Misyonerler ve Müslümanlar
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 01 Şubat 2019
Cumartesi
CEVAP: Güldürmeyin beni!.. Misyonerler şu sıralarda atlarının nallarına keçe saran haramiler gibi sessiz sedasız, en ufak bir çıtırtı bile çıkarmadan çalışıyorlar.
CEVAP: Onların ülkelerinde din, inanç, inandığı gibi yaşamak hürriyeti var. Onlar inançlarından, dinlerinden, fikir ve görüşlerinden, tenkitlerinden dolayı hiç kimseyi yargılamıyor, cezalandırmıyor, hapse atmıyor. Bizde ise dindarlar üzerinde ağır baskılar mevcuttur. Dinî dernek kurmak yasaktır; tekke kurmak, tasavvufî faaliyet yapmak yasaktır. İmam-Hatip okullarındaki ve İlahiyat fakültelerindeki kız öğrencilerin başörtüsü takmaları yasaktır. Bizim elimiz kolumuz bağlı, misyonerler serbest… Elbette bu hürriyet ve fırsat eşitsizliğine, bu çifte standarda razı olamayız. Onların apartıman dairelerindeki, han odalarındaki kiliselerine göz yumuluyor, izin veriliyor. Ben birkaç din kardeşimle bir araya gelip bir apartıman dairesinde “İslâmî Dâvet Merkezi” kurmaya kalksam resmî otoriteler bunu hoşgörüyle karşılar, göz yumarlar mı?
CEVAP: Öncelikle Diyanet İşleri Başkanlığı’ndadır. Sonra, Müslümanların başını çeken hocalarda, hocaefendilerde, şeyhlerde, üstadlarda, ağabeylerde, pabucubüyüklerde, kalantor ve kodaman şahsiyetlerdedir, Müslüman halk yığınlarından para toplamasını, destek istemesini biliyorlar ama sürüye kurt düşünce, üzerlerine düşen vazifeleri yapmıyorlar. Bundan dolayı elbette yarın Mahkeme-i Rûz-i Ceza’da, ilahî adalet önünde hesap vereceklerdir.
CEVAP: Doğrudan doğruya hizmet göremiyorsa, dolaylı şekilde de mi yapamaz? Müslümanlar el altından teşvik edilir, yönlendirilir, misyonerlerin faaliyetlerine ve tahribatına karşı en güzel, en hikmetli, itidalli ilmî reddiyeler yazdırılır, bunlar yüz binlerce, milyonlarca adet bastırılır, dağıtılır. Ayrıca şöyle bir faaliyet yapılabilir: Batı dünyasında birçok papaz Müslüman olmuştur. Bunlardan bazıları Müslümanlar tarafından ülkemize davet edilir, kendilerine konferanslar verdirilir; bu konferanslar bilahare bastırılır. Yine, Müslüman olmuş Batılı hanımlar çağrılır, tesettürlü kıyafetleri ile gezdirilir, tanıtılır. Fransa’da Lévy adında ateist ve marksist bir Yahudinin biri onaltı, biri onsekiz yaşındaki iki kızı Müslüman oldu, çarşafa girdiler, bu yüzden okullarından atıldılar. Bu kızlar, babaları razı olursa sömestr tatilinde ülkemize çağrılamaz mı? Maalesef doların milyarlarıyla oynayan bazı din baronları bu gibi müsbet faaliyetler yapmıyor. Onların iki derdi, iki büyük zoru vardır: Para toplamak, nefsaniyetlerini tatmin etmek. Hubb-i riyaset, cinsel şehvetten üç yüz altmış kat daha şiddetli bir hırs imiş…
CEVAP: Birkaç kitap var ama yetersizdir. Mesela ben, Müslümanlığı kabul etmiş İspanyol papazı Anselmo Turmeda’nın
“Tuhfetü’l-Erîb fî Reddi ‘alâ Ehli’s-Salîb” adlı kitabını “Hıristiyanlığa Reddiye” adıyla bastırttım; başına geniş bir önsöz koydum, sonuna birtakım ilaveler yaptım. Ancak bu gibi kitapları bir kaç bin adet basıyoruz ve bunu da satamıyoruz. Böyle kitapların yüz binlerce adet basılması ve dağıtılması gerekir. Misyonerler on milyonlarca İncil, broşür, kitap bastırıp dağıtırken bizim bir iki biner adet basmamız yeterli olur mu hiç? (Bu sütunlarda kitap reklamı yaptığımı sanmayın. Hıristiyanlığa Reddiye kitabının üzerindeki satış fiyatı 2 milyon 750 bin liradır. Biz toptan alıp da dağıtmak isteyenlere bir milyondan veriyoruz. Hepsi kâr olsa ne olur?.. – Bedir Yayınevi tel: 0212/519 36 18)
CEVAP: Batı dünyasındaki tarihçiler, araştırıcılar, fikir adamları, hattâ (inanmak zordur) bazı papazlar yapmaktadır. Teslis inancını, Hazret-i İsa’nın -hâşâ- Allah’ın oğlu olduğu ve çarmıha gerildiği iddiasını çürüten ilmî kitaplar, makaleler hep Batı’da yazılmıştır. Türkiye İslâmcıları bedevî, göçebe, kırsal kesim, gecekondu, şifahî kültür zihniyetine sahip oldukları için (Bazısının limuzinlerle gezmesine, lüks konak ve köşklerde oturmasına bakmayın siz) bu gibi neşriyatı takip etmezler, bu gibi konularla ilgilenmezler.
