlikleriyle arz-ı endam etseler. Müteveffa

Hırant Dink

böyle yapmıştı.

Türkiye gazetesinin 9 Şubat 2012 tarihli nüshasında

“Ermeniler Kendi Kimliklerine Dönüyor”

başlıklı haberde anlatılan, mahkeme kararıyla iğreti Türk

(veya Kürt),

Müslüman kimliklerini bırakıp, tek kimlikli Ermeni olan vatandaşlarımız…

Osmanlı imparatorluğunun varisi Türkiye Cumhuriyeti bir çeşitlilikler meşheriydi. Ana kimlik Türkiyeliliktir. Rivayete göre halen

yetmiş sekiz ırk ve kavim

varmış.

Nüfusun bir kısmı iki kimlikli.

Kripto Yahudiler: Dönme denilen ama dönmemiş Sabataycılar… Sabataycı olmayan Kripto Yahudiler… Pakradunileri

Yahudi mi sayacağız, Ermeni mi?

Ülkemizdeki

Kripto Yahudilerin yekûn sayısı bir milyondan

az değil. Yine en az bir milyon Kripto Hıristiyan var

. Türkiye, bu Kriptolar meselesini halletmedikçe güvende olmayacaktır.

Somadaki faciadan sonra oraya dıştan

Alevî görünen ekipler

gönderildi, fitne fesat kargaşa çıkartılmak istendi.

Gezi hadiselerini yapanlar Sünnî midir?… Alevî midir, Kripto mudur?

Kriptolara karşı devekuşu gibi başını kuma gömmekle hiçbir çıkış yoluna ulaşılamaz.

Milyonlarca Kripto Türkiye’nin acı ve çetin realitesidir.

Yahudiler, Ermeniler, Rumlar, diğer gayr-i müslim unsurlar Osmanlının Milletler Birliği sisteminde

barış, din ve kimlik hürriyeti içinde yaşadılar ve var oldular.

Sömürgeci devletler bu unsurları Devlet’e düşman etti, devlet yıkıldı, yerine

lâik Cumhuriyet rejimi kuruldu ve hepsi târümar oldu.

Ortodoks Rumlar Osmanlı devleti sisteminde, Müslümanlardan sonra ikinci Milletti. Osmanlı sistemi devam etmiş olsaydı, bugünkü sınırlarımız içinde

en az beş milyon Rum yaşayacaktı…

Yine en az beş milyon Ermeni…

Rumların ve Ermeniler bir kısmı

(hepsi değil)

emperyalist, sömürgeci devletlere, misyonerlere uydular, bindikleri dalları kesip düştüler. Onlar yanlış ata oynadı ve kaybetti.

Laik faşist rejim sadece Rumları, Ermenileri mahv etmedi, çoğunluktaki Sünnîlerin de canına okudu.

Alevîleri de rahat bırakmadı.

Keşte Ermeniler tebaa-i sâdıka olmakta devam etseydiler.

Keşke Osmanlı vatandaşı İzmir Rum metropoliti Hrisostomos, düşman Yunan ordusunu karşılayıp takdis etmemiş olsaydı, Osmanlı tarafından yer alsaydı.

Keşke Osmanlı devleti birinci dünya savaşını kayb etmemiş olsaydı.

Keşke keşke keşke… Ah bu keşkeler!

* (İkinci yazı) En Büyük Hizmet ve Himmet nedir?

2014 Türkiye’sindeyiz. Ülkenin ve dünyanın hali mâlum. Acaba bugünkü şartlar içinde halkımıza yapabileceğimiz en hayırlı hizmet nedir?

Bu soruya hiç tereddüt etmeden

“İman ve Kur’ân hizmetleri”

cevabını verebiliriz. Milyonlarca vatandaşımızın bu hizmetlere büyük ihtiyacı vardır.

Altmış küsur yıldan beri Müslüman halk cami binası yaptırtmayı en büyük hizmet biliyor ve yurt sathını kubbeli, uzun minareli, çinili, nakışlı, halılı, klimalı, kaloriferli sanatsız müzeyyen yeni camilerle doldurmuş bulunuyor.

Keşke basit, süssüz camiler inşa edilseydi

de, hizmet paralarının geri kalan büyük kısmı ile halkın ve bilhassa

gençliğin imanını kurtarma hizmetleri

yapılmış olsaydı.

Evet, gayret ve himmetlerimizin yüzde 90’ını imanî ve Kur’ânî hizmetlere yönlendirmeliyiz.

Bir insan için imansızlık en büyük felaket ve hüsrandır.

Geçerli bir imanı yok ama Karun kadar serveti var, Firavun gibi lüks ve ihtişamlı bir hayat sürüyor, özel uçaklarla, limuzinlerle geziyor… Ne işe yarar? Yarın ölecek, cesedi iki metrelik bir çukura konulacak, mirası paylaşılacak… İmanı yoksa kabir azaba başlayacak. Daha sonra Kıyamet kopacak, insanlar Mahşerde toplanacak, Mahkeme-i Kübra kurulacak ve imansızlar Cehenneme atılacak. Dünyadaki muazzam serveti hiçbir imansızı ahirette kurtaramaz.

