Meğerse Yahudiymiş!
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 04 Şubat 2019
Pazartesi
Okuyucularıma bugün çok önemli, çok ibretli bir yazı parçası sunuyorum, yazarı Hasan Pulur (Milliyet), tarih 28.08.1993. On yıl önce yayınlanmış, bir yankı uyandırmamış, gereken ilgiyi görmemiş, üzerinde durulmamış çok hayatî, çok ibretli bir yazı. Maalesef toplumumuz şifahî-zevzek, hafızasız, dikkatsiz, sağını solunu bilmez, tepkisiz bir yığın haline gelmiş veya getirilmiştir. Aslında bu gibi yazıların küçük broşürler halinde, levhalar halinde bastırılması ve milyonlarca vatandaşa okutulması gerekir. Hem bir kere okumakla da bitmez, sık sık okumak gerekir…
“… Geçen gün anlattı (Talat Yılmaz). 1973 yılında Sanayi Bakanlığı’nda çalışıyormuş. CHP-MSPkoalisyonu, Sanayi Bakanlığı da MSP’nin… O günlerde Sanayi Bakanlığı iş takipçileriyle dolup boşalıyor, çoğu dini bütün insanlar, namazında, niyazında, orucunda…
Bunlardan biri de ‘KenanBey’. Bakanlıkta Kenan Bey’i tanımayan yok! Bundan sonrasını Talat Yılmaz’ın ağzından dinleyelim:
‘O gece Kandil’di. Bakanlık’taki arkadaşlarla Hacı Bayram Veli Camii’ne gitmeye karar verdik. Kenan Bey de bizimle birlikte geldi; bir yerde oturup çay içtik, sonra hep birlikte Kenan Bey’le beraber camiye gittik, namazımızı kıldık, dua ettik, camiden çıktık, sarıldık, kucaklaştık, öpüştük, kandil-i şerifimizi kutladık… Ben bir süre sonra Ankara’dan İstanbul’a geldim, KenanBey’i ondan sonra hiç görmedim…
Aradan yıllar geçti, bir sabah gazetelere bakarken Kenan Bey’in resimli cenaze ilanıyla karşılaştım, ‘Kenan Bey’ ölmüştü, cenazesi de Sinagog’tan kaldırılıyordu!!! Meğer KenanBey Yahudiymiş!”
Sayılarının yirmi altı bin olduğu söylenen tek kimlikli Musevi vatandaşlarımız müsterih olsunlar, onlara bir şey dediğimiz yoktur. Ancak biz Müslümanlar zâhiren, yalancıktan bizleri aldatmak için Müslüman görünen Gizli Yahudilerden şikayetçiyiz.
Bir Müslüman yalancıktan kendisini Musevi gibi gösterse, Yahudi cemaatinin içine girse, sinagoglara gidip dindar bir Yahudi gibi ibadet eder görünse, böyle bir şey sanırım ki Musevileri haklı olarak rahatsız ve tedirgin eder. Biz Müslümanlar böyle bir şeyi düşünmeyiz, yapmayız. Yapmayız değil, zaten yapamayız. Çünkü İslâm bir Müslümana bu izni vermez. Geçmişteki bazı büyük hahamlar, Musevi din bilginleri dindaşlarına iki kimlikli olmak konusunda ruhsat ve fetva vermişlerdir. Bugünkü sıkıntılar bu ruhsatlardan kaynaklanmaktadır.
Türkiye Yahudi cemaati ileri gelenlerinden, geniş bir kültür sahibi olan Harry Ojalvo Bey, Aksiyon Dergisi’nde yayınlanan röportajında açık ve seçik olarak ülkemizde bir buçuk milyon Sabataycı, yani Gizli Yahudi bulunduğunu beyan etmiştir. Ojalvo’nun bu iddiası da, hafızalarımızın bir sayfasında kayıtlı bulunmalı ve bir an bile hatırdan çıkartılmamalıdır. Gizli Yahudiler bazı İslâm tarikatlarına da sızmışlar, nüfuz etmişlerdir. Bektaşiliğin, İslâm’ın temel hüküm ve prensiplerinden uzaklaşmış olan gulat taifesinin içinde hayli iki kimlikli Yahudi vardır.
Bir kısım Yahudiler Mevlevîlik içine de girmişler ve Şeriatsız bir Mevlevîlik cereyanı başlatmışlardır.Ne abdest, ne taharet, ne namaz u niyaz, ne ahkâm-ı şer’iyye var. Dön babam dön… Bu yeni Mevlevîliğin, Hazret-i Mevlânã ile fazla bir alakası kalmamıştır. Mevlânã Celâleddin Rumî Hazretleri abdestsiz yere basmaz, beş vakit namazı eda eder, ayrıca bol bol nafile namaz kılarlardı. Şeriattan kıl kadar ayrılmamışlardır. Mevlevîyim diyenlerin onun yolunda ve çizgisinde olması gerekmez mi?
