Muhalefet
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 26 Şubat 2019
CumaDemokratik bir sistemde vasıflı, güçlü, tesirli, temiz bir muhalefet yoksa orada ülke ve devlet iyi idare edilemez, bir sürü bozukluk baş gösterir. Muhalefet denilince de sadece, iktidar olamamış partiler düşünülmemelidir. Aydınlar, halk, medya, lobiler, baskı grupları da muhalefettir.
Türkiye’nin bugünkü perişan halinin sorumlusu sadece kötü ve beceriksiz iktidarlar değil, vasıfsız ve tesirsiz muhalefettir.
50’li yıllarda Osman Bölükbaşı’yı hatırlıyorum. Partisinin Millet Meclisi’ne sokabildiği tek milletvekili idi ve tek başına muazzam, mükemmel, güçlü bir muhalefet yapıyordu. Çantasına belgeleri doldurur, kürsüye çıkınca muhatablarını şaşkına çevirirdi. Milletvekilliği kaldırılmış, hapse atılmış, fakat susturulamamıştı.
Kültürlü, cesur, gözükara, iradeli, ısrarlı, azimli tek bir adam bazen kalitesiz bir milyon kişiye bedeldir.
Sloganla, ucuz edebiyatla, gözü kapalı tenkit etmekle, isbatsız delilsiz konuşmakla muhalefet olmaz. Böyle muhalefet saman alevi gibidir.
Bu memlekette uzun yıllardan beri yolsuzluklar oluyor. Kredi yolsuzlukları yeni bir şey değildir. Devletin ve belediyelerin bütçelerini hortumlamak, büyük işlerden yüzde on komisyon almak, memleketi bir arpalık gibi görmek; kayırma, torpil… bunlar Türkiye’nin müzmin dertleridir.
Bunlarla mücadele etmek için sağlam bilgiler, belgeler, deliller toplanması, mükemmel dosyalar hazırlanması ve adliyeye, medyaya, diğer merci ve makamlara bunların verilmesi gerekirdi. Birkaç istisna dışında böyle çalışmalar yapılamamıştır.
Soyulma edebiyatı yapmak çok kolaydır. Soyuluyorum, soyuluyorsun, soyuluyoruz… Sittîn sene bağırıp çağırsan bu edebiyatla bir yere varamazsın. Polis hafiyesi gibi çalışacaksın, bilgi ve belge toplayacaksın, dört başı mâmur dosyalar hazırlayacaksın ve bunları pür tantana pür velvele adliyeye, medyaya vereceksin.
Bazı sorumlu kişiler birtakım dosyaları gizliyor, bekletiyor, zaman aşımına uğratmak istiyormuş. Bu ağır ve vahim bir suçtur. Lakin kuru sözle bu kişilere bir şey yapılamaz. Belgeler, bilgiler, şahitler, isbatlar, deliller ile ortaya çıkacak ve dosyaları bekletenlerin canına okuyacaksın.
Şimdiki cumhurbaşkanımız kirli bir mazisi, politika geçmişi, sâbıkası olmayan temiz ve lekesiz bir hukukçudur. Ona ulaştırılan her dosya mutlaka muameleye konulacak, emrindeki denetleme teşkilatı tarafından ele alınacaktır.
Devletin polisi, adliyesi, savcıları, istihbaratı vardır. Ancak bunlar yeterli değildir. Aydınlar, sivil kuruluşlar, medya mensupları da savcı gibi, polis gibi çalışıp pislikleri araştırmalı, dosyaları hazırlamalı, kötülerle ve kötülükle mücadele etmelidir.
Türkiye’de bir politikacının yalan söylemesi, halkı aldatması kanunen bir suç değildir. Sadece ahlakî bir düşüklük ve zaaf olarak görülmektedir. ABD’de, başka ülkelerde bir devlet ve hükümet adamının, büyük bir bürokratın halkı aldatması, yalan söylemesi suçtur. Öyle ağır bir suçtur ki, bu yüzden bazen mevkiinden bile olur. Bizde birtakım politikacılar, bürokratlar, önemli adamlar sık sık yalan söylemekte, halkı aldatıp durmaktadır. Bunlar kanunlar tarafından cezalandırılmıyorsa, medya harekete geçerek dosyalarını hazırlamalı ve onları teşhir ve terzil (rezil etmek) etmelidir. Bizde bu da yapılmıyor hakkıyla.
