Men Dakka Dukka
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 05 Şubat 2019
Perşembe
Amerika Saddam rejimini devirse, Bağdad’ı ele geçirse, Irak’ta sözde demokrat, aslında ABDsömürgesi kukla bir idare kursa bu savaşı kazanmış mı olacaktır?
Hayır! ABDve İngiltere bu savaşı, başlamadan önce kaybetmişlerdir. Çünkü:
Bu savaş hukuka, ahlâka, insafa, bilgeliğe, insaniyete karşıdır. Hiçbir geçerli ve meşru gerekçesi yoktur.
Bu savaşın en büyük zararını kimler çekecektir? Başlangıçta Iraklılar çekecek gibi görünse de, işin uzamasıyla Amerikalılar ve İngilizler çekecektir.
Afganistan savaşı Sovyetler Birliği’nin batmasına yol açmıştı. Irak savaşı da ABD’nin çökmesine yol açabilir. Ömrü olan görecektir.
ABDve İngiliz güçleri ilerliyormuş… Durun yahu daha on gün olmadı. Siz işin başına değil sonuna bakmaya, neticeyi görmeye çalışınız.
Amerika Afganistan’daki savaşı kazandı ama barışı kaybetti. Afganistan’da barış, güvenlik, huzur yok artık. Karzai ve bakanları evlerinden, dairelerinden korkuyla ve bin tedbir alarak çıkabiliyor. Son bir yıl içinde bakan ve yüksek seviyede ondan fazla hükümet ve devlet erkânı öldürüldü. Afganistan’ın yakın tarihinde en büyük iç barış, huzur, selâmet, güvenlik Tâliban rejimi sırasında olmuştur. Sakal mecburiymiş, kadınlar sıkı tesettüre sokulmuş…Bırakın bunlarla uğraşmayı; o ülkeye barış geldi miydi gelmedi miydi, bu hususu sorgulayın.
ABD’nin Irak’a saldırması, 1930’lu yıllarda İtalya’nın Habeşistan’a saldırmasına benziyor.
Irak’ta demokrasi istiyorlarmış. Irak’a demokrasi gelirse o ülke paramparça olur, berhava olur. Orada çoğunluk Şiîlerdedir. İran’dan sonra Irak’ta da bir Şiî devleti kurulmasını Amerika ister mi? İstemez. Bugünkü demokrasi edebiyatı boş lâftan, makyavelizmden ibarettir.
Yeni başlayan Irak savaşı ile bütün insanlık dehşetli ve korkunç bir maceraya doğru koşmaktadır. Savaş İsrail’in güvenliğini ve geleceğini sağlama bağlamak için yapılıyor. Sonunda, İsrail varlığını bile kaybedebilir.
Bazı Arap devletlerinin durumları ne kadar ibret vericidir. Arap Birliği ne yapıyor? Arap Birliği lafta, kağıt üzerinde vardır. Gerçekte olan Arap Birliksizliğidir.
Türkiye, birinci tezkereyi reddetmekle vaziyeti biraz olsun kurtardı. O tezkere kabul edilseydi külliyetli miktarda Amerikan askeri ülkemize girecek ve -belki de- bir daha çıkmayacaklardı.
Kendileri çok uzaklardan gelip Irak’ı işgal etmek için savaş yapıyorlar. Türkiye, o ülke ile sınır komşusu, onun, kendi sınırına bitişik bir tampon bölge kurmasına izin vermiyorlar. Yoruma lüzum yok.
Başta Araplar olmak üzere Ortadoğu halkı, zaman geçtikçe Osmanlı barışının kıymetini daha iyi anlayacaklardır.
Kürtlere gelince: Bağımsız bir Kürdistan kurulması Kürt halkı için bir felâket olur. Böyle bir şey gerçekleşirse, Türkiye’nin diğer bölgelerine dağılmış Kürt kökenlilere “Haydi, kendi ülkenize gidin!” denilirse ne yapacaklar? Bu vatan sathı üzerinde Türkler, Kürtler, diğer etnik alt kimlikler içiçe, birbirine karışmış olarak yaşamaktadır.Şu anda en büyük Kürt şehri Diyarbakır değil, İstanbul’dur. Evet, bağımsız bir Kürdistan Kürtlerin sebeb-i felâketi olur.
