Misyonerler Türkiye’yi Yıkmak, Çökertmek, Batırmak İstiyor
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 01 Şubat 2019
Pazar
SORU: Misyonerler Türkiye’nin bütünlüğüne, bağımsızlığına saygı göstererek, sadece Müslüman halkı Hıristiyan mı yapmak istiyor?
CEVAP: Böyle olduğunu sanmak saflık ve aptallık olur. Onlar, Müslümanları Hıristiyan edemeyeceklerini biliyor. Anadolu’nun bazı bölgelerine dışarıdan başka nüfuslar getirmek istiyorlar. Nitekim, bu maksatla ülkemizin bir kısmı planlı şekilde Müslüman nüfustan arındırılmıştır. Misyonerler Türkiye’yi parçalamak, Türkiye’yi Müslüman bir ülke olmaktan çıkartmak gayesini güdüyor.
SORU: Misyonerler halkın bir kısmı arasında ne gibi propagandalar yapıyor?
CEVAP: Onlara, “Sizin atalarınız eskiden Hıristiyandı. Türkler onları zorla Müslüman etmiştir. Tekrar eski dininize dönünüz…” diyorlar.
SORU: Misyonerler, Hıristiyan olacak kimselere maddî menfaat vaad ediyor mu?
CEVAP: Ediyor. İş vereceklerini söylüyorlar. Çocuklarını iyi okul ve üniversitelerde okutacaklarını söylüyorlar. Zengin Hıristiyan ülkelerine göçmen olarak gidebileceklerini söylüyorlar.
SORU: Misyonerlerin siyasî, emperyalist, sömürgeci gayeleri var mıdır?
CEVAP: Bundan hiç kimsenin zerre kadar şüphesi olmamalıdır. “Hıristiyan ol, selamet bul…” meselesi değildir onların meselesi. Türkiye’yi yıkmak, parçalamak, bölmek, kimliğini değiştirmek istedikleri güneş gibi açık bir gerçektir.
SORU: AKP iktidara geçtikten sonra misyonerlik faaliyetleri gemi azıya almış mıdır?
CEVAP: Maalesef almıştır. Beğenmediğimiz Ecevit iktidarı bu yıkıcı faaliyetlere karşı elinden geldiği kadar direniyordu. AKP’liler tamamen serbest bıraktılar.
SORU: Halkımız içinde şu anda Hıristiyanlığı kabul etmiş olanlar var mıdır?
CEVAP: Vardır. Lise ve üniversite gençlerinden bile Teslis dinine geçenler bulunmaktadır. Trabzon’daki Katolik kilisesine çoğu öğrenci 500 vatandaşımız devam ediyormuş diye duydum.
SORU: Ülkemizdeki misyonerlik ve Hıristiyanlaştırma faaliyetleri, insan hakları çerçevesinde mütalaa edilecek normal ve yasal faaliyetler midir?
CEVAP: Kesinlikle değildir. Çünkü: (1)Ülke çoğunluğunu teşkil eden Müslümanların çağdaş standartlar seviyesinde din, inanç, inandığı gibi yaşamak, din eğitimi vermek, müstakil dinî cemaate sahip olmak gibi hürriyetleri yoktur. Meselâ bu ülkede Müslümanlar “İslâm’ı Yayma ve Tebliğ Etme Derneği” kuramazlar. (2) Misyonerler agresif hareket etmekte, sefalet çeken bazı vatandaşlarımızı maddî menfaat mukabilinde din değiştirmeye çağırmaktadır. Böyle bir şey kabul edilemez. (3) Misyonerlik faaliyetleri ülkenin bütünlüğüne, bağımsızlığına, millî kimliğine karşı bir tehdit ve tehlike oluşturmaktadır. Kamboçya hükümeti bu gibi misyoner faaliyetlerini kısıtlamıştır.
SORU: Misyonerler, hiç bir kötü niyet ve maksatları olmadığını beyan ediyorlar…
CEVAP: Elbette öyle diyecekler. Adamlar kalkıp da biz sizi batırmak, parçalamak, bağımsızlığınızı gidermek için çalışıyoruz diyecek değiller ya…
SORU:Misyonerlik tehlikesine karşı Müslüman halk uyarılıyor mu?
CEVAP:Maalesef uyarılmıyor. Halkımız nice temel, hayatî gündem maddesini bilmiyor. Büyük medya halk yığınlarını uyutuyor, afyonluyor, sersemletiyor, yapay ve önemsiz gündem maddeleriyle meşgul ediyor.
SORU: Ne yapılması gerekir?