Kendilerini mutasavvıf, tarikatçı gibi gösteren bir takım yoldan çıkmışlar şöyle derler: Biz yakîn mertebesine vasıl olduk, bundan böyle bize abdest, namaz, oruç gerekmez, biz devamlı zikir ve ibadet halindeyiz… Böyleleri ya Gizli Yahudidir, yahut onlar tarafından benzetilmiş kişilerdir.
Yakın tarihimizde İslâm’ı bozmak, Şeriatsız ve fıkıhsız bir İslâm Protestanlığı çıkartmak, ilahî bir kanun ve kurum olan Din-i Mübin’i beşerî bir hümanizma haline getirmek isteyen kişilerin, başı çekenlerinin Gizli Yahudi olduğundan hiç kimse şüphe etmesin.
1930’lu yıllarda Arapça gerçek Kur’ân’ı kaldırıp yerine Türkçe tercümesini koymak, camilerde namazı Kur’ân tercümesiyle kıldırmak istemişlerdi. O zaman ülkede dini, Şeriatı, fıkhı, ilmihali iyi bilen bir Müslüman zümre vardı. Onların gözünü boyamak için de, Mısır’da sürgün hayatı yaşayan Mehmet Âkif’e Kur’ân meâli ısmarlamışlardı. Âkif, hazırladığı bu meâlin, İslâm dinini yıkmak için, Müslümanları şaşırtmak için kullanılacağını anlayınca tercümeyi vermemişti. Vefatından sonra da, vasiyeti üzerine bu meâl yakılmıştır.
Akif meâli vermekten vazgeçince, babası Osmanlı devrinde sadr-ı azam, kendisi de tanınmış, ileri gelen bir şahsiyet olan bir zat Mısır’a gitmiş. Akif’i iknaya çalışmış, edememiştir. Amerika’da yayınlanan ve bir nüshası kütüphanemde bulunan bir Yahudi almanakında o sadr-ı azamın Yahudi olduğu, yükselebilmek için zahiren Müslüman göründüğü yazılmaktadır.
Günümüzde Türkiye’de güçlü bir, dinde reform, dinde yenilik cereyanı ve hareketi görülmektedir. Birtakım ilahiyatçılar bu yeni haçlı seferinin şövalyeliğine soyunmuşlardır. Bu hareketin arkasında da Gizli Yahudiler vardır. Hiçbir dindar, ihlaslı, samimi, akıllı, vicdanlı, firasetli, basiretli, mantıklı Müslüman dinde reform ve yenilik istemez. Çünkü bizim dinimizi Allah göndermiştir ve hükümlerinin kıyamete kadar bakî olacağını bildirmiştir. Dinimizde eksiklik, noksanlık, hata, yanlış yoktur ki, reforma ve yeniliğe ihtiyacı olsun.
Türkiye’de İslâm’a karşı olanlar ya Gizli Yahudilerdir, yahut da kendilerine benzettikleri kimselerdir.
Toplumumuz uzun yıllardan beri aldatılıyor, afyonlanıyor, uyuşturuluyor, sersemletiliyor, cahil bırakılıyor. Bu yüzden halkımızın büyük bir kısmı yararına ve zararına olan şeyleri birbirinden ayırt edemiyor. Bu sersemletme faaliyeti bilinçsiz bir şekilde mi cereyan etmektedir, yoksa kasıtlı mıdır?.. Kasıtlı olduğunda hiç şüphe yoktur.
Bizim isteğimiz şudur:
1. Birtakım Yahudiler iki kimlikli olmaktan vazgeçmelidir. Yahudilikleri ağır basıyorsa, asıl kimlikleri Yahudilik ise öyle olsunlar ve nüfus, hüviyet kartlarının din hanesine Musevi yazdırsınlar.
2. Müslümanlığa geçmek istiyorlarsa, Musevilikten vazgeçsinler, “sadece” Müslüman olsunlar. Müslüman olduktan sonra da, reform, yenilik bahaneleriyle dinimizi tahrif etmeye, Müslüman kitlelerin zihinlerini karıştırmaya yeltenmesinler. İslâm kimsenin ideolojisi ve oyuncağı değildir.
3. Türkiye’de İslâm’ı devlet ve cumhuriyet için bir tehdit ve tehlike olarak görenler, yüce dinimizi bir öcü gibi gösterenler, Gizli Yahudiler ve benzettikleridir. Onların inatları, fanatizmleri, militanlıkları, laikçilikleri yüzünden halkımızın ve ülkemizin huzuru ve rahatı kalmamıştır. Gizli Yahudi vatandaşlarımız artık bu yanlış yolu bırakmalı; sosyal barış, toplumsal uzlaşma yoluna girmelidir. İyi bilsinler ki, İslâm dini ile yaptıkları savaşı kazanmaları mümkün ve muhtemel değildir. İnatları yüzünden devletimiz de, Cumhuriyetimiz de, halkımız da, vatanımız da sarsılıyor, büyük zarar görüyor. Bugünkü topyekün çürüme ve çözülmede dinsizliğin ve reformculuğun büyük miktarda tuzu biberi vardır. 30 Aralık 2003