Mesele Laiklik Değildir
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 29 Ocak 2019
Çarşamba
Ülkemizde Katolik papaz ve misyonerlerinin idaresinde olan liseler var. Saint Joseph, Saint Benoît gibi. Protestan Amerikalı misyonerlerin idare ettiği okullar var, Robert College gibi.
Türkiye’de Gizli Yahudilerin, Sabataycıların liseleri var.
Masonların idare ettiği liseler var.
Bunların hiçbiri demokrasiye, laikliğe, Cumhuriyet’in temellerine aykırı olmuyor da İmam-Hatip liseleri oluyor. Ne garip mantık
Fransa laik bir rejime sahip, biz laikliği ondan almışız. Orada devletin resmî bütçesinden yardım gören Katolik liseleri var.
O liselerden mezun olanlar, hiçbir kısıtlama ve engelleme olmaksızın üniversitelerde okuyorlar.
Türkiye’nin İmam-Hatip liselerini kim açmış? Devlet açmış. Hangi devlet? Laik devlet.
28 Şubat’a kadar bu liselerin mezunları, diğerleriyle eşit şartlar altında üniversitelere girebiliyorlardı. Sonra muhalif rüzgarlar esti, yolları tıkandı, önleri kapatıldı.
İmam-Hatip liselerinde, diğer liselerde okutulan bütün dersler okutuluyor. Fazladan biraz din kültürü veriliyor. Dananın kuyruğu da işte bu din kültüründen kopuyor.
İngiltere’de 1994 yılından beri kolejlerin kiliselerinde sabah âyini yapılıyor. Bu âyine katılmamak için, öğrencinin velisinden yazılı kağıt getirmesi gerekiyor.
Laik olduğunu iddia eden bir rejim din okulu açar mı?
Elbette açmaması gerekir ama bizde laiklik yoktur, “Devlet dini” sistemi vardır.
Ülkenin çoğunluğunu teşkil eden Müslüman halka din hürriyeti verin, bırakın onlar da Fransa’da olduğu gibi “İslâm liseleri”, “İslâm kolejleri” açsınlar. Devlet elbette bunları kontrol edecektir ama öğrencileri dindar yetiştirmek, inançlı yetiştirmek haklarını çiğnemeyecektir.
Fransa’da okullarda dinî simgeler yasaklandı ama hangi okullarda? Devletin resmî okullarında. Katolik okullarında böyle bir yasak yoktur. O ülkede Müslümanlar da okul açmaya başladılar, laik Fransa Cumhuriyeti onlara karışmıyor.
Bizdeki laiklik ne garip, ne acayip bir laikliktir.
Kabinede din işlerinden sorumlu bir bakan var. Eski Şeyhülislâm, eski Şer’iye Vekili (Şeriat İşleri Bakanı) gibi. Devletin resmî bir Diyanet İşleri Başkanlığı var. Yüz binden fazla imamı, müezzini, vaizi, müftüsü, din dersi öğretmeni var. Yetmiş küsur bin camii var.
Sonra da bu devlet laik. Gel de inan.
Öyle bir devlet ki, vatandaşının kestiği kurbanın derisine kadar karışıyor.
Laik devlet her doğan çocuğu, nüfus kütüğüne kayd ederken dinini de yazıyor. Çocuğun hüviyetine “Dini İslâmdır” kaydı konuluyor ama anası babası çocuk okuma çağına gelince yaz tatilinde ona din dersi ve Kur’ân dersi verdiremiyor.
Laik sistem, “Dinin İslâm’dır ama benim istediğim kadar İslâm’dır” diyor.
Türkiye’de laiklik maiklik yoktur. Bitmez tükenmez müzmin bir din-devlet çatışması, zıtlığı vardır.
Hangi medenî, ileri, hukuklu, insan haklarına bağlı ve saygılı ülkede böyle bir çatışma, çekişme, zıtlık vardır? Bu garabet sadece bize mahsustur. Peki din ile devlet anlaşamaz, barışamaz, uzlaşamaz mı? Pekala uzlaşır barışır ama bazıları bunu istemiyor.
Cübbeli bir grup profesör İmam-Hatip liselerinin kapatılmasını istemiş. İsteyebilirler… Lakin, o resmî okullar kapatılırsa, Müslümanlara kendi bağımsız özel din liselerini, İslâm kolejlerini kurmak hürriyeti verilmelidir. Hem bu hürriyeti tanımayacaksın, vermeyeceksin hem de kapatılsın diyeceksin. Olur mu böyle şey?
