Müfit Yüksel’in Uyarısına Kulak Verin
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 22 Aralık 2018
Cumartesi
Kürt konusu uzmanı olan değerli araştırıcı
beyin aşağıdaki satırlarını dikkatle okumanızı, üzerinde dikkatle durmanızı istirham ediyorum.
Müfit bey diyor ki:
“1992’de yayınlanan “Kürd Soruşturması” adlı çalışma içindeki “Dünden Yarına Kürtler ve İslâmiyet” başlıklı makalemizde, İslâmiyetin Marxist-Stalinist kökenli laik-seküler gruplarca Kürdistan’dan kovulmak istendiğini, İslâmiyetin Kürdistan’ı kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu ve en büyük endişemin 25-30 yıl sonra kürtlerin “Müslümanız” deyip demeyeceği olduğunu belirtmiştim. Bu konuda dindar müslümanları uyarmıştım.
O günden bu yana 18 yılı aşkın bir zaman geçti. Hiçbir İslâmcı bize kulak asmadı. Bu zaman zarfında durum sürekli vahamet arzetti. Bölgedeki tüm dini grup ve organizasyonlar çöktü. Bölgenin geleneksel, asırlardır cari olan dînî yapısı ile taban tabana zıt, bu yapıyla kavgalı olup, ya ideolojik selefî , ya da şiî yönelimli radikal/siyasal dini grup ve akımlar 80’li yıllarla, 90’lı yılların da başlarında zaman ve enerjiyi olumsuz bir rotada tüketip, erimeğe mahkûm hale geldiler. Bölgede öteden beri var olan geleneksel dini yapılar ise zamanla büyük aşınmalara ve inhiraflara uğramış olduğundan canlılık gösteremediler. Kent ve kasabalardaki kitabevleri çevresinde kümelenmiş radikal/siyasal İslâmcı grupların yerel dini değer ve gelenekle sürekli kavga ve çatışma halinde olmaları, bölgenin dindar halkından ve bölge gerçeklerinden tamamen kopuk olmaları, hem bu grupların 90’lı yıllarda eriyip kaybolmalarına, hem de dindarların bir şemsiye altında organize olmalarının önünü kesti. 1992 Kasım ayında, Ankara’da Mazlum-Der’in gerçekleştirdiği “Kürd Sorunu Forumu”nda, bölgenin en temel dinî unsur ve yapılanmaları olan Şafiilik ve Nakşibendiliği dikkate almayan, dışlayan, bu temel İslâmî kimliklerle ideolojik- selefilik adına savaşan İslâmî grup ve hareketlerin bölgede hiçbir şansının olmayacağını belirtmiştim. Evet, yaşanan süreç bu öngörümü maalesef doğruladı.”
İslâmiyet maalesef
Bütün Türkiyede içten darbelenmektedir.
Ülkemizdeki (1) Selefî, (2) Vahhabî, (3) Aktivist, (4) Râfızî, (5) Radikal, (6) Neo-Haricî, (7) İslâm’ı bir ideoloji gibi algılayan, anlayan ve anlatan ve bunlara benzer hizipler ve fırkalar Ehl-i Sünnet ve Cemaat Müslümanlığının altını açıkça veya sinsice oymaktadır.
Türkiye’nin bütününde,
bizim için İslâmî bir necat ve kurtuluş olmaz. Arap âleminde başarılı olamamış, İslâmî hareketi çıkmaza sokmuş, Pakistanda başarılı olamamış
nasıl kurtulacağız?
Ehl-i Sünnet ile kurtulabileceğimizin en büyük delili,
Osmanlının İslâm anlayışı şu esaslara dayanmaktadır:
(1) İtikatta Ehl-i Sünnet.
(2) İlim ve fıkıhta Ehl-i Sünnet.
(3) Tasavvuf ve tarikatta Ehl-i Sünnet.
(4) İş, çalışma, iktisat, ticaret, üretim ve sosyal hayatta dine dayalı ahîlik, loncalar ve fütüvvet hareketi.
(5) Ehl-i Kitab vatandaşlara din ve kimlik hürriyeti.
(6) Her konuda orta (mutedil) yolda ve çizgide olmak, bütün aşırılıklardan kaçınmak.
(7) Şeriatın zahirinden ayrılmamak.
(8) Kur’an ve Sünnetten ayrılmamak.
Birtakım bedevîler Osmanlıyı küfür ve şirkle suçluyor. Asıl küfür ve şirk onlardadır.
Hilafet-i Osmaniye ayakta kalmış olsaydı Müslümanlar böylesine perişan olur muydu?
Bütün aşırılıklarda ifrat ve tefritlerde, radikalliklerde, terör hareketlerinde, ideolojik sapmalarda, reformculukta hayır yoktur.
Ülkemizin bütünlüğünün korunması, Halkımızın adalet ve güven içinde yaşaması, İnsan haklarına saygı gösterilmesi… isteniliyorsa:
1. Medaris-i İslâmiye açılmalıdır.
2. Turuk-i sufiyye serbest bırakılmalıdır.
3. Türkiye halkına olanca din, inanç, inandığı gibi yaşamak hürriyeti sağlanmalıdır.
Bu memleketi ayakta tutan dindir.
Birtakım şarlatanlar ve soytarılar “Ne!.. Sen ülkemizi İran’a mı çevirmek ist iyorsun?” diye yaygara kopartabilirler. Onlara cevabım şudur:
Hayır!.. Türkiye din, inanç, fikir, görüş, tenkit konusunda İngiltere’ye benzesin. Bir diyeceğiniz var mı?
