Misyonerlere Hürriyet ve İzin mi?
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 10 Şubat 2019
Pazartesi
Hürriyet gazetesinde Ertuğrul Özkök, yurdumuzda faaliyet gösteren Hıristiyan misyonerlerine zorluk çıkartılmamasını isteyen bir yazı yazmış. Osmanlı İmparatorluğunun kuyusunu misyonerler kazmıştı. Osmanlının yıkılışında Amerikan misyonerlerinin mektebi Robert Kolej’in büyük rolü olmuştur. Misyonerlerin gayelerinin sadece din ve inançla ilgili olduğunu sananlar büyük yanılgı içindedir. Onlar Anadolu’nun, bundan bin yıl önce olduğu gibi Hıristiyanlaştırılmasını istiyor. Böylece bu coğrafya üzerindeki varlığımız, bağımsızlığımız sona erdirilmiş olacaktır.
Misyonerler 1924 mübadelesiyle silinen Pontus, Karaman, İyonya Rumluğunu ihya etmek istiyor.
Bu ülkede Hıristiyan misyonerlerine geniş bir hürriyet ve imkan tanınabilmesi için birinci şart, Müslüman çoğunluğun dünya standartları seviyesinde din, inanç, inandığı gibi yaşamak, hür ve bağımsız bir din teşkilatına sahip olmak hürriyetinden yararlanmalarıdır.
Dünyada bütün dinlerin, bütün farmason teşkilatlarının, bütün tarikatların ruhanî başkanları, liderleri vardır ama Müslümanların bağımsız bir dinî–ruhanî lideri, halifesi yoktur.
Türkiye Müslümanlarının eğitim, üniversite hususunda elleri kolları bağlıdır.
Dindar kişi ve ailelerin sermayesini “Yeşil Sermaye” olarak vasıflandıran ve sırf dindar oldukları için onları devlet, cumhuriyet, rejim için büyük tehdit ve tehlike olarak gören zihniyetin baskı ve zorlamaları kaldırılmadan misyonerlere hürriyet vermek, imkan tanımak Türkiye’nin sonu olur.
Müslümanlar kendi okullarını kuracaklar, kendi üniversitelerini açacaklar; çok vasıflı, çok güçlü, çok üstün din hizmetlileri, dindar kadrolar yetiştirecekler, İslâmî propaganda ve tebliğ için büyük ve tesirli müesseseler kuracaklar, bu çalışmaları dolayısıyla hiçbir engele ve kösteklemeye mâruz bırakılmayacaklar; ancak ondan sonra misyonerlere izin verilmesi mevzuubahis olabilir.
Müslümanların elleri kolları bağlı, Müslümanların tepesinde bir sürü Demokles’in kılıcı sallanıyor, Müslümanlar gericilik, cumhuriyet düşmanlığı ile suçlanıyor, Müslümanlar sindiriliyor… Böyle bir durumda misyonerlere “Buyurun istediğiniz gibi çalışın, halkı Hıristiyan yapın…” denilecek. Böyle saçmalık olmaz. Önce eşitlik gerekir.
Efendim, Diyanet İşleri Başkanlığı varmış… Var ama nasıl bir müessesedir Diyanet Başkanlığı? Devletin, genel müdürlük seviyesinde resmî bir dairesidir. Siyasete bağımlıdır. Siyasî yönetimin izin vermediği konularda gık bile diyemez. Diyanet devletten, siyasetten, yönetimin baskısından kurtulacak, tamamen bağımsız olacak ki, misyonerlerle yarışabilsin, mücadele edebilsin.
Son yıllarda otuz bin vatandaşımız Protestan olmuştur. Nasıl ve niçin din değiştirmiştir bu vatandaşlarımız? Bu otuz bin kişi para gücüyle din değiştirmiştir. Sefalet çeken, geçim sıkıntısı içinde kıvranan insanları parayla kendi dinine çekmek şerefli ve haysiyetli bir şey midir?
