MİT Müsteşarı SOS Çanlarını Çaldı
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 03 Ocak 2019
Pazar
Türkiye’nin nabızlarını elinde tutan MİT’in başındaki zatın, şu tarihe kadar görülmemiş ve alışılmamış uyarısı; ülkenin siyasî, sosyal, iktisadî, kültürel hizmetlerini yürütenlerin gözlerini açmalıdır. Açmalıdır ama açacağını sanmıyorum.
Üniversiteleri resmî ideolojinin fidelikleri ve çiftliği gibi gören
gözü açılacak? Tavşanların bile güldüğü
masallarıyla uğraşan büyük
gözü açılacak? İslâm’ı, bu Müslüman ülke için en büyük tehdit ve tehlike olarak gören birtakım
gözü açılacak? Hepsini aynı kefeye koymayalım,
gözleri açılacak? Güney Kore’nin yaptığı gibi yüzde yüz yerli ve millî bir otomotiv sanayii kuracakları yerde, yabancıların otomobillerini üreten
uyanacak?
Dünya hızla değişiyor. Yer yerinden oynuyor.
Aman düzen devam etsin, aman sistem sürüp gitsin. 1930’ların, 40’ların kafasıyla 2007’nin Türkiyesi idare edilebilir mi? Yurtta sulh cihanda sulh… Savaş kapımıza dayanmış değil, yurt içine girmiş, bizimkiler hâlâ sulhten bahs ediyor.
düsturundan haberleri yok.
Yaşlı, belki de ateh getirmiş biri saçma sapan bir kitap yazıyor; bunda camilerde başı örtülü Müslüman kadınların, imamlar nezaretinde
yapmasını teklif ediyor
Bir İslâm ülkesi düşünün ki, orada birtakım güçlü ve devletli kişiler İslâm’ı ve milyonlarca dindar Müslümanı devlet için tehlike ve tehdit olarak görüyor, böyle bir ülkenin ilerlemesi, güçlenmesi, ayakta kalması mümkün müdür?
Koskoca bir parti resimli bir propaganda kitabı çıkartıyor, bir sayfasına şöyle bir fotoğraf konmuş:
Bu irticaymış… Bu tımarhânelik zihniyetle bu memleket batmasın da ne yapsın?
Bir ülkenin ve devletin iyi veya kötü olduğunu gösteren kurumların başında okullar ve eğitim sistemi gelir. Bizim
Okulları böyle olan bir ülkenin aydınlık sabahlara çıkması mümkün müdür?
AB’ye girmek için yırtınıyoruz; Avrupa’nın iki önemli devletinin,
buna rağmen çok güçlü, dengeli, sağlıklı, başarılı ve zengin olduklarını görmüyoruz.
MİT Müsteşarı
Beyefendi’yi, cesur beyanlarından ve uyarılarından dolayı tebrik ediyorum. Onun gibi bir bürokrat, benim gibi bir gazeteci üslûbuyla konuşup yazamaz. Söyleyebileceklerini en son sınırına kadar söylemiştir.
Biz uzun yıllardan beri Türkiye’yi yüceltecek, iyi idare edecek, güçlendirecek, dünyaya güzel bir örnek haline getirecek vasıflı seçkinler ve aydınlar yetiştiremedik. Resmî ideolojinin ve Sabataist felsefenin hâkimiyetine son verip; ülkemizde âdil hukukun, millî kimlik ve kültürün üstünlüğünü sağlayamadık.
Birkaç ay önce Türk Tarih Kurumu Başkanı
“Biz bu kafayla gidersek bu toprakları elimizde tutamayız” demişti. MİT Başkanı da biraz üstü kapalı olarak bunu söylüyor. “Ülke irtica tehlikesiyle karşı karşıya iken ve lâiklik ilkesi sarsım sarsım sarsılırken bu gibi lâfların sırası mı şimdi?”
(1) Taklidî imandan tahkikî imana geçmek demektir.
(2) Namazı, ona büyük önem vererek huşû ve hudû ile kılmak demektir.
(3) Dil/lisan âfetlerinden korunmak, diliyle kimseye zarar vermemek, kimseyi incitmemek demektir.
(4) Parayı, dünya mallarını sevmemek, ihtiyaçlarını normal seviyede tutmak demektir.
(5) Müslümanların meleği olmak demektir. Müslümanlara kurt gibi bakan ve muamele eden kesinlikle ne mutavassıftır, ne de tarikatlidir. (Tarikatçı olabilir.)
(6) Resûl-i Kibriya aleyhi ekmelüttahaya efendimizi canından, çoluk çocuğundan, malından çok sevmek demektir.
(7) Elest bezminde Allah ile yapmış olduğu ahd ü misaka sâdık kalmak demektir.
(8) Peygamberimize biatli olmak ve onun sünnetlerine uymak demektir.
(9) Cömert, kerim, ihsan sahibi olmak demektir.
(10) Kötülüğü iyilikle def’ etmek demektir.
(11) İki günü birbirine eşit olmamak; her gelen günü, geçen gününden daha iyi, daha güzel, daha hayırlı olmak demektir.
(12) Az yemek, az konuşmak, az uyumak, halkla az ihtilât etmek demektir.
(13) Nefs-i emmâresini tutsak etmek demektir.
(14) Lüksten, israftan, gösterişten, gurur ve kibirden uzak durmak demektir.
(15) Uykusunda bile uyanık olmak demektir.
(16) İnsanları ve hattâ hayvanları aldatmamak demektir.
(17) Mürüvvetli olmak demektir.
(18) “Ya Rabbi ilmimi çoğalt” diye dua etmek ve faydalı, kıymetli kıraat ve derslerle bilgi ve kültürünü artırmak demektir.
(19) Fitne ve fesattan, nifak ve şikaktan ateşten kaçar gibi kaçmak demektir.
(20) Ölmeden önce ölmek, hiçleşmek demektir.
(21) Bütün insanlar kendisini kötülemekte birleşseler, onun kendisini kötülediği kadar kötüleyemezler demektir.
(22) Ondaki faziletlerin, güzel ahlâk ve karakterin düşmanları tarafından bile tasdik edilmesi demektir.
(23) Velhasıl boş lâf ve zevzeklik değil, hayırlı amel demektir. 08 Ocak 2007