Son krizden bir gün önce, büyük bir bürokrat devalüasyon yok dedi, halkı ve iş adamlarını aldattı. Bu yalancıya ne yapıldı?
Kulağı delik olanlar, kulisleri bilenler, perde arkasındaki dalaverelerden haberdar olanlar yıllardan beri sürüp giden yüzde on komisyonları çok iyi biliyorlar. Bu konuda çok istihbarat, çok karine mevcuttur. Fakat bir şey yapılmıyor. Ülkenin, sistemin müzmin, cılk, kangren olmuş bir yarasıdır bu yüzde onluk komisyonlar. Kimsenin gözünün yaşına bakılmamalı ve dosyalar hazırlanmalı ve bu komisyoncu haşarat bitirilmelidir. Bu iş muhalefetin ana vazifelerindendir. Kim yapacak bu muhalefeti?
Son on beş yıl içinde korkunç bir kara para birikimi oldu. Pozitivist, materyalist, eksik boyutlu kafalar, zihniyetler, akıllar kara ve haram paranın bir ülke, bir millet, bir devlet için ne büyük bir belâ ve musibet kaynağı olduğunu anlayamazlar. Dine, âhirete, cennet ve cehenneme, hesaba, azaba inanmayan bir kafa için paranın sadece miktarı, alım gücü önemlidir. Helalmiş harammış, orası umurlarında değildir. İslâm dini haram paranın ateş ve felaket olduğunu bildiriyor. Türkiye, içindeki haram ve kara para cerahatini temizlemedikçe felah bulamaz, kurtulamaz.
Müslümanlar bütün güçleriyle kara paraya karşı çıkmalı, bu konuda üzerlerine düşen muhalefet vazifesini yapmalıdır. Din dilinde bu muhalefete “Emr-i bil mâruf ve nehy-i an’il münker”” denilir, farzdır. Ümmet-i Muhammed bu farzı terk ederse başına azap ineceği hadîslerde haber verilmiştir.
Fert olsun toplum olsun, insanın olduğu yerde birtakım beşerî zaafların görülmesi tabiîdir. Müslümanlar da beşerî zaaflardan münezzeh değildir. Din âlimleri, hakikî şeyhler, olgun Müslüman aydınlar, az veya çok kalabalık mü’min grupların başlarını çeken liderler, ağabeyler, üstadlar, efendiler, hazretler, mücahidler özel hayatlarının temizliği ile bütün vatandaşlara örnek olmak mecburiyetindedir. Onlar, bilhassa para, dünya malı, servet konusunda şeffaf ve temiz olmalıdır. Aksi takdirde hem kendileri yanmış, hem de Müslümanları yakmış olurlar.
Maalesef bazı kocaman, kodaman, anlı şanlı, ünlü münlü islâmcı şahsiyetler para, mal, servet konusunda, İslâm’ın hükümlerine uymamış ve hayli kirlenmişlerdir. Böyle kişilerin muhalefet yapmaları mümkün değildir. Çünkü düzencilerin elinde onların kabarık dosyaları bulunmaktadır. Onlar düzenî satrancın piyonları durumuna düşmüşlerdir. Onların misyonu Müslümanları yüceltmek ve hürleştirmek değil, İslâm dâvasını ve Müslüman toplumu manipüle etmek; çıkmaz sokaklara sokmaktır. Yıllardan beri islâmî kesimin enerjisi, ümitleri, imkânları, zamanı, potansiyeli, gücü ziyan ediliyor. Birkaç kodaman dolarla milyarder olsun, ün ve ikbale kavuşsun, etraflarındaki avaneler de az veya çok rant yesinler diye. Çok yazık! 21 Nisan 2001