Cumartesi

 

Müslümanların ve okuyucularımın Ramazan-ı Şeriflerini tebrik ediyor; sıhhat, selamet, afiyet diliyorum. Yaşadığımız zaman normal, sıradan, olağan bir zaman değildir. Dünyanın, ülkemizin, insanlığın ve halkımızın durumu parlak değildir. Bu hükmü, İslâmî ölçülerin ışığında veriyorum. Bir dinsize, ateiste, İslâm düşmanına göre zaman ve gidişat iyi olabilir…

Kur’ân’ın, Peygamber Sünnetinin, ondört asırlık icmaların, fıkhın, İslâm ahlâkının yani tasavvufun, İslâmî bilgeliğin ölçülerine vurursak gerçekten çok kötü günler yaşıyoruz ve akıbetimizden korkulur. Bu zaman, iftar ziyafetleri tertiplemek ve davetlere gitmek, yemekten sonra keyif çatmak, oruç tutup teravih kılmakla vazifemizi yapmış olduğumuzu sanmak zamanı değildir.

Ülkemiz adım adım bir felakete sürüklenmektedir.

Başta Tel Aviv olmak üzere bazı şer merkezlerinde bizi ateşe atmak için planlar yapılmıştır.

Nasıl olur demeyiniz. 1914’te, Padişahın, Sadrazam’ın, kabinenin, Meclis-i Meb’usanın haberi olmadan bir emr-i vâki (olup bitti) ile Osmanlı devletini savaşa sokmuşlar ve felaketine sebep olmuşlardı. Aynı oyun şimdi niçin oynanmasın?

Müslüman halkın kaygılı, tedirgin, uyanık, tedbirli olması gerekiyor. Büyük sayıda genç ölebilir. Milletvekillerinin, bakanların, başbakanın, medya kalantorlarının, holding sahiplerinin, kodamanların, büyük bürokratların ciğerpareleri güvendedir… Ne demek istediğimi anlıyor musunuz?

Dininize sımsıkı sarılmaz, dininizin hükümlerini, emirlerini, yasaklarını, tavsiyelerini hayatınıza uygulamazsanız ileride birçok şekilde yanarsınız.

Müslümanlar dinlerine uyarlarsa gerici olurlarmış, gericilik olurmuş…

Kulak asmayın bu gibi hezeyanlara, safsatalara… Anayasanın ve evrensel insan hakları metinlerinin sağladığı din hürriyetinden meşru (yasal) şekilde yararlanarak Müslümanca yaşamayı istemek ve isteği hayata geçirmek gericilik mericilik değildir. Evet tekrar ediyorum: Kurtulmak istiyorsak, yanmamak istiyorsak, salih amellere sarılalım. Nedir salih ameller? Din kitaplarını okuyunuz.

Ramazan Etkinlikleri

Vaktiyle filan yerde, mübarek Ramazan etkinlikleri yapılacak denilerek hayli küçük dükkanı olan bir çarşı kurulmuştu. Tevatür derecesindeki rivayetlere göre partizanlar buradaki dükkanları belli bir fiyattan kiralamışlar, sonra esnafa, üzerine üç milyar lira kâr koyarak devr etmişlerdi. Yüz dükkan olsa 300 milyar, iki yüz dükkan olsa 600 milyar lira… Mukaddes Ramazan ayı ile böyle bir yolsuzluğu ve haram işi bir araya getirenlere Müslüman denilebilir mi?

Her neyse, bu konuyu geçelim ve yıllardan beri dillere pelesenk olan şu

Ramazan eğlenceleri ve etkinlikleri

konusuna eğilelim:

