Mehdi Çıkacak
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 05 Mart 2019
Cumartesi
Âhir zamanda Mehdi çıkacak, büyük hâdiseler olacaktır. Kıyamet’ten önce İslâm galebe çalacak, dünya adalet ve güvenlik neymiş görecektir. Lakin İslâm’ın hükümran olması o kadar kolay olmayacaktır. Tembel, ihmalkâr, vazifeden kaçan, paraya ve menfaate çok önem veren Müslümanlar çok sıkıntılar çekecektir. Sen, ben, hepimiz yan gelip yatacağız, Mehdi çıkacak ve İslâm geliverecek. Yağma yok! Her şeyin bir ücreti ve faturası vardır.
Müslümanların bir kısmı Mehdi’yi kabul etmeyecekler, ona karşı çıkacaklardır. İslâm hükümran olmadan önce hayli nifak ve şikak, fitne ve fesat, fısk ve fücur zuhur edecektir.
Akıl almaz şeyler olacaktır. İhtilâl, iğtişaş, çatışma, çekişme… Ekmek, su, ışık, yakıt, mesken sıkıntısı çekilecektir. Güvenlik kalmayacaktır. Zulüm, görülmemiş boyutlara ulaşacaktır.
Her kafadan bir ses çıkacaktır. Bazıları dünya yıkılsa bile para, menfaat, avanta temini için kuduz köpekler gibi didinmeye devam edecektir. Alışmışlar bir kere. Alışmış kudurmuştan beterdir.
Din baronları Mehdi’yi kendilerine rakip görecek ve ona biat ve itaat etmeyecektir.
Adamın evinde en lüksünden ve pahalısından buzdolabı, çamaşır makinası (kurutmalı), bulaşık makinası ve bilcümle elektrikli ve elektronik cihazları olacak, fakat bunlar çalışmayacaktır. Çünkü elektrik olmayacaktır.
Lüks ve pahalı lokantalarda iskender kebabını çift porsiyon yiyen pisboğazlar bir dilim ekmeğe hasret kalacaktır.
Lüks otomobillerle, özel helikopter ve uçaklarla gezen nice Nemrud tıynetli adam sokaklarda yatıp kalkacaktır.
Başlar ayak, ayaklar baş olacaktır. Fırtınalar, âfetler, kasırgalar, seller, heyelanlar, denizin istilâsı, yerin çökmesi, ateş zuhuru, semanın öfkelenmesi, zeminin titremesi, şimşeklerin çakması, yıldırımların yakması, şeddadî binaların çökmesi gibi hâdiseler görülecektir.
Kurunun yanında yaş da yanacaktır. Musibetler suçlu ve kabahatli olmayanlara da isabet edecektir.
Harpler, darpler, kıtal, mâreke görülecektir.
Salonları bozulup kirlenmesin diye kocalarını ve çocuklarını oralara sokmayan akılsız karılar neye uğradıklarını şaşıracaktır.
Şişmanlamamak için ekmek yemeyen, haddinden fazla lüks katık ve yemek yiyen, bu yüzden de semirip duran türedi ve görmemiş zenginler imaret kapılarında kuyruğa girecekler, ekmek dağıtan kamyonların önünde bir somun daha kapmak için itişip kakışacaklardır.
Firavunların, Neron’ların, zâlimlerin burunları yerlere sürtülecektir.
Evet Mehdi zuhur edecek ama, İslâm’ın tekrar hükümran olması o kadar kolay olmayacaktır. Ey yan gelip yatan, keyfine bakan, dini imanı para olan, nefsine tapan, gurur ve kibir içinde yüzen, servetiyle öğünen, dünyaya güvenen gafiller, Âhir zaman işleri o kadar kolay ve ucuz mudur sanıyorsunuz?
Mehdi gelecek, İslâm hükümran olacak ve Müslümanların içine sızmış haşere mark ve dolar iddihar edecek, bütçe hortumlayacak, paravan firmalarla fonları ve tahsisatı yürütecek, israf ve aşırı tüketim içinde çılgınca yaşayacak… Öyle mi sanıyorlar?
Minaresi Uzun Olacakmış
ŞU yapılmayan, yapılamayan, yaptırılmayan Taksim Camii için proje çizecek mimara, cami derneğinden Karadenizli yaşlı bir iş adamı şöyle demiş: Minaresi Sheraton otelinden daha yüksek olmazsa projeni bize hiç getirme emi!..
Bu kafalar yüzünden Taksim’e cami yaptırılamadı. Yaptırılmış olsaydı bile mimarî bakımından çok çirkin bir bina olacaktı. En alt katta otopark, orta katta bazı kişilere dükkan sağlayacak bir çarşı, onun üstünde de cami. Zaten böyle bir projeden ne hayır gelir?
İslâmî hareketi bugünkü hale getirmiş olan zihniyet işte bu zihniyettir. İlkel, geri, İslâm’dan uzak, çağdışı, kırsal kesim, gecekondu, varoş zihniyeti. IQ’su 70-80 civarında zekâ özürlü zihniyet.
Be câhil, binalarda, bahusus cami yapılarında bir tenasüb olması gerekir. Minaresi çok uzun olacakmış. Fizikî bakımdan vücudu çok düzgün olan, çehresi gayet güzel olan bir kimsenin burnu, normalin iki misli olsaydı, o adama güzel denilebilir miydi?
Müslüman kesimde işler zekâ özürlülere, yetersizlere kalmıştır. İslâmî hizmetleri ve faaliyetleri yürütmek için büyük kültür gerekir. Yaşadığı çağı bilecek, İslâm’ı bilecek, Osmanlı mirasını bilecek. Psikoloji, mantık, ahlâk, metafizik, estetik, sosyoloji, sanat tarihi ve kültürü konusunda yeterli birikimi olacak. Taksim’de yapılacak cami için Prof. Semai Eyice, Turgut Cansever gibi uzmanların ve aydınların fikirleri alınmalıydı, bu işin projesinin yapılması onlara tefviz edilmeliydi. Oto parçası esnafının, bakkalın çakkalın işi değildi oraya cami yaptırmak. Nitekim yaptıramadılar.
Taksim’e cami yapılamamasının başka sebepleri de var. Zamanı gelince onları da yazacağım.
Cemal Kutay konferans vermiş, “Meclis’te en az seksen şeyh var” diye hayıflanmış. A mübarek bunda üzülecek ne var? Mustafa Kemal’in başkanı olduğu Birinci Büyük Millet Meclisi de hoca ve şeyh dolu değil miydi? Her şey aslına rücu edermiş.
Asıl taaccüp edilecek şey Meclis’teki Farmasonlardır. Atatürk, Mason localarını kapatmış, masonluğu yasaklamıştı. Onun ölümünden sonra İsmet Paşa tekrar açtırttı.
Masonluğun kapatılması bir Atatürk devrimidir. Samimî iseler, Kemalistlerin bu devrimi de savunmaları gerekmez mi? Lakin tam tersini görüyoruz. Adam hem Atatürkçü, hem Mason. Olur mu böyle şey? Demek ki, Atatürkçülüğü bir âlet ve kalkan olarak kullanıyorlar. 03 Ekim 1999