Pazar

 

Biz Müslümanlara, Peygamberimiz Hazret-i Muhammed’i ve dinimiz İslâm’ı inkâr edip sizin dininize girmemizi öğüt veriyor, o yolda çağrı yapıyorsunuz. Halbuki sizler, Hazret-i İsa’ya iman etmedikleri, onu yalanladıkları, ona iftira ettikleri için Yahudilere kızıyorsunuz. Sizin bize yaptığınız teklifte çelişki var. Doğru yolda olan bizleriz, çünkü hem Hazret-i Musa’ya, hem Hazret-i İsa’ya, hem de Hazret-i Muhammed’e iman ediyoruz, onları tasdik ediyoruz. Eksiklik bizde değil, sizdedir.

Siz bize, “Bizim kutsal kitabımız olan Kitab-ı Mukaddes haktır, doğrudur, Allah sözüdür; sizin inandığınız Kur’ân hak kitap değildir” diyorsunuz. Biz Müslümanlar gerçek Tevrat’a ve İncil’e iman ediyoruz ama bugün sizin elinizde bulunan kitapların sonradan insanlar tarafından yazıldığını, içlerinde çelişkiler bulunduğunu, zamanla tahrifata uğradıklarını; Batı’nın araştırıcıları, uzmanları tarihçileri ve hattâ ilahiyatçılarının Kitap ve makaleleriyle isbat ediyoruz. Kur’ân ise tahrifata uğramamıştır, Peygamberimize vahy ve inzal edildiği şekilde korunmuştur. Biz nasıl olur da, hak peygamber olduğuna iman ettiğimiz Hazret-i Muhammed’e verilmiş olan ve asla tahrifata, değişikliğe uğramamış bulunan kutsal kitabımızı inkâr edebiliriz?

Siz bize Hıristiyanlığın Hazret-i İsa tarafından kurulmuş din olduğunu söylüyorsunuz ama onun zamanında Hıristiyanlık diye bir din olmadığını, bunun sizin aziz kabul ettiğiniz Pavlos tarafından ortaya çıkartıldığını ciddî din tarihçileri, araştırıcılar ortaya koymuş bulunuyorlar. Hazret-i Muhammed, inanç hükümleri Hazret-i Adem’den beri hiç bir değişikliğe uğramamış olan İslâm dinine bağlıydı. Biz Müslümanlar bu evrensel dini bırakıp da niçin Pavlos’un dinine girelim?

Sizler bize Tevhid inancını bırakıp Teslis’i kabul etmemizi teklif ediyorsunuz. Hazret-i İsa’yı böyle bir inançtan tenzih ederiz. Teslis ondan sonra çıkartılmıştır. Bu konuda binlerce kitap, ilmî makale ve araştırma yayınlanmıştır. Tevhid akla, mantığa, bilgeliğe uygun bir inançtır. O inancı bırakıp da nasıl Teslis dinine girebiliriz? Böyle bir şey biz Müslümanlar için bahis konusu olamaz.

Siz bize, Hıristiyan olunca domuz eti yiyebileceğimizi söylüyorsunuz. Hazret-i İsa, ömrü boyunca domuz yememiştir. Domuz eti yememek için müslüman olmak gerekmez, Hazret-i İsa’ya gerçekten iman etmiş olmak böyle bir haramdan kaçınmak için yeterlidir.

Siz bize, kendi medeniyetinizin üstün olduğundan bahs ediyorsunuz. Bu konu çok su götürür. Bir kere bugünkü Batı medeniyeti Hazret-i İsa’nın inanç, ilke ve görüşlerine uygun değildir, tam tersine birçok ana konuda tam tersi ve zıddıdır. Siz Batı medeniyetinin atom bombasını bulduğunu ve şu anda dünyayı ve insanlığı binlerce defa yok edecek cehennemî ve şeytanî bir güce sahip olduğunu ve bunun da üstünlük teşkil ettiğini söylüyorsanız, “Teklifinize teşekkür ederiz ama sizin olsun!…” karşılığını veririz.

Siz bize müjdeler, iyi haberler, barış, kardeşlik, adalet getirdiğinizi söylüyorsunuz. Biz 19’uncu ve yirminci asırlarda Asya ve Afrika’daki sömürgelerde misyonerlerin neler yaptıklarını çok iyi biliyoruz ve parlak, fakat aldatıcı misyoner edebiyatına inanmıyoruz.

İspanya’da Müslümanlar hâkim iken orada çok geniş bir tolerans vardı, Hıristiyanlar ve Yahudiler din konusunda hürdü, nice haklara sahipti. Endülüs Müslümanların elinden çıkınca olup bitenleri, insanların inançları ve dinleri yüzünden nasıl yakıldıklarını, nasıl feci ve korkunç zulüm ve işkencelere maruz bırakıldıklarını tarih kitapları yazıyor. Evangelist Amerikalıların Afganistan’da, Irak’ta Müslümanlara neler yaptıklarını görüyoruz. Bir kısım Hıristiyanların İsrail’in Filistin halkına yaptığı zulümleri kayıtsız şartsız desteklediklerini de görüyoruz.