Şu üniversitede okuyan delikanlı fena bir insan değil ama imansız kalmış. Ailesi ona imanı öğretmemiş,

okullardaki

mecburî din kültürü dersi de iman kazandırmamış

. Çevresindeki Müslümanlar da ona iyi bir örnek olmamışlar.

Zavallı imansız yetişiyor. Yok mu ona imanı öğretecek bir şahıs veya teşkilat?

Yüksek tabakaya mensup bir gencin eline

Mızraklı İlmihal

vermekle onun hidayetine sebep ve vesile olamazsınız. Yanlış anlamayın,

Mızraklı İlmihali hafife almıyorum, o çok kıymetle bir eserdir ama bizim gencin gönlü onu okumakla ihtizaza

(titreşim)

gelmez.

Ona başka bir üslûpla, başka bir edebiyatla hitap edilmelidir.

Camiyle ilgileri kopmuş gençleri ve halkı nasıl imana çağıracağız? Bu iş parayla satılan ticarî kitap, risale, CD ve kasetlerle olur mu sanıyorsunuz?

İman ve Kur’ân hizmetleri parasız, ticaretsiz yapılmalıdır.

Peygamberimiz aleyhissalatü vesselam İslâmı ve Kur’ânı tebliğ ederken para, ücret, maaş almadı. İman ve Kur’ân hizmetleri Allah için ihlasla ücretsiz yapılır. Yaratanın rızası için yapılan hizmetlerin ücreti yaratıklardan istenmez ve alınmaz.

Cahiller, ilimsizler, irfansızlar, hikmet fukaraları böyle hizmet yapamaz. İman ve Kur’ân hizmetleri aşkla ve şekle yapılır ancak.

Allahın Resulü

(s.a.v)

müjdeliyor:

Allahın bir kulunu, senin vasıtanla hidayete kavuşturması

(iman etmesi),

senin için, üzerine güneşin doğduğu ve battığı her şeye sahip olmandan daha hayırlıdır.

Şu dünyadaki büyük ticaretlerden biri de,

rızaen lillah iman ve Kur’ân hizmetleri

yapmak, insanların mü’min olması için gerektiği gibi çalışmaktır.

Sen bu çalışmaların ve çırpınmaların sonunda

bir kişinin bile imanına vesile olmasan bile Ekremülekremîn olan Allahü Teala ve Tekaddes hazretleri seni ücretsiz ve mükafatsız bırakmaz.

Ah ah ah!.. Ramazan geliyor ve bizler Türkiye ve Ümmet çapında iman ve Kur’ân hizmetleri hazırlıkları içinde değiliz. Camilerde ve her yerde bedava dağıtılacak yüzlerce çeşit, milyonlarca adet

faydalı broşürler

yayınladık mı?

Bırakın yahu şu cemaat ve baron holiganlığı yapan yayınları!..

Bendeniz iman ve Kur’ân tebliği yapan broşürlerden bahs ediyorum.

Darphane gibi para basan şu büyük camiin derneğinin idarecileri, elinizdeki büyük paralarla ne gibi yayınlar hazırladınız halk ve gençlik için? İslâmî camianın sayın bilenleri!.. Bu konuda ne gibi hazırlıklarınız var sorabilir miyim?

Biz Müslümanlar hak dinimiz için, Yahova Şahitlerinin kendi sektleri için çalıştığı kadar niçin çalışmıyoruz?

İslâm İslâm deyip duruyoruz ama

niçin İslâmı hakkıyla yaşamıyoruz?

Önümüzdeki Ramazanda bakalım, kaç içkili ve fuhuşlu lüks otelde israflı

(israf haramdır)

gösterişli iftar ziyafetleri verilecek? Kaç Ramazan çadırının kapısına

“Bu akşamki iftarı zengin zade zengin bey veriyor, duyduk duymadık demeyiniz”

levhaları konulacak?

Bakalım yurt çapında kaç Müslüman evinde

gösterişli, riyalı, rekabetli, şatafatlı, ihtişamlı iftar ziyafeti

verilecek.

Tellioğullarının iftarı mı daha zengindi, Zilloğullarınınki mi?

Ziyade ailesinin büyük iftarında masalarda

11 ayrı çeşit hurma

varmış!.. Ya öyle mi?

Ramazan perhiz ayı,

bizim bazılarımız bayrama kilosu artmış çıkar.

İmamı Rabbanî

hazretleri buyurmuş: Siz Ashab-ı kiram hazeratını görmüş olsaydınız onlara deli derdiniz, onlar sizi görselerdi, size Müslüman demezlerdi. 05.06.2014