DİKKAT!.. İslâm dini bir ideoloji değildir. Dinimizi bir ideoloji gibi anlayan ve anlatan cereyan ve fırkalarda hayır yoktur. Hayırlı ve olumlu görünen tarafları olsa bile; zararlı, olumsuz ve yıkıcı tarafları yüz misli fazladır.
DİKKAT!.. İslâm dini ateist bir ideoloji olan Marksizmle kesinlikle bağdaşmaz ve uyuşmaz. Şuurlu bir Müslüman asla ateist Marksistleri dost ve velî edinmez.
DİKKAT!.. Kur’ân Yahudileri ve Nasarayı dost ve velî edinmemizi yasaklamıştır. Bu yasağı dinlemeyip de onların dümen suyundan gidenler dall ve mudildir.
DİKKAT!.. Türkiye coğrafyasına İslâm (Şeriata sımsıkı bağlı) tarikatlar ve tasavvufla gelmiştir.
Türkiye Müslümanlarının büyük velinimetidir. Başta
ve
tarikatları olmak üzere bütün turuk-i sufiye imana, İslâma, Kur’ana, Sünnete, Ümmete, Şeriata büyük hizmet etmişlerdir ve etmektedirler. Tarikatlara ve tasavvufa düşmanlık edenler,
Türkiyede tarikatları yıkmak İslâmı yıkmak demektir.
DİKKAT!.. İslâmda din ve dünya, ruhanî ve dünyevî ayırımı yoktur ama İslâm siyasî bir sistem değildir.
onu çarpıtmakta ve ona büyük zarar vermektedir.
DİKKAT!..
uzun asırlar boyunca İslâm’ın en mutedil, en orta, en geniş, aslına en uygun yorumu olan
Türkiyede İslâma ve Ümmete Ehl-i Sünnet yoluyla ve metotlarıyla hizmet edilir.
DİKKAT!.. Azılı ve aşırı
Türkiye Müslümanlarını selamete çıkartacak din önderi ve rehberi değildir. Onun peşinden gidenler Mevlayı değil, belâyı bulurlar.
DİKKAT!..
yani din ile hayatı birbirinden ayırmak Müslüman toplumlar için en büyük zahirdir.
DİKKAT!.. İslâm dini hak din olmakta öteki muharref dinlerle müşareket (ortaklık) kabul etmez.
DİKKAT!..
tarafından çıkartılmış
aşırı bir fırkadır ve Ehl-i Sünnet dairesi içinde değildir.
DİKKAT!.. Herkes eline rastgele bir Kur’ân tercümesi, meali, tefsiri alsın ve bu metinleri kendi re’y ve hevası ile yorumlasın diyenler son derece yanlış bir metodu uygulamakta ve tavsiye etmektedir.
DİKKAT!.. Ehl-i Sünnet dairesi dışına çıkmış olan, kendi hevalarına göre ictihad yapıp fetva veren bütün aykırı ilahiyatçılar yanlış yoldadır.
DİKKAT!.. Sünnetin tamamını inkar edenler dinden çıkmıştır, sahih hadislerin bir kısmını inkâr edenler ise vahim ve öldürücü bir bid’ate düşmüşlerdir.
DİKKAT!.. Mü’mini tekfir edenin kendisi kafir olur.
DİKKAT!..
. Yani
diyen ve kıbleye dönerek namaz kılan Müslümanlar küfür ve şirkle itham edilmez. Ehl-i Sünnet ulema ve fukahasının geçerli fetvası ile küfrü isbat edilmedikçe ve bu fetva salahiyetli kadı tarafından tasdik edilmedikçe kimsenin kâfir, müşrik ve mürted olduğu söylenemez.
DİKKAT!.. Bütün Müslümanlar, çeşitlilik içinde sarsılmaz bir birlik teşkil ederler. Bu birliğin ismi
. Ümmet birliğini ve şuurunu yitirip de fırkacılık ve hizipçilik taassubuna duçar olanlar sapıtmıştır.
DİKKAT!..
İslâm dinini ve İslâm Şeriatini tehdit eden en tehlikeli bid’attir.
DİKKAT!.. Mezhepsizlik dinsizliğe köprüdür.
DİKKAT!.. Telfik-i mezahib dini oyuncak etmektir.
DİKKAT!.. İslâm dininin bilgileri ve hükümleri ancak ve ancak icazetli ulema ve fukahanın kitaplarından öğrenilir.
DİKKAT!.. Bir rehbere muhtaç olduğu halde gerçek bir rehbere ittiba ederek onun nasihat ve irşadlarını dinlemeyen kişi bilmeden, farkına varmadan Şeytanı rehber edinmiş olur.
DİKKAT!.. Hulefa-i Râşidînden sonra Kur’ana ve Sünnete en uygun İslâmî uygulama Osmanlı uygulamasıdır. (Mekke Şafiî reisüluleması Ahmet Zeynî Dahlan).
DİKKAT!.. Sevgili Müslümanlar!..
Cadde-i Kübradan ayrılmayınız… Dar çıkmaz sokaklara girmeyiniz…
Bozuk ilahiyatçılara aldanmayınız… Cumhur-i ulemanın yolunda ve izinde olunuz. İcazetsizlerin ictihad ve fetvalarına kulak asmayınız… 04 Temmuz 2010