Muhammed aleyhissalatü vesselamı gerçekten, candan yürekten seviyorsak şunları yapmamız gerekir: (1) İmanımızı Kur’âna ve Sünnete uygun şekilde tashih etmek… (2) Beş vakit namazı dosdoğru kılmak… (3) Farz namazları

(şer’î bir özrümüz yoksa)

Cemaatle eda etmek… (3) Kur’ânı düstur=anayasa olarak kabul etmek, emirlerini yerine getirmek, yasaklarından kaçınmak, öğütlerini tutmak… (4) Peygamberin yüksek ahlâkı ile ahlâklanarak, faziletli bir Müslüman olmak… (5) Lüksten, israftan, gururdan, kibirden, her türlü azgınlık ve beyinsizlikten uzak durmak… (6) Müslümanların ve harbî olmayan insanların meleği olmak… (7) Mü’min kardeşlerine acımak, onları sevmek korumak, onlara yardım etmek… (8) İffetli olmak, başkalarının karılarını kızlarına, bacılarına, analarına kötü gözle bakmamak… (9) Ribadan, zinadan, âhir zaman alameti şeytanî yüksek binalardan, ihtikardan, rüşvetten, haram yemekten, kul hakkından uzak durmak… (10) Ümmet birliğine taraftar olmak, bu birliğine zarar vermemek… (11) Nefsiyle büyük cihad, küffar ile küçük cihad etmek…

* (İkinci yazı) İslâma İmana Kur’âna Ücretsiz Hizmet Etmek

Resûlullah

(sallallahu aleyhi ve sellem)

Efendimiz Kur’ânı, İslâmı, imanı para ve ücret karşılığında tebliğ etmedi.

Onun gerçek takipçileri on dört asırdır din iman Kur’ân Sünnet Şeriat hizmetlerini ücretsiz yapıyor.

Kerimlerin en kerimi, cömertlerin en cömerdi olan Allahü Teala varken, yaratıklardan ücret istenir ve alınır mı?

Dünya işleri için elbette insanlardan ücret ve maaş alınır ama din ve ahiret hizmetleri için alınmaz.

Kur’ân hizmetlerinin ücret ve ödülünü Kur’ânı vahy ve inzal eden Hak teala verir.

Ben Allah için hizmet ediyorum deyip de kullardan hizmet ücreti talep edip alan yalancıdır.

Müslümanlar, milyarlarca dolarlık vakıflar kurarak İslâma muhlisen lillah hizmet etmelidir.

En faydalı, en lüzumlu, en zarurî din kitapları, kitapçıkları, risaleleri milyonlarca adet bastırılmalı ve halka ya parasız dağıtılmalı, yahut maliyetine yakın ucuz fiyatla satılmalıdır.

Bütün dünyada sayıları sekiz milyon olan Yahova Şahitleri yüzden fazla lisanda yüz milyonlarca tirajı olan yayınlar yapıyor da, bir buçuk milyarlık İslâm alemi niçin yapmıyor? Çünkü yapamıyor…

Geçen gün bitpazarından ciltli Romence bir kitap aldım. Bütün dünyada hummalı faaliyet gösteren bir sektin yayını. Tam üç milyon adet basılmış!

Müslümanların güçlü bir vakfı olsa, öncelikle hangi kitaplar yayınlanmalıdır?

1. Yüz elli sayfalık küçük bir ilmihal. Her baskısı bir milyon adet.

2. Kur’ân nedir? Kur’âna göre yaşamak nedir? Kur’ânın başlıca emirleri yasakları öğütleri… Bu da bir milyon adet basılacak.

3. Resulullah Efendimizin

(Salat ve selam olsun ona)

Sünneti, 500 hadîs, nebevî ahlâk. Bu da bir milyon adet.

4. İslâmda doğruluk dürüstlük… Bir milyon.

5. İhlas ne demektir, nifak ne demektir?

6. Tağutlara, Deccallara, kezzaplara, nefs-i emmarelerimize, Nemrudlara, firavunlara, Hamanlara, seküler ifritlere karşı çıkalım…

7. Müslümanın evi, yazlığı, otosu, mobilyaları, yemekleri, elbiseleri nasıl olmalı?

8. Müslümanın 24 saati…

9. Kur’âna, Sünnete, Şeriata, ahlâka uygun tesettür nedir?… Şeytanî ve deccalî tesettür nedir?

10. Ribaya ve zinaya hayır!

11. Yüksek, lüks, şatafatlı binalar âhir zaman alametidir.

12. Farz namazları cemaatle kılmanın seçimlik olmadığı, mecburî olduğu.

13. Bedevîlik cahiliyetinden İslâm medeniyetine.

Evet böyle faydalı kitapçıklar ve risalelerin her baskısı bir milyon olmalıdır.

Müslüman halk böyle hizmetleri görünce iki meskeni varsa birini satar parasını bu vakfa verir.

Tarlasını bağışlar… Kimisi yastık altındaki altınları getirip verir.