Irak, bütün tarihi boyunca hem büyük medeniyetlere mekân olmuş, hem de o topraklar üzerinde büyük facialar, nifak ve şikaklar yaşanmıştır. Bundan yedi yüz küsur yıl önce vahşi Hülagû ordusu Bağdad’ı almış, halkını katletmiş, medeniyetini yakıp yıkmıştı. Sonunda Bağdad yine imar edilmiş, İslâm orada yine bayrağını dalgalandırmıştır.
Bu savaş insanlığa, hukuka, adalete, bilgeliğe, gerçek medeniyete, insafa, vicdana, akla, mantığa karşı açılmış bir savaştır. Neticesi zafer gibi görünse de peşinen kaybedilmiştir.
Günümüzün insan hakları, hukuk, uluslararası ilişkiler ilkeleri ışığında Başkan Bush ve Mr. Blair insanlık suçu, savaş suçu işlemişlerdir. Tarih onları yargılayacaktır.
Başkan Bush filan Protestan kilisesine mensupmuş ve o kilisenin öğretileri doğrultusunda bu savaşı iyilik güçlerinin şer güçlerine karşı zarurî bir mücadelesi olarak görüyormuş… Bu onun problemidir. Biz Müslümanlar öyle düşünmüyoruz. Bu savaş, şer güçlerinin bir İslâm ülkesine karşı açtığı şeytanî, tâğutî, zâlimâne bir savaştır.
Bombaları akıllıymış da sivilleri değil, askerî hedefleri vuruyormuş… Ben böyle yalanlara inanacak kadar ahmak değilim. Ölen, yaralanan, evleri yıkılan sivillerin, kadın ve çocukların feci durumları dünyanın gözü önündedir.
Amerika Bağdad’ı yerle bir edebilirmiş, fakat etmiyormuş… Etmesine edebilir ama bu etmeyiş onun insanlığından, insafından ileri gelmiyor. Bağdad’a isterlerse atom bombası bile atabilirler. Fakat işin sonundan korkuyorlar.
Irak’tan sonra sıra hangi ülke, devlet ve halktadır?
Türkiye’ye ne zaman sıra gelecektir?
Amerika, Türkiye’yi samimî, tâvizsiz, vasıflı Müslümanların idare etmesine razı olmaz. Ülkede crypto Yahudilerden müteşekkil bir iktidar kurmak isteyecektir.Ilımlı İslâmcıları kullanabildiği kadar kullanır, sonra fırlatıp atar.
2000’li yıllarda dünyada yeni bir sömürgecilik anlayışı ortaya çıkmıştır. Kendi devleti, bayrağı, Meclisi, her şeyi olan; fakat esas itibarıyla Amerika’ya bağımlı bulunan gizli bir sömürge…
Konu açılmışken, Kuzey Irak’taki islâmî Kürt mevzilerinin bombalanması işine de ışık tutmak isterim. Selefî ve Vehhabî meşrebli Kürt İslâmcıları, bölgelerindeki evliya türbelerini ve kabirlerini saygısızca açmışlar, bazısının asırlarca önce toprağa verilmiş olan ve çürümemiş bulunan mübarek cesedlerini alıp, bilinmeyen yerlere gömmüşler ve yeni mezarlarını düzleyip, yerlerini belirsiz etmişlerdir. Şimdi üzerlerine bomba yağıyor!
Bu dünyada tarih boyunca çok facialar olmuştur. Bundan on dört asır kadar önce Kerbelâ sahrasında Resûl-i Kibriya Efendimizin sevgili torunu Hazret-i Hüseyin’in başı kesilmişti. O günden beri Irak’ta nifak ve şikak eksik olmaz.
Bağdad büyük bir İslâm şehridir, onun bir ismi de “Darü’s-selâm”dır. Gavs-i Azam Abdülkadir Geylanî Hazretlerinin, İmam-ı Azam Ebû Hanife’nin, nice Ehl-i Beyt büyüklerinin, evliyaullahın, âmil âlimlerin, sâlihlerin kabirleri ve türbeleri oradadır. Bağdad’ın toprağının altı bir büyük insanlar hazinesidir. Pozitivistlerin aklı ermez ama Amerika, bu kutsal şehre attığı bombaların sillesini bir gün gelecek ve feci şekilde yiyecektir.
Men dakka dukka demişler. Yani etme bulma dünyası… 28 Mart 2003