Siz bize, İslâm dininin kadını ezdiğini, ikinci sınıf insan olarak gördüğünü söylüyorsunuz. Size bakıyoruz ve toplumlarınızda kadının nasıl bir seks ve zevk vasıtası olarak görüldüğünü, hiç alakasız reklamlarda bile şehevî ve iştah verici kadın resimlerinin kullanıldığını, Hıristiyan ülkelerde aile kurumunun dinamitlendiğini, eşcinselliğin meşrulaştırıldığını, aynı cinsten kişilerin bazı kiliselerde nikahlarının kıyıldığını, evlilik ve meşru nikah dışı doğumların arttığını görüyoruz. Bunları gördüğümüz için de sizin kadın hakları, kadın eşitliği konusunda samimiyetsiz olduğunuza hüküm veriyoruz.

Siz Türkiye’de bizi Teslis’e, Pavlos’un dinine çağırıyorsunuz ama sizin ülkelerinizde, aralarında papazların da bulunduğu birtakım okumuş, kültürlü, vicdanlı, medenî kişiler İslâm’ı seçiyorlar. Acaba siz mi yanılıyorsunuz, onlar mı? Gerekçelerinizi açıklarsanız tartışabiliriz.

Siz bize İslâm ülkelerinde kokuşma, kötü idareler, fena işler olduğunu söylüyor ve bunları İslâm’a bağlıyorsunuz. Tarihe bakarsanız, İslâm’ın kaynak bilgilerini öğrenirseniz bu gibi kötülüklerin İslâm’dan gelmediğini; vasıfsız Müslümanlardan kaynaklandığını anlarsanız. Belki biliyorsunuz ama işinize gelmediği için söylemiyorsunuz.

Birinci Haçlı seferinde Hıristiyanlar Kudüs’ü ele geçirdikleri zaman kutsal şehirdeki bütün Müslümanları ve Yahudileri katletmişler, mâsumların kanları sokaklarda, meydanlarda göller oluşturmuş ve Haçlı atlarının ayakları dizlerine kadar kızıl kan içinde kalmıştı. Selahaddin Eyyubî Kudüs’ü haçlılardan geri alınca Hıristiyanlardan isteyenin şehirde kalabileceğini, arzu edenlerin ise kıymetli eşyalarını alarak şehri terkedebileceğini ilan etmiş ve sözünü tutmuştu.

Eğer doğru ise çok ayıptır, bazı misyonerler maddî sıkıntıda olan birtakım vatandaşlarımıza para yardımı yaparak, onlara iş bulma sözü vererek, çocuklarına parlak tahsil yaptırtma vaadinde bulunarak, zengin ülkelere göç etme imkanı sağlayarak onların, inanç için değil, dünya menfaati için din değiştirmelerine yol açıyormuşlar. Soruyoruz size, bu metod ahlâk a, fazilete, vicdana uygun mudur? Bu metod onlara şeref kazandırır mı?

Hazret-i İsa diyorsunuz ama her biriniz ayrı telden çalıyor. Kiminiz katolik, kiminiz Protestan, Protestanlığın da irili ufaklı yüzlerce kolu ve sekti var, kiminiz Ortodoks; hiçbiriniz ötekilerin kiliselerinde ibadet etmiyor.

Avrupa ülkelerinde insanlar kütle halinde dinden kopuyor. Vaftiz olanların sayısı gittikçe azalıyor. Siz bu sürüden ayrılanları bırakmışsınız, onlara nasihat edemiyorsunuz, biz Müslümanları kendi dininize çekmek için ta buralara gelmişsiniz, nefes tüketiyor, büyük masraflar yapıyorsunuz. Çelişkiler içinde yüzüyorsunuz.

Davetlerinizi, tekliflerinizi kabul edemiyoruz. Çünkü biz Müslümanlar bütün iyi haber getirenlere, bu arada Hazret-i İsa’ya ve Hazret-i Muhammed’e iman ediyoruz, hiçbirini inkâr etmiyoruz. Bizim dinimiz evrensel dindir. Bizde sizin metodlarınızla misyonerlik yapmak yoktur. Elbette tebliğ ve davet vardır ama hidayet Allah’tandır, kime nasip ederse o Müslüman olur. Biz hiçbir Hıristiyan vatandaşımızı, para karşılığında veya başka menfaatler uğrunda İslâm’a geçmeye teşvik etmeyiz, böyle bir şeye tenezzül etmeyiz. 12 Ocak 2004