Ramazan etkinlikleri diye reklam yapıyorlar ve bir de bakıyorsunuz ki,

bazı mekanlarda, şarkıcılar, türkücüler, mankenler, çalgılar, çengiler…

Bunların Ramazan ayıyla, oruç ibadetiyle, İslâm diniyle bir ilgisi yoktur. Birtakım adamların ve kurumların Ramazan’ı dejenere etmeye, kutsal kavramları mıncıklamaya hakları yoktur… Beylerimiz beş yıldızlı içkili bir mekanda verilen iftar ziyafetine gidiyor, sonra filan yerde çalgı dinliyor, daha sonra başka bir mekanda fosur fosur nargile tonkurdatıyor. Sonra bu yaptıkları Ramazan etkinliği oluyor. Beyler biraz ciddiyet, biraz haya, biraz edeb!.. Ramazan ibadet ayıdır, kendini ve toplumu islah etmek (dinî ölçülere göre iyileştirmek) zamanıdır, hayır hasenat mevsimidir…Yüce İslâm dini müzik konusunda birtakım ölçüler, sınırlar, yasaklar koymuştur. İnsanları azdıran, gaflete düşüren, Allah’tan ve dinden uzaklaştıran, şehvetlerini kamçılayan müzik, dinimiz tarafından kötülenmiş ve mü’minlerin böyle musikîden uzak durmaları tavsiye edilmiştir. Yine birtakım açık saçık kadınların erkeklerin içinde şarkı söylemesi doğru değildir. Böyle şeyler zamanımızda serbestçe yapılmaktadır. Bizim itirazımız, Ramazan gibi kutsal ve dinî bir kavram ile bunların bir araya getirilmesidir…

Ramazan’da ne gibi etkinlikler yapılabilir? Aklıma gelen bazılarını sayayım:

(1) Beş vakit namaz kılma kampanyası ve seferberliği başlatılır. İslâmî kesimdeki bütün cemaatler ve tarikatlar bu konuda birleşir.

(2) Namaz kılan hür ve mukim erkeklerin cemaate, camiye devam etmeleri için yoğun bir kampanya başlatılabilir.

(3) Tesettür ve başörtüsü kampanyası açılabilir.

(4) Ezanların çok güzel okunması, namazların çok güzel kılınması için bir hareket başlatılabilir.

(5) Kutsal ayda çok ucuz fiyatla milyonlarca broşür, kitapçık, kitap dağıtılabilir. (Bu kitapların faydalı, değerli, kalıcı olması ve ehl-i sünnet çizgisinde bulunması gerekir).

(6) Ramazan ayının bereketinden ve feyzinden yararlanılarak ülkemizi sarmış olan ahlâksızlık, rüşvet, kokuşma, avanta, hortumlama, emanete hıyanet, yalan dolan pislikleriyle mücadele edilebilir.

Evet, Ramazan etkinliklerinin mutlaka dinî ve ahlâkî olması gerekir. Adına Ramazan etkinliği demekle hiçbir faaliyet dinî olmaz. Kendimizi aldatmayalım.

Efendim, Ramazan etkinliği olarak şarkı, türkü, çalgı, def, dümbelek, kadın ırlatmak gibi faaliyetlere bir şey demiyorlar ama senin dediklerin yapılacak olursa birtakım

derin

güçler kaşlarını çatarlar ve:

– Laik cumhuriyet tehlikede!

– İrtica iyice azdı!

– Türkiye için en büyük tehdit ve tehlike aşırı dinciliktir!.. gibi yaygaralar kopartır, homurdanmaya başlar.

Homurdanırlarsa homurdansınlar. Ülkemizde demokrasi vardır, oldukça hürriyet vardır, insan hakları vardır. Benim, yapılmasını istediğim şeyler Anayasa ile tanınmış, uluslararası insan hakları metinleri ve sözleşmeleri ile garanti altına alınmış haklar ve hürriyetler cümlesindendir. Dinsizler istemiyor diye temel hak ve hürriyetlerimizi kullanmaktan vaz mı geçeceğiz?

Ramazan gelince Ümmet-i Muhammed’in bir kısmı, bilhassa zenginler ve seçkinler, o yüce Peygamberin sünnetine aykırı ne işler yapmıyorlar ki… Peygamber mütevazı yaşamış, lüksten ve israftan kaçınmış, “el-fakrü fahri” (gönül zenginliğim ile iftihar ederim) buyurmuş. Biz ise lüks, gösteriş, saçıp savurma, aşırı tüketim sergiliyoruz mübarek ayda. Bu esnada halkın bir kısmı sefalet içinde kıvranıyor.

Ramazan çadırının kapısında “Bu akşam bu çadırdaki iftar ziyafetini toptan altın ticareti yapan Hacı Karun Zeheb Zâde vermektedir, duyurulur…” şeklinde kocaman levhalar… Ne ayıp ne ayıp. Böyle şeyler ihlâsa yakışır mı? Papa İslâm’a, Yüce Peygambere çatıyor, bazıları Katolik papazları da davet ederek beş yıldızlı Diyalog hoşgörü ve dinlerarası kardeşlik iftarları veriyor. Ya Rabbi! Ne günlere kaldık… 24 Eylül 2006