Lakin lakin lakin… Böyle bir vakfı ehliyetli, liyakatli, muhlis

(ihlaslı)

kimseler idare edebilir.

Böyle bir vakıf sekter zihniyetle hizmet edemez.

Bu vakfa hiçbir reformcu, değişimci, yenilikçi, Fazlurrahmancı, Afganici, Mutezilî, bid’atçi alınmamalıdır.

Bu vakfın bir lirası bile israf edilmemelidir.

Böyle bir vakıf Ömer Faruk adaleti, takvası, disiplini ile yürür. Aksi takdirde, birtakım haşarat vakfa sızar ve ümitleri yok eder.

Hani vaktiyle yeşil holdingler kurulmuştu ya, onlara benzer.

Bu vakfa kitap yazacak ve her baskısında yüklü, yağlı, ballı telif ücretleri alacak. Böyle adamlar vakıf binasına yüz metreden fazla yaklaştırılmamalıdır.

Ah böyle bir vakıf kurulsa, bendeniz onun bilâ ücret kapıcılığını, çaycılığını, hademeliğini bile yaparım. Bu hizmet bu fakir için ne büyük şeref olur.

• (Üçüncü yazı) Görünmez Kazalara Karşı

İnsan kendini görünür kazalardan koruyabilir ama bir de görünmez, hiç akla gelmez kazalar var.

Yüksek bir kamyon, asma yaya geçidine çarpıyor, yıkıyor. Siz buna karşı tedbir alamazsınız, görünmez kazadır.

Otoyolun karşı şeridinde hızla giden bir vasıtanın lastiği patlıyor, karşı tarafa geçiyor, büyük bir kaza oluyor. Sizin açınızdan tedbiri var mıdır bunun?

Daha üzerinden bir yıl geçmedi, Diyarbakırda terasa konulan kurbanlık bir keçi aşağıya atladı, kaldırımdaki çocukcağızın üzerine düşüp öldürdü.

Üzerinden kaç gün geçti?.. Boğazda bir yük gemisi ile araba vapuru sürtüştü… Darbe şiddetli olsaydı büyük bir facia yaşanacaktı.

Lafı uzatmayayım: Görünür kazalara ve görünmeyenlere karşı tedbirler alalım.

Trafik kurallarına tam tamına uyalım… Bu uyma yetmez… Çünkü halkın büyük bir kısmı uymuyor… Siz dünyanın en dikkatli, titiz, sorumluluğunu bilen şoförü olsanız, yine de bir dikkatsizin kurbanı olabilirsiniz.

Sadece trafik kurallarına riayet etmekle kendinizi kurtaramazsınız. Yapılacak iş Allaha sığınmak, O’ndan korunma istemektir. Bunun yolu da otomobile, vasıtaya binmeden önce duâ etmek ve sadaka vermektir.

Evinizde kapının yanında bir sadaka kutunuz olsun, bütçeniz ne kadar müsaitse ona para atın sık sık. Yeterli bir miktar toplanınca, gerçek bir fakir ve muhtaç bulup Allah rızası için ona verin.

İslâmda yol duası vardır, yola çıkarken o duayı edin.

Otomobili kullanmaya besmele ile başlayın.

Yollardaki kedileri köpekleri ezmeyin sakın, acısı çıkar bir gün.

İslâm büyüklerinden birinin kitabında okumuştum: Endülüste bir kimseyi zamanın sultanına şikayet etmişler, bu adam zındıktır demişler. Şikayetler ithamlar çoğalınca sultan sorgulamak için onu huzuruna getirilmesini emr etmiş. Zındıklığı sabit olursa idam edilecek. Adamı yakalamışlar, saraya götürürken yol üstü bir fırından, yarım ekmek almış, biraz ötedeki bir fakire vermiş. Huzuruna getirilince Sultan ona sormuş, senin için zındıktır diyorlar, savunman nedir? Efendim demiş, bana zındık diyen şahitler gelsin, onlar konuşsun. Zaten orada hazır olan şahitlere sorulmuş. Hayır, bu adam iddia edildiği gibi zındık değildir demişler… Yarım ekmek sadaka…

Kardeşine edeceğin bir tebessüm bile sadakadır.

Soğuk mevsimde yiyecek bulamayan kuşlara balkonda veya pencere kenarında vereceğin bir avuç bulgur.

Susuz kalmış saksı çiçeğini sulaman.

Birine yedireceğin bir simit, biraz peynir, içireceğin bir bardak çay.

Sabah üç kere, akşam üç kere besmele duâsı okumak.

Evet, görünür ve görünmez kazalara karşı tedbir almayı, duâ etmeyi, sadaka vermeyi hiç ihmal etmeyelim.

Geçenlerde küçük bir çocuk altıncı kattan düşmüş, oradan geçen bir temizlik amelesi yavrucağızı eliyle tutup kurtarmıştı. Akıl almaz bir kurtuluş…

Bazen, hurdahaş olmuş bir otomobilin içinden burunları bile kanamamış kazazedeler çıkıyor. Tedbir… Duâ… Sadaka… 04.01.2015