SalıSelanikli Moiz Kohen efendi, yakın tarihimizin yirmi beş önemli şahsiyeti listesine girmeye hak kazanmıştır. Hayırlı ve iyi bir kişi olarak mı? Elbette değil. Bu adam Yahudi kimliğini gizlemiş ve Tekin Alp takma adıyla İslâm dışı, İslâm’a karşı bir Türk milliyetçiliği ideolojisi çıkartmıştır. Moiz Kohen Ziya Gökalp’in yakın dostudur. Ziya Gökalp mi onun hocası ve üstadıdır, yoksa o mu Gökalp’in hocasıdır? Bence Moiz Kohen, milliyetçilik ve Türkçülük konusunda Gökalp’e hocalık edecek bir zekâ ve dehaya sahiptir.

Moiz Kohen, yalancıktan Türk ve Müslüman gibi görünerek, kitaplarından birine “Kahrolsun Şeriat!” diye kin, düşmanlık, fanatizm, öfke, saldırı kokan bir bölüm başlığı koymuştur.

Adam Müslüman değil, Türk değil; benim dinime saldırıyor, kahrolsun Şeriat diyerek mukaddesatıma hakaret ediyor. Ben onu teşhir ve tenkit edince antisetimizm mi yapmış olurum?

Geçmiş yıllarda, Müslüman bir ülkede olmaması gereken yüz kızartıcı, utanç verici, çirkin ve küstah çıkışlar oldu. Birtakım kendini bilmez güruhlar caddelerde, meydanlarda, sokaklarda “Kahrolsun Şeriat!” diye bağırıp çağırdılar, uludular. Şeriat nedir? Şeriat, İslâm dininin amelî hükümlerinin tamamına verilen bir isimdir. Temizlikle, namazla, oruçla, zekatla, hacla ilgili bütün hükümler Şeriat’a dahildir. Ayrıca dünya işleriyle ilgili hukukî İslâm kuralları da Şeriat’ın bir parçasıdır. O halde Şeriat İslâm demektir. Müslüman bir memlekette, Müslüman bir çoğunluk içinde, takma isim kullanan bir Yahudinin “Kahrolsun Şeriat!” diye haykırması ne büyük bir densizlik ve edepsizliktir.

Gayr-i müslim vatandaşlarımızı tenzih ediyorum. Onlar böyle bir küstahlık, edepsizlik, düşmanlık yapmazlar. İslâm, Hıristiyanlık, Musevilik arasında teolojik bakımdan ihtilaflar da olsa bu ülkenin medenî, efendi, terbiyeli vatandaşları birbirlerinin dinlerine, inançlarına karışmaz, saygısızlık etmez, kin ve öfke kokan beyanlarda bulunmaz.

Yirminci asırda çok büyük kötülükler görülmüş, çok zulümler edilmiş, sel gibi kan akıtılmıştır. Asrın sonuna doğru Sovyetler Birliği yıkılınca bu zalim rejimin yaptığı zulümler Rusya devleti sorumluları tarafından itiraf edilmiş, haksız yere katledilen nice tarihî şahsiyetin hatıraları temize çıkartılmıştır.

Papa, bundan yüzyıllarca önce cereyan etmiş olan Haçlı seferleri dolayısıyla Müslümanlardan özür dilemiştir.

Başta Hahambaşılık ve Yahudi cemaati ileri gelenleri olmak üzere Türkiye Musevileri de, kendi cemaatlerinin mensubu Moiz Kohen’in, nam-ı diğer Tekin Alp’in İslâm’a ve Müslümanlara yaptığı hakaretleri kınamalı ve Müslümanlardan özür dilemelidir.

Almanlar, Hitler rejiminin aşırılıklarından dolayı resmen pişmanlıklarını ifade etmişler, Yahudilere milyarlarca dolar tazminat ödemişlerdir.

İnsanlık, vatandaşlık, medenîlik bunu gerektirir.

