Merhamet Merhamet
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 06 Ocak 2019
Salı
Fatih Camii avlusundayım. Daha öğle namazına vakit var, bir kenarda bekliyorum. Parmaklıklı bir duvarın ardına bir mukavva kutu koymuşlar, içinde birkaç kedi yavrusu ve anaları var. Başında merhametli bir bey ile açık bir hanım bulunuyor; bir kapta süt, yanında ciğer parçaları… Kedi yavrularından birinin gözü iltihaplanmış, kapanmış. Yanımdaki gence para veriyorum, yakındaki bir eczahaneden bir göz merhemi al diyorum. Kadın anlatıyor: Oturduğu apartımanda bodrumuna bir kedi yavrulamış, daire sahiplerinden çarşaflı bir hanım bodrumu kilitlemiş ve kedinin yavruları ölmüş… Çarşaflı dindar bir hanım böyle bir merhametsizliği nasıl yapar? Bu hanıma, Peygamber Efendimizin “Bir kadın bir kediyi haps etti. Kedi yiyecek içecek bulamadı ve öldü. Allah o kadını cehenneme koydu…” mealindeki hadîs-i şerifini okumak lazım.
Geçenlerde bir cuma hutbesinde hatip efendi, çevre ile ilgili bir konuşma yaptı, sözü Fatih Camii avlusuna getirdi. “Oraya kedileri koyuyorlar, ekmek ve yiyecek atıyorlar, kirlilik oluyor, pis kokuyor. Kediler fare tutarak geçinsinler” dedi. Daha zar zor yürüyen zavallı kedi yavruları fare tutabilir mi? Orada zaten fare yok. Yapılacak iş nedir? Hem hayvanları korumak, hem de cami avlusunu temiz tutmak. Bu ikisi birden mümkün müdür? Elbette mümkün ve kabildir.
Merhametsizlik bir ülkeye, bir şehre, bir karyeye uğursuzluk, felâket, azap, bereketsizlik, çeşti çeşit âfet getirir. Sorumsuz ve vicdansız bir avcı yavrulu bir hayvanı vurup öldürür, yavrular yuvada aç ve bakımsız kalarak can verir. Kimse buna önem vermez. Sonra bakarsınız oraya bir bela, bir afet gelir. Bunun, öldürülen hayvanla ilgisi olduğunu bilmezler, anlamazlar.
İslâm bize merhameti emr ediyor. Resûl-i Kibriya aleyhissalatü vesselam Efendimiz “Merhamet etmeyene merhamet edilmez” buyuruyor. Müslümanlar, hele dindar olanları merhametli olmalıdır. Gaddarlık Müslümana yakışmaz. Kedi nankördür, vur beline tekmeyi; köpek necistir, vur tepesine kazmayı… Bunlar şeytan kuruntularıdır. Bir hadîs-i şerifte, kötü bir kadının yolculuk yaparken bir yerde susuzluktan kıvranan bir köpeği suvardığı, bu yüzden Hak celle ve azze hazretlerinin o kadını affettiği bildiriliyor. İbret alana bu hadîs yetişmez mi?
Pazar günü için iki şık var. Birincisi: Gezmeye gideceksin, yiyip içeceksin, keyf çatacaksın, zevk alacaksın… İkincisi: Birkaç miskinin (hiçbir şeyi olmayan çok fakir kişi) ziyaretine gideceksin, onlara birer torba erzak vereceksin, biraz harçlık dağıtacaksın, teselli edeceksin, sevindireceksin…
Bu iki şeyden hangisi daha hayırlıdır, rıza-yı ilahîyi kazanmaya yol açıcıdır, daha sevaplıdır, daha ücretlidir? Elbette ki, ikincisi.
Merhametli olalım, merhamet edelim, acıyalım… Bu merhamet ileride bizim çok işimize yarayacaktır.
Aç bir kediyi doyurdun veya hasta bir köpeği veterinere götürüp tedavi ettirdin… Aradan iki sene geçti. Otoyolda giderken nasıl olduysa ağır bir kaza geçirdin, içinde bulunduğun otomobil hurdahaş oldu fakat sen içinden burnun bile kanamamış olarak sapasağlam çıktın, herkes buna şaşırdı, “Bu adam bu arabadan nasıl yara bere almadan, ölümden çıktı?” dedi. Seni Allah korudu. Vaktiyle göstermiş olduğun küçük bir merhamet dolayısıyla sana rahmetiyle muamele etti.
