Pazar

 

Aktüel dergisi, son sayısında Adıyaman’daki Menzil köyü ile ilgili bir röportaj yayınladı. Bilindiği gibi bu köyde canlı bir din ve tarikat hayatı vardır. Dergiye göre, her yıl buraya 500 bin kişi geliyormuş. 12 Eylül 1980’den önce bir yolcu otobüsü görmüştüm, tabelasında

“Rotterdam-Menzil Köyü”

yazılıydı. Askerî darbeden sonra

Nakşî şeyhi Reşad Efendi

Çanakkale’ye sürüldü, köydeki dinî-tasavvufî faaliyet ve hizmetlerin beli kırılmak istendi ama başarılı olunmadı. Menzil yine o menzil.

Arayış içindeki dindarlar gidiyor, meraklılar gidiyor, alkol veya uyuşturucu bağımlıları şifa için gidiyormuş oraya.

Aktüel’in bu köyle ilgili yazısının son paragrafı şöyle: “Her gün tövbe için ya da meraktan gelen binlerce ziyaretçisi, Türk siyasetini belirlediği iddiaları, dinî havası, yedi bin kişilik camisi, ekonomik döngüsü, dükkanları, seraları, lambalarla donatılmış temiz sokakları, çöp arabası, itfaiyesi… Nereden bakarsanız bakın Menzil, bir köyden çok daha fazlası…”

Menzil köyünün özellikleri bence nelerdir?

(1) Orada İslâmî bir hava vardır. Orada İslâm yaşanır. Halkı namaz kılar. Başka yerlerde görülen ahlâksızlıklar, dolandırıcılıklar, pislikler orada yoktur.

(2) Orada dirlik ve düzen, temizlik, intizam, güvenlik hâkimdir.

(3) Orada kadın ve kızlara saygısızlık edilmez, tecâvüz vak’aları görülmez.

(4) Orada içki, kumar, uyuşturucu yoktur.

(5) Orada haram yenilmez.

(6) Orada iyilik ve doğruluk hâkimdir.

Bu saydığım şeyler bizdeki bazılarının ve birilerinin tüylerini diken diken edecek şeylerdir. İçki yok, kumar yok, uyuşturucu yok, karı ve kızlarla aşnalık fişnalık yok, alavere dalavere yok, gece hayatı yok, bar yok pavyon yok, diskotek yok, faiz yok, erotizm ve pornografi yok… Ne kadar kuru, kara, sıkıcı bir hayattır bu.

Farz edelim bizde de, İngiltere’de ve başka medenî ülkelerde olduğu gibi tam bir din hürriyeti sağlandı ve

Menzil köylerinin sayısı çoğaldı.

Ne olacak oralarda? Yukarıda saydığım ve kısa kesmek için saymadığım birtakım iyilikler olacak. Toplumsal barış olacak, dirlik düzenlik olacak, asayiş olacak, insanlar güven içinde korkusuzca yaşayacak… İktisat, ziraat, hayvancılık, ticaret gelişecek, belde tertemiz olacak, ya hiç suç işlenmeyecek, yahut sayısı çok az olacak…

Birtakım uygarlar, çağdaşlar, ilericiler için ne renksiz, ne yavan, ne donuk hayattır bu.

Çalgılar çalmalı, şuh ve hafifmeşreb kadınlar seksî kahkahalar atmalı, kulakları sağır eden cehennemî bir müziğin eşliğinde çiftler dönmeli, billur kadehlerde rengârenk içkiler içilmeli, nâdide mezeler yenilmeli… En lüks, en pahalı, en gösterişli arabalar park yerinde beklemeli… Haram paralar su gibi harcanmalı…

Hayat budur bazıları için.


Kim ne derse desin, ciddî şekilde kontrol edilmeleri şartıyla tarikatlar bu memlekete huzur, asayiş, temizlik, ahlâk, fazilet, hizmet, güven getirecektir. Bana inanmıyorsanız Aktüel dergisindeki röportajı okuyunuz.

Diğer bir konu:

İmam-Hatip mektepleri kapatılmalıymış… Laik bir düzende böyle okullar olamazmış… Ben de bazı şartlarla bu okulların kapatılmasına rıza gösterebilirim. Şartlarım şunlardır:

(1) Fransa’da Katolik kilisesinin işlettiği

“Hür okullar”

gibi, bizde de din okulları, din liseleri kurulmasına izin verecekler.

