Melhame-i Kübra
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 04 Şubat 2019
Salı
1. Afganistan tarihi boyunca hiçbir zaman köleleştirilememiş bir ülkedir, oradaki Amerikan işgali geçici olacaktır. Afgan halkını İslâm’dan uzaklaştırmak, yahut Haçlıların ve Siyonistlerin istediği ılımlı, sulandırılmış yeni bir İslâm’a bağlamak, Afgan kadınlarını açmak mümkün işlerden değildir. Birkaç sene sürmez, Haçlılar ve Siyonistler Afganistan’da büyük bir hezimete uğrarlar, ömrü olan görür…
2. Osmanlı devleti yıkıldıktan sonra Irak’ı İngilizler işgal etmişti, Müslümanlar bu işgali kabul etmemişler, emperyalist, sömürgeci güçlere karşı savaş vermişlerdi. Bugün de, buna benzer bir senaryo vardır karşımızda. Bazı hafif akıllılar, Irak halkının işgalci güçleri göbek atarak, sevinç içinde karşılayacağını, onları kurtarıcıları olarak bağrına basacağını sanıyorlardı. Evdeki hesapları çarşıdakine uymadı. Irak’taki direniş her geçen gün daha artarak sürecektir. Saddam’ın yakalanması (yakalanan gerçek Saddam mıdır?) direnişi bitirmez, aksine daha fazla alevlendirir ve güçlendirir. Amerika Vietnam’da olduğu gibi, Irak’ta da hüsrana uğrayacaktır.
3. Şaron’un sert, zalimâne saldırgan siyaseti İsrail’i bir felakete, topyekûn bir savaşa götürmektedir. 19’uncu asrın sonlarında Siyonistlere bir Yahudi devleti kurmak için, Uganda’da yeterli miktarda boş bir arazi teklif etmişlerdi. Onlar da kabul etmemişlerdi. Keşke kabul etmiş olsalardı.
4- Amerika bütün gücüne, ordusuna, silahlarına rağmen sırçadan bir dev gibidir. Aynı gün, on küçük terör hadîsesi olsa o ülkede; mesela bir ziraî ilaçlama uçağı bir binaya çarpsa, küçük bir şehrin sularına zehir atılsa, ufak bir baraj yıkılsa, çeşitli yerlere bombalar konulsa o dev korkudan, telaştan zangır zangır titremeye başlar, dehşetli bir panik olur, yüz milyonlarca insan çılgına döner… Amerika’nın maddî gücü dehşetlidir ama maneviyatı sıfıra inmiştir.
5. Dünyadaki bugünkü, korkunç adaletsizlikler, sömürüler, haksızlıklar zulümler, kötülükler, insan hakları ihlalleri, soygunlar talanlar sona ermezse uluslararası terör arttıkça artacak, yeryüzünden huzur ve güvenlik kalkacaktır. Bir yanda domuzlar gibi yiyip şişen, utanmazca ve vicdansızca bir hedonizm, zevk u sefa, fuhşiyat, azgınlık, seks çılgınlıkları sergileyen toplumlar, öbür tarafta ayda üç-beş euro ücretle çalışan, ezilen insanlar. Evet yanlış yazmadım, mübalağa da etmiyorum; daha geçen hafta bir Fransız gazetesinde Bangladeş’te birtakım çocukların ve gençlerin, ayda üç-beş euro’ya çalıştırıldığını okumuş bulunuyorum. Bu ezilen insanlar isyan etmeseler bile, Allah ezenlere, sömürenlere, soyanlara gazab edecek, azab gönderecektir.
6. Ezilenlerin ve sömürülenlerin, haklarını konvansiyonel savaş ve silahlarla arama imkânları yoktur. Bu yüzden teröre başvuruluyor. Kamikaze diyorlar, bu Japonca bir isimdir; İkinci Dünya Savaşının sonunda kötü duruma düşen Japonya, bir kısım gençleri intihar pilotu olarak yetiştirmişti. Patlayıcı madde dolu uçaklara sadece gidiş için yeterli benzin konuyordu; gidiyorlar Amerikan gemilerini vuruyorlar, kendileri de bin parça oluyorlardı. Bugünkü kamikazeler de, onların bir benzeridir. Doğru mudur, meşru mudur, ahlâka uygun mudur?.. Bu hususlar tartışılabilir, ancak ortada bir realite vardır: Artık dünyada kamikazeler devri başlamıştır; isteseler de, istemeseler de bunlara mâruz kalacaklardır.