Müslümanların dindar, inançlı, tatbikatlı gençler yetiştirmek için lise ve kolejler açmaları onların en tabiî hakkıdır.
– Dinsizler dinsiz yetiştirmek için okul açabilir.
– Masonlar, yavru-mason yetiştirmek için okul açabilir.
– Sabataycılar yani Gizli Yahudiler Sabatay Sevi’nin ilkelerine ve dünya görüşüne uygun bir gençlik yetiştirmek için okullar açabilir.
– Bahaîler Bahaîliğe hizmet için okullar açabilir.
– Hıristiyanlar kendi dinlerine hizmet edecek okullar açabilir.
Öyleyse Müslümanlar da genç Müslümanlar yetiştirebilmek için okul açabilmelidir.
Devletin bu okulları kontrol hakkı ve vazifesi elbette olacaktır. Ancak bu hak mutlak değildir.
Şu hususu da beyan etmek isterim ki, bendeniz bir Müslüman olarak İmam-Hatip okullarını yeterli bulmamaktayım. Bugün ülkemizde, vaktiyle Bulgaristan’da eğitim veren Şumnu İslâm Lisesi ayarında bir tek İmam-Hatip okulu yoktur.
İmam-Hatip okullarında okuyan öğrencilerin yüzde yüzünün beş vakit namaz kılması gerekir.
İmam-Hatip’te okuyan gençlerin itikad konusunda aynı çizgide bulunması gerekir.
Bazı İmam-Hatip liselerinin öğrencilerinin ödül kazanmaları, bizim gerçekleri görmemizi perdelememelidir. Cebir, geometri, fizik, kimya ile iş bitmez. İmam-Hatip okullarında mükemmel Arapça, mükemmel Türkçe tahsili verilmelidir. İmam-Hatip öğrencileri tarih, edebiyat, felsefe, sanat kültürü gibi sosyal dallarda yükseklerde uçmalıdır.
İmam-Hatiplerde şu veya bu parti, şu veya bu ideoloji, şuculuk buculuk olmamalıdır.
Din eğitimi konusunda önemli olan kelle sayısı, rakam çokluğu, kemmiyet değildir; keyfiyettir, vasıftır. Elli seneyi aşan bir zaman dilimi içinde İmam-Hatip’lerden Abdi İpekçi ayarında bir gazeteci, medyacı çıkmadı.
İmam-Hatipten mezun olmuş da romanları çeşitli dünya dillerine çevrilmiş ünlü bir edebiyatçı var mıdır? Sayıları beş yüzü aşan İmam-Hatipler bize kaç büyük mimar yetiştirmiştir ve bu mimarlar hangi anıtsal binalar dikmiştir? İmam-Hatiplerden dünya çapında, fikirleri dış ülkelerde de yankılanan kaç düşünür çıkmıştır?
Sultan İkinci Abdülhamid Han zamanında İstanbul’da Hacı İbrahim efendi isminde bir edebiyatçı ve eğitimci varmış, açtığı özel lisede öğrencilerine o kadar güçlü bir Arapça eğitimi verirmiş ki, bu çocuklardan bazısının tercüme ettikleri kitaplar basılmıştır. Bizde bu derecede Arapça öğreten İmam-Hatipler var mıdır?
İmam-Hatiplerimiz niçin yeni Gazalî’ler, yeni Şeyh Şâmil’ler, yeni Fuzulî’ler, yeni Mimar Sinan’lar yetiştirememiştir?
Biz Müslümanlar bir taraftan dıştan gelen haksız hücumları ve yıkıcı tenkitleri göğüslemeye çalışırken, öte taraftan kendi içimizdeki aksaklıklar, yetersizlikler konusunda iç-eleştiri yapmak zorundayız. Elli senedir İmam-Hatiplerden kaç nesil yetişti; bunlar niçin işlere hakim olamadılar?
Vasıflı dindar yetiştirmek Amr ile Zeyd’in kavgasını okutmakla olmaz. Biraz akaid, biraz Usûl-i Fıkıh, biraz siyer- biraz Arapça… Bu birazlarla iş bitmez.
Hürriyetlerini, haysiyetini, hukukunu korumak istiyorsan, izzet içinde yaşamak istiyorsan, kendi kimliğini, kültürünü, kişiliğini korumak istiyorsan daha vasıflı, daha güçlü, daha üstün olmaya mecbursun. 13 Mayıs 2004