Hükümetin sözcüsü “Bugünkü anayasanın ilk üç maddesi değiştirilemez” demiş. Niçin değiştirilemezmiş? Çünkü ortak paydaymış…
Birinci madde rejimin cumhuriyet oluşu…
Cumhuriyetin mutlaka tarifi
(tanımı)
yapılmalı
ve
özellikleri açıkça beyan edilmelidir.
Dünyada
yüz çeşit cumhuriyet
var.
Bizimkisi hangi çeşittendir?
Bence yeni anayasada “Türkiye devleti ülkenin ve halkın millî kimliğine ve kültürüne dayalı, milli iradeye bağlı ve saygılı, adil ve gerçek bir cumhuriyettir” diye yazılmalıdır.
Bugünkü anayasada yer alan
“Atatürk milliyetçiliğine bağlı”
ibaresi çıkartılmalıdır.
Atatürk milliyetçiliği diye bir milliyetçilik yoktur.
Moiz Kohen Tekin Alp milliyetçiliği
vardır. O da Türkiye devletini ve halkını bağlamaz.
Atatürk milliyetçiliği ibaresi yeni anayasada yer alırsa rejim ideolojik bir rejim olacaktır.
Bugün
dünyanın hiçbir demokrat, insan haklarına bağlı ve saygılı, hukukun üstünlüğünü kabul etmiş ülkesinde
resmi ideoloji diye bir heyula
yoktur.
Türkiye’nin millî bir kimliği ve kültürü vardır.
Bu bir realitedir. O, esas alınmalıdır.
KEMALİZM, M.Kemal Paşa’nın ölümünden sonra oluşturulmuş, çeşitli safhalardan geçerek bugünkü haline gelmiş,
adına ideoloji bile denilemeyecek bir mitolojiden
ibarettir.
Hükümet sözcüsüne göre lâiklik de ortak paydaymış
ve yerinde kalacakmış…
Vah vah!.. Şu lâiklik maddesini, bir referandumla halka sorsalar iyi etmiş olmazlar mı?
Hangi lâiklik?.. Dünyada yüz çeşit laiklik var.
Arnavutluk’taki Enver Hoca cumhuriyeti de laikti.
Ama nasıl laikti. 1966’da bütün dinler, inançlar, ibadetler yasak edilmişti.
Namaz kılmak, oruç tutmak ağır suçtu. Camiler kapatılmış, bir iki tarihi bina dışındakiler yıkılmıştı. Ezan okunmuyor, Cuma namazı kılınmıyordu. Ölen Müslümanlar yıkanmıyor, cenaze namazları kılınmıyordu. Çocukların sünnet edilmesi yasaklanmıştı…
Bizim
yakın tarihimizde de laiklik adına ne cinayetler işlenmiş, ne zulümler yapılmıştır.
Yeni anayasada
laiklik maddesi olmamalıdır
.
Ne din devleti, ne de dinsiz devlet…
Değiştirilmez ortak paydalardan biri de sayın hükümet sözcüsüne göre Ankara’nın başkent olmasıymış…
Bu da yanlıştır.
Ankara Türkiye’nin resmi başkentidir
ama
gerçek başkent İstanbul’dur.
Bu gibi tartışmalı konular millete sorulmalıdır.
Kararı halk versin.
Bugünkü anayasa 1980 askerî darbesinden sonra yapılmış
militer ve dayatmacı bir anayasadır
.
Demokratik değildir.
Vesayet demokrasisini öngörmektedir.
Millî kimlik, kültür ve tarihe uygun değildir.
Egemen ve zorba azınlık zihniyetinin hazırladığı bir metindir.
Türkiye halkının
temel hak ve hürriyetlerini
vahim şekilde kısıtlamaktadır.
Türkiye halkına tam bir din, inanç, inandığı gibi yaşamak hürriyeti vermemektedir.
