Cumartesi

 

Selectıon du Reader’s Digest dergisinin eski sayılarında zevkle, merakla okunacak, faydalanılacak yazılar bulunur. Geçenlerde bir sahhaftan bir tomar Sélection aldım, boş zamanlarımda hem eğlenmek, hem dinlenmek için bunları okudum. Şubat 1956 tarihli sayısında

“Merhamete Övgü”

başlıklı bir yazı yer alıyordu.

“Christian Herald”

tan kısaltarak almışlar, yazarı

“I. Wylie”.


Üç sayfalık yazıdan sizlere birkaç satırlık bir kısım nakletmek istiyorum. Koyu Hıristiyan zat diyor ki:

“Merhametli insan, ırkı ve dini ne olursa olsun, İsa’nın kalbine göre bir insandır. Rivayet ederler ki, Arap fâtihi, Haçlıların düşmanı Selahaddin, yaralı esirleri salıverir, ayrı düşen eşleri güvenli bir şekilde karılarına gönderir, doğurması yakın hamile kadınları da iade edermiş. Böyle yapmakla da düşmanları olan Hıristiyanlara, Hıristiyanî faziletin bir örneğini verirmiş.”

Mister Wylie çoktan ölmüştür, yazısı da unutulmuştur. Gönül arzu eder ki, bu yazı bol miktarda tekrar basılsın, dağıtılsın, yüz milyonlarca Batılıya okutulsun.

Selahaddin’de İsa’nın gönlü var diyor yazar. Doğrudur ama o büyük kahramanda öncelikle Hazret-i Muhammed’in gönlü vardır. Allah’ın habercileri olan bütün Peygamberler (Hepsine salat ve selam olsun) merhametlidir, yaratıklara merhamet ile bakmışlardır. Bu hususta en büyük, en güzel örnek ve model ise Son Peygamberdir.

Bundan bin yıl kadar önce Birinci Haçlı ordusu Kudüs’ü Müslümanlardan aldığı zaman şehirdeki bütün Müslümanları ve Yahudileri korkunç, vahşi, amansız, merhametsiz bir katliâma tabi tutmuştu. Bir rivayete göre yetmiş bin Müslüman öldürülmüş, Kubbetü’s-Sahra ve Mescid-i Aksa hareminde şehid kanları bir göl oluşturmuş, Haçlı atları dizlerine kadar masum insan kanına batmıştı.

Selahaddin kutsal şehri Haçlılardan geri aldığı zaman, Hıristiyan halkın isterse kalabileceğini, isterse taşınabilecek kıymetli eşyalarını ve servetlerini yanlarına alarak şehri selametle terk edebileceklerini söylemiş ve dediğini de yapmıştı. Gitmek isteyen Haçlılar altınlarını, kiliselerindeki kıymetli kutsal eşyalarını almış gitmişlerdi.

Medeniyet, insanlık, merhamet, adalet, hukuk, kural asrı diyorlar zamanımıza. Öyle mi?..

Irak’ta yapılan vahşetlere, merhametsizliğe, işkencelere, şenaatlere, çirkinliklere bakınız. Hazret-i İsa’nın yolundan gittiklerini iddia eden Hıristiyan Amerikalılar yapıyor bunları.

Hayır hayır onlar, İsa Mesih efendimizin yolundan gitmiyorlar, Tarsuslu Pavlos’un izini takip ediyorlar.

Geçenlerde Amerika’yı protesto için Küba’da bir milyon 300 bin kişilik dev bir yürüyüş yapıldı, diktatör Castro Başkan Bush aleyhinde zehir zemberek bir konuşma yaptı. Şöyle dedi:

“O, insanlıktan, adaletten, hukuktan, insan haklarından bahs edemez. Irak’ta yaptıkları bellidir. Bütün insanlık âlemi iğrenç ve nefret uyandırıcı çirkinlikleri, pislikleri lanetlemektedir…”

Bush ve avanesi Amerika’yı, Amerikalıları ne hale getirdi. Castro gibi bir diktatör bile onların yanında temiz kalır. Amerikalıların Irak’ta sistemli, planlı bir şekilde yaptıkları işkenceler, ırz ve namuslara tecavüzler ne Hitler Almanya’sında, ne de Stalin Rusya’sında yapılmıştır. Kimse inkâr edemez. Görüntülü deliller ortadadır.

Be adamlar, madem ki, bilgi almak için sıkıştıracaksınız, işkence yapacaksınız bari namuslara, ırzlara, şereflere tecâvüz etmeyiniz.

Iraklılar bu durum karşısında ne yapacaklar? Fazla çareleri yok, silahları yok, imkanları yok, devletleri yok… Mecburen onlar da intihar saldırıları düzenleyecek, teröre başvuracaklar. Nitekim yaptılar da. Yakaladıkları Yahudi asıllı bir Amerikalı’nın başını kestiler, bu sahneyi filme aldılar ve bizim de rövanşımız budur dediler. Adamın başını kestiler ama hiç olmazsa öldürmeden önce ırzına geçmediler, tecavüz etmediler.