(2) Halkın yaptırtmış olduğu İmam-Hatip binalarını, yurtlarını yine halka verecekler.

(3) Fransa’da laik rejim Katolik okullarına ne kadar karışabiliyorsa, bizde de ancak o kadar karışabilecek.

(4) İslâm okullarında başörtüsü takmak serbest olacak.

Tecrübesini yapmaya cesaretleri var mıdır acaba? Devletin mâkul ve âdil denetimi altında faaliyet gösterecek, hizmet verecek İslâm okullarında neler olacaktır, neler olmayacaktır?

  • Bilgi ve kültürde, ahlâk ve karakter terbiyesinde resmî okullardan ileri olacaklardır.
  • Tabanca ve bıçakla adam öldürme vak’aları olmayacaktır.
  • Öğrenciler okul çıkışında gömleklerini pantolon üzerine çıkartıp apaş kıyafetiyle gezmeyecektir.
  • Bu okullarda genç nesillere

    edebî ve yazılı kültür Türkçesi

    öğretilecektir.

  • Yine bu okullardan mezun olanlar, atalarının mezar taşlarını okuyamayacak kadar câhil yetişmeyecektir.
  • Büluğ çağındaki gençlerin enerjisi sanata, spora, faydalı ve ahlâkî hobilere yönlendirilecektir.
  • İslâm okullarında uyuşturucu olmayacaktır.

    Dolayısıyla bu okullardan Türkiye’yi yükseltecek vasıflı, kültürlü, ahlâklı, faziletli, sanatlı nesiller yetişecektir. Böyle bir şey bazılarının ve birilerinin işlerine gelir mi?

    İslâm okullarında gençliğe dinî inanç, dinî uygulama, dinî ahlâk aşılanacaktır.

    Marksizm, Darwinizm, Sabataizm, ….zm

    gibi ideolojiler din gibi benimsetilmeye çalışılmayacaktır.

    Müslümanlara bu konuda hürriyet verilse, acaba yukarıda anlattıklarımı hayata geçirebilirler mi? Kolay kolay geçiremezler ama yine de bu hürriyetin verilmesi gerekir. Yakın tarihte Müslümanların üzerinden nice silindir geçmiştir, onlar çeşit çeşit tarihî, kültürel, sosyal ârızalara ve kazalara mâruz kalmıştır.

    “Senin şu anlattıkların Tevhid-i Tedrisat ilkesine aykırıdır”

    diyenler çıkacaktır. Onlara derim ki:

    – Ülkemizde zaten yüzde yüz tevhid-i tedrisat yoktur. Bütün okullar, bütün eğitim Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı değildir. Nice resmî kurumun kendi okulları vardır.

    Tevhid-i tedrisat Türkiye’nin eğitimini, maarifini, okullarını yükseltmek ve başarılı kılmak için midir, yoksa

    “Tevhid-î Tedrisatı”

    baltalamak ve engellemek için mi? Maksat devlete, halka, vatana, tek kelimeyle Türkiye’ye hizmet ise, bırakın Müslümanları, onlar da hizmet etsinler, hizmette yarışsınlar.

    Gericilik olurmuş, karanlık olurmuş, uygarlık elden gidermiş… Bırakın bu safsataları,

    İngiltere’de Yusuf İslâm

    (sâbık Cat Stevens) özel bir İslâm okulu açtı. Bir müddet sonra devlet bu okula maddî yardım yapmaya başladı.

    Veliahd Prens Charles

    bu nurlu müesseseye gitti, başörtülü küçük kızlarla sohbet etti… Bu yüzden İngiltere battı mı, orada karanlık mı oldu? Bırakın şu irtica paranoyaklıklarını…

    Bu ülkede çoğunluğu teşkil eden Müslümanların yollarını açın, bırakın onlar da hizmet etsinler, faydalı faaliyetler yapsınlar. Bırakın onlar da müsabakaya katılsın. Niçin istemiyorsunuz? (Not: Evkaf-ı İslâmiyye Müslümanlara iade edilmelidir. Yağmalanan vakıflar tazmin edilmelidir.) 20 Kasım 2006