Mezhebin Lüzumuna Dair
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 19 Aralık 2018
Demagoglar “Asr-ı Saadet’te dört mezheb mi vardı?.. İtikatta Eş’arilik ve Maturidilik mi vardı?..” diye soruyorlar; yoktu deyince de
hükmünü veriyorlar. A çok akıllılar, şimdi ben size sorayım:
Asr-ı Saadet’te elbette fıkıh mezhebi yoktu. Çünkü, Kur’ân ceste ceste 23 yılda gönderilmiş, Din-i Mübin-i İslâm 23 yılda tamamlanmıştı. Tamamlandıktan kısa süre sonra da Fahr-i Kainat aleyhi ekmelüttahiyyat efendimiz bu dünyaya veda etmişlerdi.
Asr-ı Saadet’te Ashab-ı Kiram efendilerimiz dini, imanı, namazı, orucu, zekatı Efendimizden öğreniyorlardı. Bilenler bilmeyenlere öğretiyordu.
Sonra İslâm yayıldıkça yayıldı. Aradan 100 sene geçmeden Tevhid inancı Çin sınırlarından Atlas okyanusuna kadar ulaştı; dilleri başka başka olan nice kavim Müslüman oldu. Bunlara Kur’ânın ve Sünnetin, emirlerin ve yasakların, ibadetlerin, dünya ahkamının doğru şekilde anlatılıp yorumlanması gerekti. Tabiin ve Tebe-i Tabiin efendilerimizden derin ilme, irfana, nasibe sahip olanlar geceleri kandil ışığında (varyantlarıyla) milyonca hadisi incelediler, bütün rivayetleri topladılar ve fıkıh sistemlerini kurdular. Bunların dördü kabul gördü, diğer sistemler yaşamadı.
Yine İmamı Eş’ari ve İmamı Maturidi Kur’âna ve Sünnete dayanarak İslâm’ın inanç hükümlerini bir araya getirdiler.
Böylece zaruret derecesindeki bir ihtiyaç karşısında fıkıh mezhepleri ve inanç mezhepleri meydana geldi.
Fıkıhta dört mezhep, inançta iki ekol arasında esasa, usule, temele ait hiçbir ihtilaf yoktur. Çeşitlilik teferruatla (ayrıntılarla) ilgilidir ve bu çeşitlilik Ümmet için geniş bir rahmet ve zenginliktir.
Bu hak ve doğru mezhepler sayesinde Ümmet-i Muhammed bid’atlardan, yanlış yorumlardan kurtulmuş oldu.
Sen kalkmışsın bunlara bid’at diyorsun.
Asr-ı Saadet’te mezhep yokmuş… Sevsinler… Asr-ı Saadet’te sayfaları birbirine bağlı ciltlenmiş bir Mushaf da yoktu. O halde senin mantığına göre o da bid’at midir?
Dört fıkıh mezhebi Müslümanlar için çok büyük bir nimettir.
Onları meydana getiren müctehid imamlarımıza ne kadar teşekkür etsek, ne kadar minnettar olsak azdır.
Mezhebe lüzum yokmuş, Kur’ân yetermiş… Kur’ân elbette yeter ama bir şartla: Onu doğru anlamak ve yorumlamakla…
Bin küsur seneden beri şu İslâm aleminin haline bakınız. Peygamberimizin haber vermiş olduğu üzere bir yığın bozuk fırka zuhur etmiştir. Bunların hepsi de Kur’ân diyor ama niçin ve nasıl sapıtmışlar?..
Kur’ânı doğru anlayamadıkları, Resulullahın yorumuna uygun şekilde yorumlayamadıkları için…
Bazı bozuk ve sapık fırkaların fanatikleri bağırıyorlar:
Mezhepler bid’attir… Mezhepler sapıklıktır… Hatta çok ileri giden bazıları mezhepler puttur bile diyor.
Allaha zaman, mekân, cihat, cisim, insanlar gibi el, yüz, ayak; inmek çıkmak gibi noksan sıfatlar izafe eden şu fırkacıya bakınız. Ehl-i Sünnet mezhepleri bid’attir diye niçin yırtınıyor?.. Çünkü mezhepleri yıkarsa halkın bir kısmı onun bozuk fırkasına dahil olacaktır.
Aklı, firaseti ve vicdanı olan sağduyulu her Müslüman şu hususları kabul etmelidir:
* Eş’ari ve Maturidi itikad ekolleri doğrudur, haktır.
* Dört fıkıh mezhebi doğrudur, haktır.
* Fıkıh çok şerefli, çok yüksek, çok faydalı, çok hayırlı, çok mübarek ve mukaddes bir ilimdir.
* İlimleri ve irfanları Kur’ânın inceliklerini doğru ve isabetli şekilde anlamaya ve yorumlamaya müsait olmayan Müslümanlar bu konuda rasih imamların, alimlerin yorum ve açıklamalarını kabul etmeli, kendi re’y ve hevalarıyla yorum yapıp, yanlış hükümler çıkartmamalıdır.