CEVAP: Yurt çapında çok yoğun, çok tesirli, çok inandırıcı bir karşı propaganda kampanyası başlatılmalıdır. Çeşitli broşürler hazırlatılmalı ve bunlar milyonlarca basılarak dağıtılmalıdır.
SORU: Bu hizmetleri kimler yapacaktır?
CEVAP: Din âlimleri, İlâhiyat profesörleri, Müslüman gazeteciler ve yazarlar, büyük fikir adamları… Dernekler, vakıflar, cemaatler, tarikatlar… Şeyhler, üstadlar, ağabeyler…
SORU: Bu iş için çok para lazım mıdır?
CEVAP: Değildir. Basılan broşürleri, 100’lük paketler halinde, dağıtmak isteyen halka MALİYET fiyatından verilir. Ben hesap yaptırttım, 16 sayfalık bir broşürün 100’lük paketi tahminen ve takriben 7 milyon lira tutuyor. Bu önemli bir miktar değildir. Ülke çapında 10 bin Müslüman bu paketlerden (7’şer milyon lira vererek) alırlar ve çevrelerinde dağıtırlarsa yekûn olarak bir milyon adet broşür dağıtılmış olur. Bu hizmetler için halktan kesinlikle para toplanmamalıdır. Çünkü para kirli ve kirletici bir şeydir.
SORU: Sizin bu konuda bir faaliyetiniz olacak mıdır?
CEVAP: Bu hizmetler bana düşmez. Lakin bu konuda, mutlaka yapılması gereken hizmetler yapılmadığı için bir kaç broşür çıkartmak üzere harekete geçtim. Bunlar yayınlanınca bu sütunlardan ilan edeceğim ve arzu edenler MALİYET fiyatına 100’erlik paketler alıp dağıtabileceklerdir. Bu iş için gerekli sermaye (ki büyük bir miktar tutmaz) hususunda halktan, Müslümanlardan para istemiyorum, yardım talep etmiyorum.
SORU: Misyoner faaliyetleri ve halkımızı Hıristiyanlaştırma seferberliği konusunda Diyanet İşleri Başkanlığı’na vazife düşmez mi?
CEVAP: Düşmez olur mu? Ancak o dairenin eli kolu bağlıdır. Bazı politikacılarımız ABD’ye ve AB’ye birtakım sözler vermişlerdir. Diyanet’in vazifesini yapmasını istemezler.
SORU: Bazı Müslüman politikacılar niçin bu konuda İslâm’ın ve Müslümanların aleyhinde bir tutum içindedirler?
CEVAP: Kendi şahsî menfaatleri ve ikballeri öyle gerektiriyor…
SORU: Bu yangın söndürülebilir mi?
CEVAP: Vakit Türkiye’nin, Müslümanların aleyhinde işliyor. Alevler bacayı sararsa ülke de, devlet de elden gider; ne bütünlüğümüz kalır, ne bağımsızlığımız.
SORU: Yüzde yüz bağımsız mıyız şu anda?
CEVAP: Hayır… 275 milyar dolar iç ve dış borcu olan ve bunların faizini ödemekte bile zorlanan bir ülke ne kadar bağımsız olabilirse o kadar bağımsızız.
SORU: Müslümanlar var olmak, ayakta durmak, güçlenmek istiyorlarsa ne yapmalıdır?
CEVAP: Yeterli sayıda vasıflı, güçlü, üstün, idealist, ahlâklı, faziletli, karakterli eleman yetiştirmelidir. Edebiyatçılar, tarihçiler, mimarlar, büyük hukukçular, sosyologlar, antropologlar, strateji uzmanları, başarılı büyük medyacılar, sanatkârlar ve saire… Bir yandan böyle elemanlar yetiştirecekler, bir yandan da islâmî hareketin içine sızmış olan arivist, soytarı, şarlatan, sömürücü, ahlâksız, faziletsiz, ihlâssız, beceriksiz, münâfık haşaratı tasfiye edecekler…
SORU: Böyle elemanlar nasıl yetişir?
CEVAP: Öncelikle tahtası, kerestesi sağlam olacak. Kavak ağacından mobilya ve ev yapılmaz. Sütçü beygiri at yarışı müsabakasına sokulmaz. Tahtası (bio-jenetiği) sağlam çocuklarımız en parlak Amerikan ve Avrupa üniversitelerinde okutulmalıdır. Aç köpekler gibi dünya menfaatleri, yağlı kemikler peşinde koşanlar eleman değil, “el-aman”dır! 26 Ocak 2004