Salı

5 Aralık Cuma günü Bursa’da Ulu Cami’de Cuma namazından sonra kılınan cenaze namazını müteakip merhum ve mağfur Mehmet Emre Hocamızı, o evliya ve şüheda beldesinde toprağa sırladık. Merhum Hoca Efendi’yi tanıyan, bilen, seven kimseler çoktur. Bilmeyenlere bir nebze olsun tanıtmak maksadıyla bazı bilgiler vermek, belli başlı hususiyetlerini, meziyet ve faziletlerini sıralamak istiyorum:

1. Gerçek bir din âlimi idi, itikad ve amelde ehl-i sünnet yolundaydı.

2. İki kanadı vardı: Şeriat ve Tarikat, yahut zâhir ve bâtın. Onun tarikat ve tasavvuf anlayışı yüzde yüz Şeriat ve zâhir ölçülerine uygundu. Zaten Şeriata mutabık olmayan tarikat ve tasavvuf muteber değildir.

3. İlmi ile âmil bir hocaydı. İhlâs, ahlâk, fazilet, istikamet sahibiydi. Hocalığını ve ilmini âlet ederek dünya zenginliği, para, mal edinmemişti.

4. Sabır, azim, feragât mürüvvet, fütüvvet (gönül yiğitliği) sahibiydi. Kibir, gurur, tafra, kendini beğenmek gibi mühlikâttan (helâk edici kötü huylar) uzak kalmıştır. Mütevâzı ve alçak gönüllü idi.

5. Kibar, zarif, nezih, görgülü, güler yüzlü bir din hizmetlisiydi.

6. 25 Mayıs 1927’de Manisa’ya bağlı Turgutlu ilçesinde doğmuş; dinî tahsilini, özel eğitim veren bir medresede yapmış, geleneksel usûl ile icazetnâme almış; bilahare dışarıdan imtihana girerek okul diplomasına da sahip olmuştur. Dinî hizmete askerlikten sonra Saruhanlı ilçesinin Alibeyli köyünde başlamış, 1952’de Demirci ilçesinde Şeyh-i İlâhi camii imam-hatipliğine tâyin edilmiştir. 1954 yılında Sivrihisar Müftülüğü’ne, 1958’de Eskişehir Müftülüğü’ne, 1972’de Bilecik Müftülüğü’ne getirilmiş, 1979 yılında emekli olmuştur.

7. Anadolu, Bugün, Tercüman, Zaman gibi günlük gazetelerde; Ufuk, İslâm Mecmuası gibi haftalık veya aylık yayınlarda değerli makaleleri neşredilmiştir.

8. Yayınlanmış eserleri: İslâm’da Kadın ve Aile/Büyük Dua Kitabı/Riyazü’s-Salihîn Tercümesi/Büyük Hutbe Kitabı (3 cilt)/Fetvalar (2 cilt) /Cennet Bahçeleri/ Büyük İslâm Kadınları/Hanımların Din Rehberi/ Müslümanca Yaşama Sanatı (3 Cilt)/Ruhu’s-Salat (Tercüme)/Şevahidü’l-Hak (Tercüme)/Kırk Mevzuda Kırk Hadis/Tafsilu’n-Neşeteyn ve Tahsilu’s-Saâdeteyn (Tercüme)/Tenkidlerim, Tedkiklerim ve Makalelerim/Emiru’l-Mü’minîne İtaatla İlgili Kırk Hadis Tercümesi/Ayet ve Hadislerle Hacc/Lanetlenmiş Kişiler ve İşler/Sohbet ve Nasihatler/Peygamberler Tarihi/Gençlere Öğütlerim/Hatıralarım/Mecmua-i Zühdiye-Sahih İlmihal (Zühdü Paşa’nın Osmanlıca eserinin sadeleştirilmesi ve bazı ekler). (Ayet ve Hadislerle Camiler isimli eseri henüz basılmamıştır.)

9. Merhum Hoca Efendi, salla başını al maaşını tipinde bir din hizmetlisi değildi. Elinden geldiği, gücünün yettiği nisbette Müslümanlara, insanlara ülkeye faydalı olmaya çalışırdı. Zengin ve varlıklı kimseleri hayır işleri yapmaya teşvik eder, halkın ve bilhassa gençliğin zarurî ilmihal ve ahlâk bilgilerini öğrenmesi ve bunları hayata tatbik etmesi için gayret sarfeder, propaganda yapardı. Kendisi de, mazbut yaşayışı, örnek ve model ahlâkıyla örnek ve rehber olurdu. Bulunduğu her yerde İslâm nurlarının ahkâm-ı Şer’iyenin yayılması için çalışmıştır.