Bu anayasa tamamen değiştirilmeli, onun yerine Türkiye kimliğine ve kültürüne uygun yepyeni bir anayasa yapılmalıdır.
Atatürk milliyetçiliği, resmi ideoloji, laiklik gibi maddeler ortak payda değildir.
(İkinci yazı) Atomlu Elektrik İyi midir?
Elektrik ikiye ayrılır. Atomlu elektrik, atomsuz elektrik.
Atomlu elektrik pek temizdir, hem ucuza mal olur. Ülke kalkınmasına katkısı çoktur. Bas düğmeye şak ışıklar yansın, tekrar bas sönsün. Elektrik olmasa karanlıklar içinde kalırız. Uçaklar, bilgisayarlar, televizyonlar, portakallı ördek fırınları çalışmaz.
Atomlu elektrik ucuz ve temiz de, bir sakıncası var.
Atom santralı bir patlarsa, değil ülkenin, dünyanın işi bitiktir
. Patlamaz patlamaz… Ya patlarsa?..
Ama Japonya’da ha patladı ha patlayacak… Türkiye Japonya değildir, biz onlar kadar tedbirsiz ve dikkatsiz miyiz? Japonlar biraz böndür, biz maşaallah cin gibiyiz, biz hiç atom santralını patlatır mıyız?
Birkaç sene önce hızlandırılmış
tren Pamukova’da devrilmiş
ve
yüz yolcu ölmüştü,
unuttun mu?
Boş ver böyle kazalar arada bir olur.
Japonya’daki gibi 9 şiddetinde bir zelzele İstanbul’da olsaydı
bir milyon vatandaş can vermez miydi?
Yooo ileri gidiyorsun, çok abartıyorsun, içimizi karartıyorsun.
Biraz ferah ve neşeli olsana sen…
(Üçüncü yazı) Beyazıt Camii’nde Yangın!
En son
Beyazıt Camii’nin Hünkâr Köşkü
yandı. Son yıllarda tarihî eserlerdeki yangınlar çoğaldı. Bir ara Topkapı dışındaki
Yenikapı Mevlevîhanesini yaktılardı
.
Kimler yakmıştı? Hırsızlar yakmıştı. Niçin yakmışlardı? Önce oradaki Vakıf eserleri deposundaki malları götürmüşler, sonra yangın çıkartmış, el ve ayak izlerini yok etmişlerdi..
Ne delil kalmıştı, ne kayıt kuyut… Yandı bitti kül oldu…
Tophane’deki Nusretiye Camii’nin ana kapısı
yıllarca önce yakılmış, üstteki mermer kitabe tahrip olmuştu. Maalesef o yanık kitabe perişan vaziyet… Vakıflar Genel Müdürlüğü bir himmet etse de, arşivlerde arayıp kitabenin kalıplarını bulup yenisini yaptırıp yerine koysa.
Sultan Abdülhamid’in Cuma namazlarını kıldığı Yıldız Hamidiye Camii’nde şaheser hat levhaları vardı.
Onlar da kaldırıldı, yerleri boş.
Emirgan Camii bundan otuz yıl kadar önce resmen soyulmuş
, çok değerli müzelik hüsn-i hatların büyük kısmı sırra kadem basmıştı. En son restorasyondan sonra o camide bir tek hat kalmamış!.. O canım mabed casvavlak olmuş…
Son kırk elli yıl içinde on bine yakın tarihi camideki kıymetli halı ve kilimlerin tamamı çalındı
.
Yerlerine kıymetsiz makine dokuması, anilin boyalı paçavralar serildi.
Eski halı ve kilimler ne oldu? Ne oldu? Ne oldu?
Onlar vakıftı, çalanlar ve çaldıranlar lânete müstahik olur.
Allah’ın laneti camilerden kıymetli halı ve kilimleri, kıymetli hüsn-i hat levhalarını, kıymetli tarihi şamdanları, kıymetli müzelik çinileri, kıymetli eşyayı çalanların üzerine olsun?
29 Mart 2011