Müftü Efendilere Açık Mektup
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 25 Kasım 2018
Önce selam ve hürmetlerimi sunar, hayırlı başarılar dilerim.
Hoşgörünüze sığınarak bir hususa dikkati çekmek istiyorum. Sizleri Avrupa takım elbisesiyle, yazın kısa kollu gömlekle, başı açık olarak gördüğümde çok üzülüyorum. Müftülük büyük bir makamdır.
radiyallahuanh efendimiz
buyurmuşlar.
Müftülüğün kadr ü kıymetini siz düşününüz.
Mümkün olabildiğince bu kıyafetle görünmelidirler. Eskiden buna itiraz edenler olabilirdi ama
sanıyorum.
Mutlaka papaz elbiseleri giymeleri, zünnar takmaları, âyinlerde başlarına papaz serpuşu geçirmeleri gerekir.
Müftülerimiz ille de Avrupa kıyafeti giyeceklerse,
Öyle bir iki liraya satılan ucuz Çin işi takkeler değil, sanat eseri ve güzel takkeler.
Sarık, takke, bunlara benzer serpuşlar Müslümanların taçlarıdır.
Kravatsız
uygundur.
Kıyafet ve serpuş konusunda
vardır.
1. Hıristiyanlığın şeairi olan
Eskiden zorla giydirdiler, şapkaya karşı çıkanları idam ettiler. Bugün zorlama yoktur, kesinlikle giyilmemesi gerekir.
2. Resulullah Efendimiz (Salat ve selam olsun ona)
buyurmuşlardır.
3. Dinde reform, yenilik, değişiklik yaparak İslam’ın içini boşaltmak isteyenler İslamı bir ideolojiye ve hümanizmaya benzetmek, Ümmet’i de protestanlaştırmak istiyor. Onların tuzaklarına düşülmemelidir.
Osmanlılar Tanzimat’tan sonra Avrupa elbiseleri giydiler ama başlarına fes geçirmek suretiyle farklılıklarını ve üstünlüklerini muhafaza ettiler.
Bütün müftü efendilerden, erkek kılık kıyafetinde ve serpuşunda, kadın tesettüründe; İslam dinine, İslam medeniyetine, İslam kültürüne dönüş hareketi başlatmalarını; kendilerinin de sarıklı ve cüppeli olarak halka örnek olmalarını temenni ediyorum. Bir kusurum olmuşsa müsamaha nazarıyla bakılmasını istirham ederim.
Tekrar selâm ve hürmetlerimi arz ederim.
Fertlerin (bireylerin) ve toplumların iyi ve kötü tarafları, hayırları ve şerleri, sevapları ve günahları vardır.
İslam dininde bunların kriterleri vardır.
Bir insanın veya toplumun iyilikleri terazinin bir kefesine, kötülükleri öbür kefesine konursa, hangisini ağır bastığına bakılır. Şayet kötülükler, günahlar, şerler ağır basıyorsa, o kişinin veya toplumun durumu fena, geleceği kötü demektir.
İnancın sahih, doğru, temiz olması büyük bir kriterdir.
Namazın dosdoğru kılınması veya dinin direği olan bu ibadetin terk edilmesi, hafife alınması.
Zekat fıkha uygun olarak veriliyor mu, verilmiyor mu?
İslam ahlakına uyuluyor mu, uyulmuyor mu?
Kadınlar Kur’anın, Sünnetin, Şeriatın tesettür ve hicab emirlerine uyuyor mu, uymuyor mu?
Riba, zina, bina konusundaki durum…
Temizlik, şeffaflık, doğruluk dürüstlük var mı, yok mu?
Rüşvet, alavere dalavere, hortumlama, yetim malı yeme, rantçılık, haram yiyicilik…
İşte fert olsun, toplum olsun islamî ölçüler bunlardır.
Müslüman bir toplum namazı büyük ölçüde terk etmiş ama maddî zenginlik artmış, her yere gökdelenler yapılmış, lüks otomobiller yollardan sel gibi akıyor… Bunlar, o toplumun durumunun iyi olduğuna delil teşkil etmez.
İşin başı imandır, ilimdir, ahlaktır, hayırlı işlerdir, ibadettir, Kur’ana Sünnete ve Şeriata uymaktır.
Ümmet birliği yoksa,râşid ve âdil bir Halifeye biat ve itaat yoksa, otoyollarla hava alanlarıyla gökdelenlerle otomobillerle kurtuluş olmaz.
Azgınlık, âşikârefısk u fücur olan yerde terazinin şer kefesi ağır basar. 25.04.2016