7. Sekiz yıl süren kanlı ve feci İran-Irak Savaşını ABD ve İsrail kışkırtmış, Saddam Hüseyin’i taşeron olarak kullanmıştır. Saddam hatıralarını yazabilse, ne iyi olur. Amerikalılar, İngilizler Saddam’ı kullandılar. İşi bitince de; defterini dürdüler.
8. Irak’ta kitle imha silahları varmış… Zehirli gaz varmış… Biyolojik bombalar varmış, mış mış mış… Bunların hepsinin yalan olduğu, gün gibi açığa çıktı. Amerika Irak’a hürriyet, demokrasi ve adalet götürmek için saldırmış… Böyle olup olmadığını bütün dünya gördü.
9. Temel insan hakları… Adil yargılanma hakkı… Savaş esirleriyle ilgili Cenevre Sözleşmeleri ve diğer uluslararası konvansiyonlar… Adalet… İnsanlık… Amerika uzun yıllardan beri bu edebiyatı yapıyordu. Guantanamo’ya tıktığı Müslüman esirlere yaptığı muameleden, ne kadar samimi oldukları anlaşılmıştır.
10. İsrail tepeden tırnağa silahlıdır; dehşetli nükleer bombalara ve silahlara sahiptir. Onun bunlara sahip olması dünya barışı ve insanlık için hiç sakıncalı değildir, lakin bir İslâm ülkesi olan İran, barışçı ve sivil maksatlarla nükleer enerji ile meşgul olursa ABD ve müttefikleri hop oturup hop kalkarlar.
11. 1938’de Avrupa’nın büyük devletlerinin başları Münih’te bir araya gelmişler ve sözde anlaşmışlardı. Bir sene sonra İkinci Dünya Savaşı patlak verdi, dünya altı yıl boyunca kan, ateş, gözyaşı içinde yandı, mahvoldu. Bugünün sahte barış havarileri de, insanlığı ve dünyayı Üçüncü Dünya Savaşına götürecek çılgınlıklar yapıyor.
12. Üçüncü dünya ülkelerini ve halklarını, çok uluslu dev holdingler ve şirketler sömürüyor. Medenî geçinen emperyalist devletler kendi sınırları içinde sigara tüketimini azaltırken, üçüncü dünya ülkelerindeki tüketimi birkaç misline çıkartmış bulunuyor. Kalkınmış ülkelerin, ilaç sanayii de bezirgânca çalışıyor. Daha fazla ilaç satılsın, daha fazla kâr elde edilsin. Türkiye’nin sağlık konusundaki haline bakınız. Akıl almaz miktarlarda ilaca, tedaviye para harcanıyor, her taraf resmî ve özel hastaneyle dolu. Buna rağmen hastaların sayısı da, durmadan artıyor. Neredeyse memleketin yarısı hasta. Aslında modern tıp için hasta yoktur, müşteri vardır. Uluslararası ilaç ve tıp mafyaları, ucuza ve kolay tedavi eden geleneksel yumuşak tıplardan nefret ediyor.
13. İslâm’a düşman ve karşıt olanlar onu, kadınları eşit kabul etmemekle, kadın hürriyetlerini kısıtlamakla suçluyorlar. Peki kendileri ne yapıyor? İslâm kadının seks, reklam, ticaret aleti ve vasıtası yapılmasına izin vermiyor. Kadını haysiyetli, muhterem anne, eş, kızkardeş, teyze, nine olarak kabul ediyor. İslâm dininde kadınlara, üzerinde devletin resmî anteti bulunan vesikalarla fuhuş yapma, parayla vücudunu satma izni verilemez. İslâm dini, güzel genç kadınların çıplak resimlerinin ticarî reklamlarda kullanılmasını kabul etmez. İslâm dinine göre, erkeğin kadından üstün olduğu, kadının erkekten üstün olduğu konular ve yerler vardır. Kadın erkek eşitliğini mutlak ve yüzde yüz kabul etmiş olan birtakım ülkelerde niçin orduların ve parlamentoların yarısı kadınlardan müteşekkil değildir? Olimpiyatlarda niçin kadın ve erkek atletler karışık şekilde, birlikte yarışmıyorlar? Niçin futbol takımlarında kadın-erkek oyuncular karışık değildir? Niçin son yüzyıl içinde Nobel kazananların yarısı erkek, yarısı kadın değildir? Bugünkü zulümler ile, sömürüler ile, sapıklıklar ile, adaletsizlik ile, haksızlıklar ile, ah ve feryatlar ile, inlemeler ile, gözyaşları ile, feryad u figanlar ile dünyada huzur da olmaz, barış da olmaz, güvenlik de olmaz.
Bu gidiş, Melhame-i Kübra’yadır. 24 Aralık 2003