Pazar

 

SORU: Agresif misyonerlik ne demektir?

CEVAP: Saldırgan, militan, fanatik şekilde çalışan, propaganda yapan, din-dışı amaçları olan misyonerler agresif misyonerdir.

SORU: Katolikler böyle misyonerlik yapar mı?

CEVAP: Şu anda yapmazlar. Okul, hastane gibi kurumlar çalıştırırlar ve kendi dinleri için dolaylı ve yumuşak şekilde misyonerlik yaparlar.

SORU: Agresif misyonerler hangi kiliselere mensuptur?

CEVAP: Protestan kiliselerine…

SORU: Bütün Protestanlar agresif midir?

CEVAP: Değildir. Merkezleri Amerika’da olan üç Protestan kilisesi son derece saldırgan, fanatik, militan, ölçüsüz şekilde misyonerlik yapmaktadır.

SORU: Onlara niçin agresif deniliyor?

CEVAP: Meselâ bunlardan Jerry Falwel adlı Amerikalı papaz Hazret-i Muhammed için “Terörist” demiştir. Yine başka bir Protestan rahibi olan Franklin Graham, 11 Eylül’de İkiz Kuleler yıkıldıktan sonra “Müslümanların Tanrısı bizim Tanrımız değildir…” şeklinde saçma bir lâf etmiştir.

SORU: Bu agresif sıfatını siz mi çıkarttınız?

CEVAP: Hayır, bu sıfatı onlara bizzat kendi vatandaşları, dindaşları vermiştir. İnternette agresif misyoner kelimeleri ileİngilizce, Fransızca, Almanca ve sair dillerde araştırma yapınız, birçok veriye ulaşacaksınız.

SORU: Agresif misyonerler sadece din için mi çalışırlar?

CEVAP: Hayır, onların istek ve emellerinin bazısı şunlardır: (a) Siyonist Yahudilerden daha fazla siyonisttirler. İsrail’i mânen ve maddeten desteklerler. Yahudilerle Müslümanların savaşmasını, bu savaşı Müslümanların kaybetmesini isterler. (b) Anadolu’nun tekrar bir Hıristiyan ülkesi olması için çalışırlar. (c) Din dışında emperyalist ve sömürgeci gayeleri vardır. (ç) Ülkemizi parçalamak, halkımızı bölmek istiyorlar; zaten zedelenmiş olan millî birlik ve beraberliğimizi, ülkemizdeki toplumsal uzlaşmayı büsbütün darbeliyorlar.

SORU: Misyonerlerin Türkiye’de Hıristiyanlık için çalışmaları engellensin mi istiyorsunuz?

CEVAP: Ülkenin yerli halkı olan Müslümanlara, Batı dünyasında olduğu kadar gerçek ve geniş bir din, inanç, inandığı gibi yaşamak hürriyeti verilmedikçe misyonerlere bu kadar hürriyet verilmesi çok yanlıştır. Çünkü şu anda eşitlik yoktur. Müslümanın eli kolu bağlı, misyoner yüzde yüz serbest bırakılmış. Böyle şey olmaz. Önce eşitlik…

SORU: Müslümanların niçin yüzde yüz bir din hürriyeti yoktur?

CEVAP: Bırakın yüzde yüzü, yüzde elli bile yoktur. Çünkü:

(1)Müslümanların dinî dernek kurma hakları yoktur. Dernek kurmak evrensel bir haktır. “Rejimi korumak” bahanesiyle Müslümanların islâmî dernek kurmalarını engellemek yanlıştır. Bir insan hakları ihlâlidir.

(2) Müslümanların devletten bağımsız kendi dinî okul, üniversitelerini açmalarına, gerçek din âlimleri, idealist İslâm dâvetçileri ve tebliğcileri yetiştirmelerine izin verilmiyor.

(3) Diyanet, devletin genel müdürlük seviyesinde resmî bir kuruluşu olmaktan çıkartılmalı ve Müslümanların, devletten bağımsız hür bir cemaat teşkilâtı haline getirilmelidir.

(4) Dine ve dindarlara yapılan baskılarla Müslüman kütle cahil ve kültürsüz bırakılmıştır. Müslümanların ilim, irfan, kültür, teşkilât bakımından yetişmelerine zemin ve imkân hazırlanmalıdır.

SORU: Protestanlar, Müslümanların kendilerine kâfir demesinden şikayet ediyorlar. Buna hakları var mıdır?

CEVAP: Yoktur. Çünkü onların, yukarıda zikr ettiğim gibi ünlü bir rahipleri bizim Peygamberimiz için “Terörist” demiştir. Onlar da Müslümanlara kâfir diyor. Kâfir Arapça bir kelimedir, gerçeği örten, gizleyen, kabul etmeyen, inkâr eden mânâsına gelir. Bize göre onlar mü’min değil, onlara göre biz mü’min değiliz.

SORU: Agresif misyonerlerin İslâm dini ve Müslüman ümmeti hakkındaki niyetleri nedir?

