Mevlânâ töreni, Mevlevi gösterisi olmaz!.. Doğrusu: Mevlevî tarikati âyin-i şerifidir.

Bir spor salonunda veya kültür merkezi tiyatrosunda toplanılacak.Kadın erkek karışık oturmuş seyirciler olacak, kadınların bir kısmı açık olacak, sahnede gösteri yapılacak… Böyle bir şey tarikati seniyye-i Mevleviye’nin üsûlüne, erkânına, âdâbına aykırıdır.

Niçin aykırıdır? Çünkü Mevlevîlik Kur’ân, Sünnet ve Şeriat üzerine kurulu bir tarikattir; bu saydığım şeyler Kur’ân’a, Sünnete, Şeriata uymaz, onun için aykırıdır.

Böyle laubalilikler Hazret-i Pîr’in yoluna aykırıdır.

Mevlevî âyini tekkede, zaviyede veya dergâhta yapılır.

Önce namaz kılınır, tesbihat, ondan sonra âyin-i şerif.

Herkes abdestli olur. Mevleviliğin sekiz ana şartından birincisi devamlı taharet üzere olmaktır.

Kadınlar, kendilerine ayrılmış kısımdan kafes ardından seyredebilir. Yahudi sinagoglarında bile erkeklerle kadınlar karışık oturmuyor.

Bugün yapılan bazı Mevlevî âyinleri, gerçek Mevlevî âyini değildir, Masonik Mevlevî âyinidir. Hazret-i Pîr Efendimizi, gerçek Mevlevîleri tenzih ederim.

Şeriatsız, fıkıhsız, Sünnetsiz Mevlevîlik olmaz.

Parayla sema yapılmaz.

Sema ile fısk ve fücur bir arada olmaz.

Mevlevîliğin temeli imandır, ilimdir, irfandır, ihlâstır, aşktır, şevktir, hikmettir, ruhanî heyecandır, mânevî neş’edir, mürüvvettir, fütüvvettir. Bunlar bir gönülde yoksa, bir yerde yoksa orada Mevlevîlik ism ve resmden ibarettir.

Sen tarikatları kapat, şeyh demeyi yasak et, sonra da spor salonlarında Mevlevî gösterisi ve etkinlikleri yap…

Böyle Mevlevîlik olmaz!..

Ramazanlarda vur patlasın çal oynasın, sucuklu, kokoreçli, nargileli, haha hi holu, karılı erkekli, fısklı fücurlu, çalgılı, çıngıraklı, kantolu, macunlu etkinlikler ve gösteriler yapıyorlar.

Bu adamlar Yüce İslâm dini ile alay mı ediyorlar?

(İkinci yazı) SÖZE, YAZIYA DAİR

Konuşmak kolay, yazmaksa zor. Söz uçar gider, yazı kalır. Sözün kusuru fazla görülmez, yazının kusuru göze batar. Söz inkâr edilebilir ama yazı ortadadır.

Şimdi herkes cep telefonu ile konuşuyor, onlar da zapt edilip saklanıyor. Gün gelir, kayıtlar ortaya dökülür, adamın başına bir sürü çorap örülür.

Aslında söz de uçup gitmez. Herkesin başında bir kâtip vardır, konuştuklarını yazar. Faydalısını yazar, zararlısını yazar.

Söz gümüşse sükût altındır. Az konuşmalı öz konuşmalı. Sözler ipe sapa gelmeli, tutarlı olmalı.

Bir adamın ne mal olduğunu anlamak mı istiyorsunuz, nasıl konuştuğuna bakınız. Boş laflar ediyorsa, zâhiri hoş görünse de içi boştur.

Bana bir sayfa yazı yaz, senin ne mal olduğunu anlarım.

Sözlerin en güzeli Kur’ân’dır, ondan sonra Peygamber hikmetleri ve buyrukları.

Ya hayırlı ve faydalı bir söz et, bir yazı yaz, yahut çeneni kapat.

Uzun sözler, faydalı bile olsalar bıktırır, usandırır.

Az lafla çok şey ifade etmek büyük hüner ve mârifettir.

İnsan kendisine en büyük zararı diliyle verir.

Kişi konuştu mu doğru söylemeli, lâkin her doğruyu söylemek doğru değildir.

Bir vâiz (öğüt veren kişi), ettiği öğütleri kendisi uygulamıyorsa, onun sözünün tesiri olmaz.

Peygambere üç kere “Din nedir?” diye sormuşlar. Üçünde de “Nasihattir” cevabını vermiş.

En iyi, en güzel, en doğru nasihat Allah’ın ettiği nasihatlerdir.

Sonra Peygamber’in nasihatleri.

Ashabın nasihatleri.

Tâbiînin…Sâlih Seleflerin…Müctehid imamların…

Ehl-i Beyt-i Mustafa’nın…

İcazetli gerçek ulemânın… İcazetli gerçek fakihlerin…

İcazeti, ilmi, irfanı, yetkisi olmayan biri ötekine namaz kıl der, bir tesiri olmaz. İcazetli bir âlim veya şeyh aynı şeyi deyince tesiri olur, adam namaz kılmaya başlar. Nasihat aynıdır ama edenden edene fark vardır.

Kendisi perhiz yapmayan doktorun perhiz et öğüdü boştur.

“Vâizler ettikleri nasihatleri önce kendileri tutsalar toplumda dirlik, düzen ve asayiş olur…Herkes kapısının önünü süpürüp paklasa şehir tertemiz olur.”

Bir musibet bin nasihatten evlâdır (yeğdir). Başına gelen musibetlerden ibret ve ders almayıp kendini toparlamayan kişiye ne kadar nasihat edilse boştur.

Ölüm sana vâiz ve nasihatçi olarak yetmez mi? Ölenlerden ders almıyorsan senin için yapılacak birşey yoktur. Yuvarlanır gidersin.

Hz. İsa, “Ben biiznillah ölüleri dirilttim ama ahmaklar için yapabileceğim bir şey yoktur…”buyurmuş.

Lüzumsuz ve faydasız çok lâf eden ahmaktır.

Ahmaklık onulmaz bir hastalıktır.

Çok okumakla iş bitmez. Okuduğun faydalı, hikmetli, lüzumlu olmalı.

Tesirli bir nazar (bakış), tesirsiz bir sürü lâftan hayırlıdır.

Kâmil mürşidlerin nâfiz nazarları vardır. O nazara gelenin başına talih ve mutluluk kuşu konar.

Çok konuşan birine: “Efendi niçin bu kadar çok, bu kadar karmakarışık, bu kadar ipsiz sapsız lâflar ediyorsun, iplere saçma sapan boncuklar diziyorsun?..” diye sormuşlar. “Ben Allah için konuşuyorum…” diye böbürlenmiş. “Ne olur Allah için konuşma!..” demişler.

Gevezenin ömrü biter lâfı bitmez.

Zevzeklerin hayatı boş lâfla geçer.

Hezar ahsente (bin kere tebrikler olsun) faydalı, hikmetli, doğru, güzel, iyi lâf edenlere, böyle yazanlara.

Hz. Peygamber ne güzel söylemiş:

“Kuli’l-hayr ve illâ feskut… Ya hayırlı konuş, yahut dilini tut.”

23 Aralık 2009