Hıristiyanlık Batı dünyasında din ve inanç olarak gerilemektedir. Hollanda’da, halkın 18 yaştan yukarısının yüzde kırkının dini yoktur. Fransa’da dine bağlılık son derece zayıflamıştır. Misyonerlerin davetlerini öncelikle kendi ülkelerinde yapmaları gerekmez mi? Misyonerlerin arkasında emperyalistler vardır.
Türkiye’de halkı ve gençliği dinden uzaklaştırmak, din ile hayatı birbirinden ayırmak için açıkça ve sinsice yoğun faaliyet yapılacak; en haklı ve mâsum dinî hizmet ve faaliyetler gericilik olarak karalanacak; bütün medenî ve demokrat ülkelerde serbest olan başörtüsü umacı gibi görülecek ve gösterilecek; Müslümanların dinî dernek kurması, dinî parti kurması, özel ve bağımsız dini okullar ve üniversiteler açması yasaklanacak ve misyonerlere alabildiğine hürriyet verilecek… Böyle adalet, eşitlik olur mu?
Bazı batı ülkelerinde nice kiliseler boşalmış ve gelirleri kesildiği için satılmıştır. Müslümanlar tarafından satın alınıp cami yapılan kiliseler olduğunu duyuyoruz. Misyonerler samimî iseler kendi vatanlarına dönsünler ve oradaki hıristiyanî yıkımı önlemek için çalışsınlar.
19’uncu asırda bu topraklarda yaşayan Ermeniler devlete sâdık idiler, Müslüman çoğunlukla güzelce geçiniyorlardı, ticaret ve zenaat konusunda da üstün oldukları için zenginleşmişlerdi. Onların felaketine dışarıdan gelen ve emperyalistlerin hizmetinde çalışan misyonerler sebep olmuştur.
Misyonerlere imkan, izin ve hürriyet tanındığı takdirde halkımızı birbirine düşman kamplara ve kutuplara ayırarak toplumu dinamitleyeceklerdir.
Bu memlekette Müslümanların kendi dinlerini yaymak, din propagandası yapmak, dinî tebliğ ve tebşir dernekleri kurmak hakkı var mı? Ben ve birkaç Müslüman arkadaşım bir tüzük hazırlasak, bir dilekçe ile İçişleri Bakanlığı’na “İslâm’ı Tebliğ Derneği” adında bir dernek kurmak için müracaat etsek, ne cevap verilecektir? “Kanunlarımız dinî dernek kurulmasını yasaklamıştır” diyecekler ve müracaatımızı reddedeceklerdir. Önce bu yasaklar, bu tabular, bu kösteklemeler kaldırılsın, ondan sonra misyonerlere hürriyet verilmekten bahs edilsin.
Batı dünyasında şu anda on milyonlarca Müslüman bulunmaktadır. Bunların bir kısmı mühtedilerdir, yâni Hıristiyan iken İslâm’ı seçen, İslâm’a geçen kimselerdir. Onlar para karşılığında Müslüman olmadılar. Müslümanlar din hürriyetine kavuşup kendilerini toplayabilseler Batı insanları akın akın İslâm’a girecektir.
Para karşılığında bazı vatandaşlarımızı kendi dinlerine sokmuş olmaları bile, misyonerlere şüpheli gözle bakılmasına yeter de artar.
Efendiler! Müslümanlara din hürriyeti verilmesi, Müslümanların bağımsız dinî başkanlığa sahip olması, Müslümanların bağımsız ve hür eğitim ve üniversiteler kurabilmesi, Müslümanların İslâmî tebliğ ve müjdeleme dernekleri çalıştırabilmesi, Müslümanların dindar halktan ve din vakıflarından gelir temin edebilmesi için çalışınız, bunları gerçekleştiriniz, ondan sonra misyonerlere izin ve hürriyet verilmesinden bahsediniz. 06 Ağustos 2002