CEVAP: Onlar İslâm’ı ve Müslümanları yeryüzünden silmeye, kazımaya ahd etmişlerdir. Irak’ta yaptıklarını görüyorsunuz.

SORU: Tarihte Haçlılar mı, Müslümanlar mı zalim, toleranssız olmuştur?

CEVAP: Zulüm ve hoşgörüsüzlükte Haçlıları kimse geçemez.

(1) Birinci Haçlı Seferi’nde Kudüs’ü aldıkları zaman şehirdeki kadın, çocuk, ihtiyar, hasta, yaralı bütün Müslümanları ve Yahudileri merhametsizce kesmişlerdir.

(2) Güney Amerika’daki yerli halkı büyük bir kıyıma maruz bırakmışlardır.

(3) Kuzey Amerika’daki Kızılderilileri kıya kıya bitme noktasına getirmişlerdir.

(4) Selahaddin Eyyubî Kudüs’ü geri aldığında şehirdeki Hıristiyanların, kıymetli eşyalarını alarak selamet içinde göç etmelerine imkân tanımıştır.

(5) Dördüncü Haçlı Seferinde Haçlılar Hıristiyan Bizans’ın başkenti Kostantiniyye’yi zapt ettikten sonra şehirde korkunç bir katliam yaptılar; yaktılar, yıktılar, çaldılar, öldürdüler, ırza geçtiler. Zulmü o kadar ileri vardırdılar ki, Ayasofya’da Ortodoks Patriği’nin kürsüsüne bir Latin orospusu çıkartarak şarkılar okuttular. Mâbede eşek, katır ve at soktular, yağmaladıkları kıymetli kilise eşyasını taşımak için kullanılan bu hayvanlar yerleri pisletti.

(6) Müslüman devletler Yahudilerin ve Hıristiyanların hayat haklarını tanımışlar, onların kendi kimliklerini koruyarak ülkede var olmalarına imkân vermişlerdir.

SORU: İslâm devletleri Hıristiyanlardan cizye adıyla bir vergi almıştır. Bu doğru mudur?

CEVAP:Elbette doğrudur. Çünkü Hıristiyanlar askerlik yapmıyordu. Bu muafiyete karşılık kendilerine bu külfet getirilmiştir.

SORU: Türklerin İstanbul’u almasından sonra Rum Ortodoks kilisesi ve bağlıları varlıklarını neye borçludur?

CEVAP: Fatih Sultan Mehmed’in rahip Gennadius’u Patrik seçmesine, kendisine ferman ve eman vermesine, ülkedeki Rum Ortodoksları bir “Millet” (ayrı bir dinî cemaat) olarak kabul etmesine borçludur.

SORU: Lâkin evrensel insan hakları muvacehesinde…

CEVAP: Bundan beş yüz küsur sene önce bugünkü kavramlar, bugünkü hukukî ve sosyal kontekst yoktu. Her şeyi, zamanına ve zeminine göre düşünüp değerlendirmek gerekir. 1492’de Yahudiler İspanya’dan koğuldular. Türkiye onlara kucak açtı…

SORU: Diyanet agresif misyonerlikle ve misyonerlerle gereken şekilde mücadele edip İslâm’ı, Müslümanları ve Türkiye’yi savunuyor mu?

CEVAP: Bu soruya kesinlikle evet demek mümkün değildir. “Diş sağlığı ve diş fırçasının önemi” hakkında hutbe okutuyor da (ben kulaklarımla dinledim!) misyonerlerle ilgili henüz bir hutbe okutmuş değildir. “Diyanet bu konuyu inceliyor, Diyanet mesele üzerinde duruyor…” gibi müdafaalar gülünçtür. Efendiler! Elinizde imkân vardır, teşkilât vardır. Hutbeler okutunuz ve halkı uyarınız. Broşürler, kitapçıklar yayınlayınız. Siz elbette birtakım ölçüsüz ve gözü dönmüş Protestanlar gibi agresif olamazsınız ama mutlaka halka dönük, kütleleri uyarmaya matuf çalışmalar, yayınlar yapmanız gerekir. Kapalı kapılar ardında beş on kişilik heyetlerin meseleyi müzakere etmeleri, rapor hazırlamaları misyonerlikle mücadele sayılır mı?İnsaf insaf insaf!.. Müslüman halk kahrından kan ağlamaktadır. Delile falan lüzum yok. “Sakın ha, Misyonerleri üzecek, rahatsız edecek bir tek lâf bile etmeyeceksiniz…” mealinde bir emir ve talimat verildiği a priori bellidir. Böyle bir talimat olmasaydı Diyanet hiç susar mıydı?

SORU: Yekun olarak her yıl Müslüman halktan milyarlarca dolar toplayan dinî cemaatler misyonerlik faaliyetlerine karşı meşru savunma yapıyorlar mı?

CEVAP: Yapmıyorlar.

SORU: Misyonerlere niçin bu kadar hürriyet, imkân, fırsat verilmiştir?

CEVAP: Bazı yeşil tilkilerin bunda büyük menfaatleri ve ikbal hesapları olduğu için. 10 Ocak 2005