* Her mukallid Müslüman, İslâm dinini hak mezheplerden birini taklid suretiyle hayatına uygulamalıdır.
* Bir mezhep bütünüyle uygulanır.
* Telfik-i mezahip, yani mezheplerin hükümlerini ve kolaylıklarını cem etmek dini oyuncak etmek demektir.
* “Mezhepsizlik dinsizliğe köprüdür”. (Zahid el-Kevseri)
* “Mezhepsizlik, İslâm Şeriatını tehdit eden en tehlikeli bid’attir”. (Prof. Said Ramazan el-Buti)
* Hulefa-i Raşidin devrinden sonra Kitab ve Sünnete en uygun İslâmi uygulama olan Devlet-i Aliye-i Osmaniye zamanında fıkha dayalı bir İslâmi idare vardı, devletin resmi fıkhı Hanefilikti, diğer üç mezhep de serbestti.
* Fıkıh ilmi olmazsa doğru dürüst abdest alıp doğru dürüst iki rekat namaz kılamayız.
* Mezheplerin yıkılmasını ve ortadan kalkmasını isteyenler bozuk bid’at fırkalarıdır.
* Mezhepsizler, fıkıh mezheplerini ve Ehl-i Sünnet ve Cemaati yıkmak için Sünnete ve hadislere saldırıyorlar.
* Sünnet İslâm Şeriatının ikinci temel kaynağıdır: Sünnet Kur’ân-ı Azimüşşan’ın doğru yorumu için en lüzumlu bilgi kaynağı ve birikimidir. Kötü niyetli müsteşrikler (doğu bilimciler, oryantalistler), misyonerler, gizli din taşıyan iki kimlikli münafıklar bir yandan, bid’at fırkaları öbür yandan Sünnet’i yıkmaya çalışıyor. Hiçbir Sünni Müslüman bunların oyunlarına gelmemelidir.
Bundan hiç şüphe edilmemelidir.
İnternet medyası
İnternet medyasında
yapılıyor mu?.. Yoğun şekilde yapılıyor…
İnanan da çok, inanmayan da çok… Her hal ü karda internet medyası yapacağını yapıyor.
, belgeler ve ifşaat.
(üretilmiş)
Yığınları yönlendirmek için kasıtlı yayınlar.
Önemli bir soru: İnternette, Müslüman görünerek Müslümanları yönlendirmek, motive etmek isteyenler var mıdır?.. Vardır ve pek çoktur.
İslâm dinini bozmak, tahrif etmek isteyen
Bir Müslümanın internet karşısındaki tutumu ne olmalıdır:
Her şeye hemen körü körüne inanmayacaksın?
İnternet yayınındaki niyeti araştıracak, sezmeye çalışacaksın.
Takma isimle ve rümuzla e-mail gönderenlerin bir kısmının ahmak ve zır cahil,
hatırından hiç çıkartmayacaksın.
İsim ve hüviyet belirtmeden küfür ve hakaret eden, kova kova pislik döken kimselere inanmayacaksın.
Bir Siyonistin, bir Haçlının, bir münafığın kendini Müslüman olarak göstererek e-mail gönderebileceği ihtimalinin büyük olduğunu bileceksin.
Üsluba bakacaksın. Edepli, terbiyeli, adaletli, insaflı, mantıklı ise kaale alacaksın, değilse reddedeceksin.
Gerekçesiz suçlamalara önem vermeyeceksin.
Müslümanlar internetten, e-mail mesajlarından yararlanmalı mı?..
İnsanların gizli ayıplarını araştırmak yok… Gıybet yok… Sadece bir rivayet olan şeyi kesin bir gerçekmiş gibi göstermek yok… Adalete riayet edilecek… İnsaflı olunacak… Mantıklı olunacak… Sadece savcılık taslanmayacak, aynı zamanda avukatlık yapılacak… Cellatlık yapılmayacak…
En önemlisi: Açık isim verilecek. Bugünkü haliyle internet medyasının bir kısmı ahlâk, adalet ve insaf ilkelerini ayaklar altına almıştır.
Çünkü
yürürlüktedir.
İslâm dini,
İslâm dini, zina yaptığı Şeriatın ölçülerine göre kesinleşmemiş bir kadına fahişe veya zaniye diyene seksen şahi sopa vurur ki, bunları yiyen bazen kalıbını orada bırakır… (Kadının gayr-i meşru cinsel münasebetini dört şahidin gözleriyle görmesi gerekir. Kadın ile erkeğin aynı yatağı paylaşması zina suçunun isbatı için yeterli değildir.)
ve söyleyeyim.
,
,
,
yazanların tenkitlerinin ağırlığı olmaz. Adamcağız
bana sövüp sayıyor… Gülüp geçiyorum.
Hülasa-i kelam:
E-mail yazarak hizmet edebilirsiniz.
09 Nisan 2011