Mevlid Kandili
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 02 Mart 2019
Perşembe
Özel bir okulda Ramazan günlerinde programda küçük bir değişiklik yapılmış; öğrenciler, iftara yetişebilsinler diye yarım saat erken salıverilmiş. Sabataycıların, yâni Yahudi kökenli Türklerin gazetesi bunu öğrenmiş, ateş püsküren, kükreyen bir manşet atmış. Bu bir irticaymış… Bu memlekette Kur’ân hükümlerine göre ders saatlerinde değişiklik yapılamazmış… Çağdaşlık ve devrim ilkeleri tehlikedeymiş…
Utanmaz, medeniyetsiz, vahşi, densiz, dinsiz, arsız, hayasız, insafsız, iz’ansız, ölçüsüz, dengesiz küçük bir güruh olanca pervasızlıkla, olanca küstahlıkla Müslüman çoğunluğun inançlarına, dinine, hürriyetine saldırıyor. Millet bunlara karşı gereken reaksiyonu göstermiyor, gösteremiyor. Azgın ve saldırgan kâfirler “Kahrolsun Şeriat” diye sokaklarda uluyor; Müslümanların bunlara karşı yasal sınırlar içinde bir tepkisi yok.
Beri taraftan birtakım namussuz, şerefsiz, münâfık, ahlâksız, karaktersiz, dini imanı para olan, nefs-i emmârelerine put gibi tapan uğursuz herifler din sömürüsü yapıyor; Müslüman kesimde onlara karşı mutlaka gösterilmesi gereken reaksiyon da görülmüyor.
Din düşmanlığı ve din sömürüsü bu memleketi mahvediyor.
Buruk bir Mevlid Kandili daha geçti. Şu Müslüman millet çocuğuna din dersi bile verdirtemiyor. Bir hoca, yaz tatilinde beş on çocuğa Kur’ân okumasını, ilmihalini, namaz kılmayı öğretmeye kalksa tutuklanır, zindanı boylar.
Maşaallah milyonlarca Müslümanın bu gibi zulümler umurunda değil. Para para para… Bol kazanç, lüks hayat, israf, gösteriş, tantana… Pahalı otomobiller, müzeyyen meskenler, yazlıklar, kışlıklar… Din tahkir ediliyormuş, fazla dert edinmezler.
Bir ilahiyat profesörü “Hazret-i Muhammed bir postacı idi. Öldükten sonra işi bitmiştir. Sünnet ve hadîsler din kaynağı değildir. İlmihal Müslümanları sapıtmıştır. Gerçek İslâm’ı ben anlatıyorum” şeklinde lâflar etti de ne oldu? Büyük islâmî cemaatlerden birinin başı, Ramazan’da beş yıldızlı bir otelde büyük bir merasim tertipledi ve bu ilahiyatçıya ödül verdi. Ne ödülü bu? Peygamber’i dışladığı, Sünnet’i ve hadîsleri din kaynağı kabul etmediği için mi ödüllendirildi o kişi? Yazıklar olsun!
Başka bir ilahiyatçı, İslâm’da mutlaka tecdid ve ıslahat gerekiyor, bu da Cemalüddin Afganî’nin, Muhammed Abduh’un, Reşid Rıza’nın izinden ve peşinden giderek olur diye otuz senedir yeni bir çığır açmaya uğraşıyor. Hazret-i Peygamber’in her asırda binlerce vekili, halifesi ve temsilcisi olmuştur. Bunlar âmil âlimler ve kâmil şeyhlerdir. Afganî, Abduh ve Reşid Rıza şüpheli, şâibeli, bid’atçi, reformcu adamlardır. Afganî yalancıdır. İranlı olduğu halde Müslümanları aldatmış, Afganistanlı olduğunu söylemiştir. Şiî olduğu halde, yine Müslümanları aldatmış, kendisini Sünnî göstermiştir. Farmasondur, aktivist ve terörist bir ajandır. Blunt adlı bir İngiliz casusu ile işbirliği yaparak Sultan Abdülhamid’i tahttan indirme planları yapmıştır. İran şahı Nasüriddin’i onun adamlarından biri öldürmüştür.
Diyanet Vakfı kitabevlerinde nice bozuk kitaplar satılıyor da, Afganîci ilahiyat profesörünü tenkit eden, “Din Tahripçileri” kitabının satılması yasaktır.