Ben Türk milliyetçilerine, Türkçülere saygı duyan, sempati ile bakan bir Türkiyeliyim. Ancak bir şartla: Üstad, rehber, önder, fikir babası olarak Moiz Kohen’i tanımayacaklar, onun sapık ilkelerini benimsemeyecekler. Bir milliyetçi veya Türkçü dindar olmayabilir. Ancak İslâm’a, Şeriat’a, Kur’an ve Sünnet ahkamına saldıran, düşmanlık eden, Moiz Kohen gibi “Kahrolsun Şeriat” diye bağıran aşırı, fanatik, militan bir kimse asla ve asla hakikî bir Türk milliyetçisi ve Türkçü olamaz. Kendi kavmini ve milletini yücelten bir dine düşmanlık eden, hakaretler savuran bir kişi nasıl milliyetçi olabilir?

Zamanımızda, Moiz Kohen’in peşinden giden bazı sahte milliyetçiler ve Türkler, İslâm’ı dışlıyor, İslâm’a cephe alıyor ve kendi ideolojilerini bir din haline getirmek istiyor. Bu Türkiye için son derece tehlikeli bir sapıklıktır.

Hakikî Türk milliyetçileri, hakikî Türkçüler İslâm’a saygılı, İslâm’a bağlı, imanlı kimselerdir. Merhum Alparslan Türkeş vefat ettiğinde, Ankara’daki o soğuk, karlı, tipili zemheri gününde bir milyona yakın imanlı Türk milliyetçisi “Bismillah… Allahu Ekber…” sloganları atmışlardı. Onların arasında “Kahrolsun Şeriat” diye bağıran tek bir sapık yoktu. Öyle bir kişi çıkmış olsaydı paramparça ederlerdi.

Milliyetçilik ve Türkçülük ne bir dindir, ne de bir ideolojidir. Türkiye’nin, milletimizin, devletimizin yücelmesini, iyiliğini, selametini istemek ve bunun için çalışmaktır.

Bu memlekette yaşayan ve hasbelkaza ateist olan insanların bile İslâm’a ve Müslümanlara saldırmaması gerekir.

Ülkemizdeki bozuk düzeni, statükoyu, soygun sistemini korumak isteyen gizli ve esrarlı egemen güçler (ki bunların içinde militan Sabataycılar da bulunmaktadır) şimdi bazı önemli Türkçü ve milliyetçi kişilere birtakım vazifeler vermektedirler. Türkçülüğe ve milliyetçiliğe statükonun, kokuşmanın, bozuk düzenin, resmî ideolojinin korunması vazife ve misyonunu yüklemek istiyorlar. Eminim ki, hiçbir imanlı ve vicdanlı milliyetçi ve Türkçü böyle bir şeyi kabul etmez.

Bu düzen vaktiyle milliyetçilere ve Türkçülere büyük zulümler etmişti. 1944’te ileri gelen Türkçüler ve milliyetçiler yakalanmış, tabutluk denilen daracık hücrelere tıkılmış, günlerce eziyet ve işkenceye mâruz bırakılmıştı.

Hiçbir Türkçü ve milliyetçi soygundan, zulümden, hukuksuzluktan, sahte ve kısıtlı demokrasiden yana olamaz. Hiçbir Türkçü ve milliyetçi, kendi vatandaşlarının başörtüsüne saldıran zalim zihniyeti destekleyemez. Hiçbir Türkçü banka soyguncusu düzenbazlara müsamaha gösteremez.

Ülkemizde maalesef birtakım ahlâksız, şerefsiz, namussuz adamlar son çeyrek asır içinde islâmî hareketi kirletmiş, dejenere etmiştir. Bu soysuzlar mukaddes dinimizi rant ve menfaat konusu yapmıştır. Sahte milliyetçiler ve Türkçüler içinde de böyle haşarat zuhur etmiştir. Ülkücü mafya ne demektir? Müslümanlar kendi içlerindeki hainleri ve haşaratı; milliyetçi ve Türkçüler de bünyelerindeki hainleri ve haşaratı dışlamakla mükelleftir.

Unutulmasın ki, Türkler İslâm dininin hükümlerine samimiyetle uydukları zaman en yüksek zirvelere çıkmışlar, en ulu izzetlere kavuşmuşlardır. Fatih, Kanunî zamanlarını düşünelim.

Sadece İslâmî kesimde değil, Türkçü ve milliyetçi kesimde de bir sürü ajan, casus, istihbaratçı, provokatör, ajitatör, yönlendirici bulunmaktadır. Müslümanlar ve milliyetçiler bunların peşlerinden giderlerse hem kendileri batacaklar, hem de vatan ve devletlerine büyük zarar vereceklerdir. 06 Aralık 2000