Teröristler vahşet yapıyormuş, o halde Amerika’nın da yapmaya hakkı varmış… Bıraksınlar böyle boş, temelsiz bahaneleri. Haysiyetli bir devlet asla insan haklarını çiğnemez. Çiğnerse o da terörist olur.

Bu satırları kaleme alırken bütün Amerika’yı, bütün Amerikalıları suçlamıyorum. Hak adalet, insaf, merhamet, insanlık sahibi Amerikalıları tenzih ediyorum.

Onların vazifesi şimdi bir an önce Başkan Bush’u ve ekibini meşru yollarla iktidardan uzaklaştırmak ve ülkelerinin, devletlerinin şerefini ve itibarını korumaktır.

Bush ve ekibi Evangelisttir. Sözde İsa Mesih’in peşinden ve yolundan gittiklerini iddia ediyorlar. Hayır hayır, onlar İsa’ca hareket etmiyor, Deccal’ca davranıyorlar. İsa tutukluları, mahkumları, savaş esirlerini, şüpheli kimseleri zindanlara tıkıp, anadan doğma soyup, bilmem nerelerine elektrik vererek işkence eder miydi? İsa zavallı kadınlara tecavüz eder miydi? İsa, gayr-i muharip sivil halka zulm eder miydi, canlara kıyar, kanlar döker miydi?

Evangelistler başta Türkiye olmak üzere bütün İslâm dünyasını Tevhid ve tenzih inancından uzaklaştırıp Teslis inancına çekmek, İsevî yapmak için harıl harıl çalışıyorlar. Onlara kim inanır? Yaptıkları meydanda değil midir?

Ne kadar uğraşsalar, çabalasalar boştur. İslâmiyet Amerika’da 11 Eylül’den sonra daha hızlı bir şekilde yayılmaya, taraftar kazanmaya başlamıştır.

İsa’nın yolunda olanlar biz Müslümanlarız. Biz Hazret-i İsa’yı ne Yahudiler gibi inkâr ve tekzib ederiz, ne de Hıristiyanlar gibi onu tanrılaştırır, put haline getiririz. Biz ona Ruhullah deriz, onun Büyük bir Allah habercisi ve elçisi olduğuna inanırız, ona (diğer peygamberlere iman ettiğimiz gibi) iman ederiz, onun iffetli validesi Hazret-i Meryem’i vâlidemiz biliriz, onun havarilerini saygıyla anarız.

Evangelistlerin içyüzlerini anlamak için onların Filistin’de Yahudileri can u gönülden desteklemelerine bakmak yeterlidir.
Onlar Hazret-i İsa’yı reddeden, yalanlayan, aşağılayan Yahudilerle dosttur; Hazret-i İsa’ya iman eden, onu seven Müslümanlara ise düşmandırlar.

Âhir zamanda İsa yeniden gelecek diyorlar. Biz Müslümanlar da, Peygamberimizin yüzden fazla hadîs-i şerifine dayanarak aynı inanca sahibiz. Peki, İsa aleyhisselam tekrar dünyaya gelince, kendisine bağlı olduklarını iddia edenlerin zulüm ve vahşetleri karşısında ne diyecek, ne yapacaktır?

Onların yüzlerine tükürmeyecek midir? Onlara, vaktiyle ilk gelişinde dediği gibi “Engerekler!” demeyecek midir?

İsa onların yanına mı gidecektir, yoksa kendisine iftira etmeyen Müslümanların yanına mı?

Irak’taki Amerikan ordusundaki şu bazı kadın askerlere bakınız. Erkek arkadaşlarıyla yatıp kalkmışlar, gebe kalmışlar ve “hamilelik izni” almışlar. Bir orduda böyle şeyler olur mu? Amerikalı püritenler niçin feryad u figan kopartmıyor, saçlarını başlarını yolmuyorlar?

İlk Haçlı orduları da böyleydi. Yüzlerce erkeğin yanında binlerce fahişe kadın da bulunurdu ve İsa adına yola çıkan bu güruh İsa’nın ve bütün Allah elçilerinin lanetlediği şehvet ve fuhuş günahlarını işleye işleye kutsal şehre doğru yol alırdı. Yalan mı, iftira mı… Kitapları okuyunuz, tarihî eserlere bakınız…

Bundan sonra başta Amerikalılar olmak üzere Batılılara, Batı medeniyetine nasıl güveneceğiz?

Edebiyatları pek parlak ama yaptıkları pek berbat.

Az kaldı… Azgınlıkları, tuğyanları, zulümleri yüzünden dünya birkaç sene içinde kan, ateş, tahribat içinde kalacaktır.

İsa nüzul edince, doğru yolda olup olmadıklarını ayan beyan anlayacaklardır. Ona selam olsun..

30 Mayıs 2004