Bir ilahiyatçı Sünnet ve hadîsler üzerine güzel bir ilmî araştırma yapmış. Diyanet İşleri Başkanlığı bu araştırmaya birincilik ödülü vermiş, fakat Diyanet Vakfı bu araştırmayı basmıyor. Diğer bütün araştırmalar basıldığı halde bu kitap niçin basılmıyor? Çünkü Afganîci çete, bu kitapta yalancı, takiyyeci, karanlık Cemalüddin Afganî’nin, Abduh’un, Reşid Rıza’nın tenkit edilmesini hazmedememiş. Ne günlere kaldık!..
Müslümanlar iki ateş arasında kalmışlardır. Bir yanda azılı, militan din düşmanları, öbür tarafta din sömürücüleri ve bid’atçiler.
İslâm dinine ve Şeriatine en büyük tehdit mezhepsizlik bid’atidir. Ünlü İslâm âlimi Profesör Said Ramazan el-Bûtî, bu konuda Müslümanları uyarmak için yazdığı kitabın ismini “İslâm Şeriatını Tehdit Eden En Tehlikeli Bid’at Mezhepsizliktir” koymuştur. Yine büyük âlim Düzceli Zâhid el-Kevserî’nin, Makalat’ında, “Mezhepsizlik Dinsizliğe Köprüdür” başlıklı bir bölüm bulunmaktadır.
İslâm uleması telfik-i mezahibe, yani mezheplerin hükümlerini karıştırarak uygulamaya izin ve ruhsat vermemişlerdir.
İlahiyat hocası, din büyüğü, şeyh, koca mücahid gibi gösterilen birtakım adamlar Kitabullah’a, Sünnet’e, Şeriat’a, fıkha aykırı görüşler serdetmektedir. Kendi meşreblerinden olmayan Müslümanlara merhaba bile demeyen birtakım din baronları Papalıkla, Hıristiyan misyonerleri ile ittifak ve işbirliği içindedir. Ne yapmak istiyorlar? Bu işbirliği hasbî midir, yoksa işin içinde para yardımı ve maddî menfaat var mıdır?
İslâmî kesimde büyük bozukluklar görülüyor. Cahillik, gıybet, dedikodu, zevk ü sefa düşkünlüğü, israf, gösteriş yaygın hale gelmiştir. Kendilerini derviş sanan öyle zavallılar var ki, şeyhlerini Allah’tan ve Peygamber’den fazla seviyor ve tutuyor. Meşreb, hizip, fırka, cemaat din ile özdeşleştirilmiştir. Ezanlar okunmakta ve dindar geçinenlerin büyük çoğunluğu camilerin semtine uğramamaktadır. Para, ikbal, menfaat peşinden koşan bu adamlardan bu dine, bu Ümmet’e ne hayır gelir?
İslâmcı geçinen sahtekârın biri resmî bir müesseseye yakıt verirken, bir litre veriyor, dört litre gösteriyormuş. O üç litrenin bir litresi tezgahın içindeki memura, iki litresi İslâmcıya kalıyormuş. Böyle İslâmcı olur mu? O İslâmcı değil, düpedüz bir sahtekârdır.
İslâm dini ve Ümmet-i Muhammed, dışarıdan azgın ve kuduz din düşmanlarının saldırılarına maruz kalırken, öbür taraftan da, birtakım sahte İslâmcıların, bozuk heriflerin, mukaddesat bezirgânlarının hıyanetine mâruz bulunuyor. En tahripkârı ve tehlikelisi de içerideki münâfıklardır.
Bu işin sonu ne olacak? On milyonlarca Müslümanı hangi âlimler, mürşidler, rehberler uyandıracak? “Müslümanlar! Ezan okununca camilere koşunuz ve cemaatle namaz kılınız” diye nasihat edecek hoca kalmadı mı? “Müslümanlar! Tashih-i itikad meselesi çok önemli, çok hayatî bir meseledir. Buna dikkat edin” şeklinde niçin nasihat edilmiyor, propaganda yapılmıyor? Cemalüddin Afganî’nin yalancı, takiyyeci, farmason biri olduğu niçin anlatılmıyor?
Bunca zındıklık yapılıyor, bunlara karşı gereken müdafaalar, redler, cerhler yapılmıyor.
Mevlid Kandilindeki törenler, cemiyetler ne kadar sönüktü. Dinsizler incir çekirdeğini doldurmaz konular için ortalığı velveleye veriyor, Müslümanlarda ise aşk, şevk, neş’e, hassasiyet, hamiyet kalmamış. 16 Haziran 2000