10. Yukarıda isimlerini verdiğim, bazıları bin sayfadan büyük nice kitap te’lif, tasnif ve tercüme ederek ilmini halka ve gelecek nesillere aktarmış olması hizmetinin ve azminin büyüklüğünü gösterir. Keşke bütün ilim sahipleri onun gibi eser bırakabilmiş olsalardı. Nice ayaklı kütüphane denilebilecek ilim, irfan ve kültür sahibi büyük zatların ve hocaların bazısı bir satır yazmadan ahirete göçmüşlerdir. Merhum Mehmet Emre Hocamızın faydalı ve değerli eserlerinin kendisi için birer sadaka-i cariye olacaklarını ve bunlar okundukça onun defter-i âmâline sevap yazılacağı, Resul-i Kibriya aleyhi ekmelüttahaya efendimizin beyan ve müjdeleriyle sabittir. Ne mutlu, ölümünden sonra sadaka-i cariye bırakabilen hayırlı Müslümanlara.

Mehmet Emre Hocanın yeri doldurulabilir mi? Doldurulamaz demiyorum ama, zor doldurulur diyorum. Çünkü o, hem ilim ve irfan sahibi, hem de ahlâk, fazilet, ihlâs sahibiydi. Üstelik ehl-i sünnet ve cemaat hususunda tâvizsiz Sünnî bir Müslümandı. Zühd ve takva gibi iki büyük hasleti vardı. Bütün bu üstünlüklerin, yüksek ahlâkın bir kişide toplanması pek sık görülen bir şey değildir.

Merhum Ulu Camii musalla taşı üzerindeki tabutunun baş tarafına, fes üzerine beyaz tülbent sarılmış bir ulema sarığı konulmuştu. Böyle bir serpuş, ona ehil ve layık olan bir kimse için ne büyük bir taçtır. Kalabalık bir cemaat cenaze namazını kıldı, tezkiyede bulunuldu, helallik alındı ve eller üzerinde Pınarbaşı kabristanına götürüldü. Allah-ü Teâlâ’dan rahmet ve mağfiret diliyoruz.

Müslüman kardeşlerime, min gayri haddin (haddim olmayarak) dini bilgiler öğrenmek konusunda bazı tavsiyelerde bulunmak istiyorum.

A. Her Müslüman kendisine lazım olan temel din bilgilerini muteber ve güvenilir ilmihal kitaplarından öğrenmelidir. Özel kütüphanelerimizde Kur’ân tercüme ve meâlleri, tefsirleri, hadis tercümeleri bulunabilir; lakin bunlardan kendi kafamıza göre Şeriat ve fıkıh hükmü çıkartmaya asla kalkışmamalıyız.

B. Reformcuların, Yenilikçilerin, Mezhepsizlerin, Telfik-i Mezahibçilerin kitaplarını okumayalım, bunları din bilgisi edinmekte esas kabul etmeyelim.

C.Tefsir, meâl, tercüme yapabilmek için icazetli din alimi olan; on dördü kisbî (çalışarak, okuyarak elde edilen), biri vehbî (Allah vergisi) ilme sahip gerçek müfessirler yapabilir. Para kazanmak için ehliyetsiz kişiler tarafından hazırlanmış olan Kur’ân tercümelerini, meâllerini, tefsirlerini almayalım, okumayalım, kütüphanelerimize koymayalım.

Ç. Aldığımız faydalı, sahih, muteber, güvenilir din kitaplarını dikkatli bir şekilde okuyalım ve öğrendiğimiz bilgileri hayatımıza tatbik edelim. Bir yığın faydalı din kitabı alıp, bunları kütüphanesine koyan fakat açıp okumayan kişi, kitap yüklü bir hamal veya merkep gibidir. İlimden yararlanmak için öğrenmek ve uygulamak gerekir.

D. Hakiki İslâm alimleri, rehberleri, mürşidleri Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimize iki yönden bağlıdırlar:

(I) Şeriat, fıkıh, zâhir ilimlerinde icazetleri vardır, yani onu okutan hocası, onun hocası, onun hocası… taa Fahr-i Kainat Efendimize kadar uzanan nuranî bir silsile (zincir) teşkil eder. Resulullah Efendimiz ile de, Allah-ü Teâlâ’ya ulaşır.

(II) Tasavvuf, tarikat, ahlâk-ı İslâmiyye, zühd bilgileri ve hükümleri bakımından yine ucu Resullerin seyyidi aleyhisselatü vesselam efendimize dayanan mübarek bir silsilenin içindedir. Buna da tarikat icazeti denir.

Müslümanlar böyle icazetli hocalara güvenmeli, onların öğütlerini dinlemeli, yap dediklerini yapmalı, yapmayın dediklerinden kaçınmalıdır.

Cenâb-ı Hak, bu ülkeyi ve bu milleti ilmî ile amîl, Sünnî Şeriat hocalarından ve yine Sünnî Tarikat mürşidlerinden mahrum bırakmasın. Ümmet-i Muhammedî Reformcu, Yenilikçi, Mezhepsiz, Telfikçi kişilerin şerlerinden muhafaza buyursun. Âmin. 10 Aralık 2003