CEVAP: Katolikler bu konuda oldukça ılımlı ve insaflıdır. Ölçüyü kaçıranlar daha ziyade bazı Evangelist kiliselerdir. Hani ABD’de İsrail’i kayıtsız şartsız destekleyen kiliseler var ya…Katolik kilisesi Fransa’da başörtüsünü müdafaa ettiği için onlara müteşekkiriz. Bazı protestan kiliseleri bu yönde hareket etmiştir, onlara da müteşekkiriz.
CEVAP: İnanmak istemiyoruz ama bu konuda hayli bilgi gelmektedir. Şayet böyle yapıyorlarsa ayıp ediyorlar. Bu şekilde bir dine çekiş asla haysiyetli ve şerefli bir iş olmaz.
CEVAP: Değildir. İşin arkasında emperyalizm, sömürü, siyasî emeller bulunmaktadır. Onlar Anadolu’yu “Gasb edilmiş bir yurt” olarak görüyorlar ve yeniden feth etmek istiyorlar. Tıpkı Endülüs’te yapmış oldukları gibi bir “Reconquista” siyaset ve stratejisi takip ediyorlar. Dolayısıyla misyonerlik faaliyetleri bizim varlığımızla, varoluşumuzla ilgili hayatî bir tehlike ve tehdittir. Batı dünyasındaki ihtidalarda, Batılılar için böyle bir tehdit ve tehlike yoktur.
CEVAP: Vardır. Benim bildiğim kadarıyla Yunanistan’da bu konuda hayli kitap, makale yazılmış, araştırma yapılmıştır. 1915 hadiselerinde de birtakım yerli Hıristiyanların İslâm’a zâhiren geçtikleri söyleniyor.Türkiye AB’ye girince bunların tekrar eski dinlerine dönmeleri için propaganda ve faaliyet yapılacaktır. İstihbarat teşkilatı bunları biliyor ama raporlar kamuoyuna açıklanmıyor.
CEVAP: Elbette edebilir ama bazı şartlar var: Öncelikle Müslümanların içinden şehir ve medeniyet kültürüne sahip vasıflı bir zümrenin çıkması ve bir plan ve program dahilinde faaliyete geçmesi gerekir. “Misyonerler çok çalışıyor…” feryatlarıyla, şikayet ve tazallüm edebiyatı ile bir yere varılmaz. Onlar kendi teslis dinleri için çok mu çalışıyor, biz de evrensel tevhid dini için onlardan daha fazla çalışmalıyız. Sadece tepki ile bir yere varılmaz. Tepki reaksiyondur. Bize aksiyon gerekiyor. İslâmî faaliyet ve hizmet denilince cami helâsı, cami hoparlörü, cami kaloriferi, cami kliması, imamevi, uzun minare, bol şerefe düşünen zihniyetle, bu gibi işlere yekun olarak milyarlarca dolar harcayan özürlü kafalarla bir yere varılamaz. İslâm ilim, irfan, kültür, sanat, ahlâk, fazilet, hikmet, dâvet, müjdeleme, uyarma dinidir. 04 Ocak 2004