İnsanlara acıyın, hayvanlara acıyın, bitkilere acıyın. Evet, İslâm dini bitkilere zulm edilmesini de iyi görmüyor. Dindar padişah Fatih SultanMehmed Han hazretleri ne demiş? “Ormanlarımdan bir dal kopartanın başını keserim…” buyurmuş.
Bütün yeşillikler Hak Teâlâ’yı zikr ediyor. Şair ne demiş?
Her kiyahî ki, ez zemin royed
Vahdehu lâ şerike leh goyed…
Her ne yeşillik ki, yerden biter
Birdir Allah şeriki yok der…
İslâmî cephenin kurmuş olduğu birtakım hayır ve yardım kuruluşlarının dünyanın çeşitli yerlerinde felakete uğramış Müslümanlara ve insanlara yardım götürdüğüne dair haberleri sevinç ve memnuniyetle okuyorum. Sadece Müslümanlara değil, gayr-i Müslimlere de yardım etmeliyiz. Nerede bir zelzele, bir sel baskını, bir tsunami, bir yanardağ patlaması, bir felaket olsa oraya ilk önce Müslümanlar koşmalı, yardım götürmeli. Çünkü İslâm merhamet dinidir, yardım dinidir, İslâm bir müjdedir, bir uyarıdır, bir tesellidir.
Bu memlekette yaşayan zengin Müslümanlar vazifelerini yapsalar, hiçbir vatandaş aç ve açık kalmaz, sefalet içinde sürünmez. Lakin birilerimiz kendi zevkleri için su gibi para harcarken, sıkıntıda olan din kardeşlerini ve vatandaşları hiç düşünmüyor.
Zekatlar öncelikle miskinlerin, fakirlerin, hayırlı öğrencilerin hakkıdır. Hiçbir tüzel kişinin, hizbin, fırkanın, tarikatın, hükmî şahsiyetin zekât almaya, zekat toplamaya hakkı yoktur. Böylebir şeyi ancak İslâm devleti yapabilir. Onlar kendilerini devlet, reislerini emirülmü’minîn mi sanıyor yoksa?
Kaç kere yazdım, bir kere daha tekrarlıyorum:
Bazı belediyeler kedilere köpeklere zulm ediyor, öldürüyor. Bunu yapanlar merhametsizlikleri ve gaddarlıkları yüzünden ileride yakıcı bir azaba çarpılacaklarından korkmuyorlar mı?
Ankara’da Mamak’ta anne köpekleri zehirleyip öldürmüşler, zavallı yavruları ölü analarının başında bekliyorlarmış… Kahr olasıca zâlimler ve gaddarlar!
Birtakım cahil köylüler tarlayı temizleyeceğim diye kuru otları, buğday köklerini yakıyorlar. Bu esnada milyonlarca böcek, karıncalar, köstebekler, kertenkeleler ve diğer hayvanat feci şekilde can veriyor. Anız yakmak büyük bir günahtır. Anız yakanın başı belâdan, felâketten, uğursuzluktan, bereketsizlikten kurtulmaz. Yakarak öldürdüğü o böcekler ve küçük hayvanların bir Sahibi vardır.
Birtakım câni ve alçak mafyacılar çalılıkları, ormanları yakıyor. Bursalı aziz dostum Safiyüddin beyefendi anlatmıştı. Haydutlar, mafyalar, para ve mal için kuduranlar Uludağ’da bir orman yakmışlar. Nice vahşi hayvan alevler içinde can vermiş. Bir ayı acı acı bağırıyormuş. Tilkiler, sincaplar, porsuklar, tavşanlar, yuvalardaki yavruları, zararsız yılanlar, kaplumbağalar hep cayır cayır yanarak ölmüş. Yakmak Allah’a mahsustur. Müşrikleri, muannîd kâfirleri, imansız münafıkları, zalim ve gaddarları ancak O yakabilir. Bunca mâsum hayvanı ve yeşil ağacı yakanlar, cehennemde yakılmayı hak etmişlerdir.
Merhametsiz bir Müslüman düşünemiyorum. Merhamet imandandır, zulm ve gadr ise küfre karindir. 05 Temmuz 2006