CumartesiAkıl almaz işler oluyor. Meclis’te medya ile ilgili bir kanun tasarısı kabul edildi.

Bu kanun sanki medya imparatoru bay mâlum için çıkartılmıştır.

Yolsuzluklarla ilgili yayın yapmak çok zorlaştırılmış, çok agır cezalar getirilmiştir. Işin en garip tarafı, kanunun oylanması esnasında Meclis’te muhalefet partilerinin varlık gösterememiş olmasıdır.

Kanuna karşı ancak 54 red oyu verilmiştir.

Fazilet’te 100’den fazla milletvekili var.

DYP’nin 80 milletvekili bulunuyor. Yekûn olarak 180 eder. Muhalif milletvekilleri kanunun oylanması esnasında orada bulunsalar ve red oyu vermiş olsalardı, tasarı kabul edilmemiş olacaktı.

Simdi tek ümit, Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu anti-demokratik kanunu imzalamamasıdır. Kanun kabul edilince muhaliflerin içinden nice kişi timsah gözyaşları dökerek ah basın, vah hürriyet, eyvah serbestlik diye aglaşmaya, dövünmeye başladı. Peki be mübarekler, kanun oylanırken neredeydiniz?

Eskiden, hatırlıyorum,

Meclis’teki bazı önemli oylamalara agır hasta, yatalak milletvekilleri bile bazen sedye ile getirilir, oyunu kullanması saglanırdı.

Simdi böyle hassasiyet yok.

Yeni kanun, habercilik bakımından Türkiye’nin son nefes borusu olan

internet yayınlarına da büyük darbe indirecektir.

Yalçin Küçük

ülkemiz için

Tekelistan

diyor, bu isimde bir de çok ilginç kitap çıkarttı.

Yahudi Türkleri, Dönmeleri, Sabataycıları araştırıyor.

Dönme olmayıp da hâlis Yahudi olan, fakat isimleriyle, kimlikleriyle Müslüman görünenler de var.

Medya konusunda her geçen gün biraz daha tekelleşmeye gidiyoruz. böyle bir tekelleşme demokrasiyi yok eder.

Günlük gazeteler çıkartabilmek için dev sermayelere ihtiyaç var. Muazzam tesisler, binlerce kişiden müteşekkil kadrolar, yüz milyonlarca dolarlık işletme sermayeleri.

Büyük gazeteler zarar ediyor.

Bu zararı karşılamak için patronların bankacılık, holdingçilik yapmaları gerekiyor.

İktisadiyatı çökmüş bir ülkede helâl para kazanmak o kadar kolay bir iş degildir.

Sonunda bildiginiz işler oluyor. Bankaların içi boşaltılıyor, bir takım gayr-i meşru karışık işler oluyor.

Saadettin Tantan niçin İçişleri Bakanlıgı’ndan uzaklaştırıldı, azledildi?

Onun kurmuş oldugu kadrolar niçin hallaç pamugu gibi atılıyor?

Son haftalarda bazı kodaman ve kocaman adamların durumu vahimleşmişti. Büyük ve güçlü bir politikacının kardeşi etrafındaki aglar daralıyordu. Onun kurtarılması lazımdı. Büyük medya dikkatleri başka sahalara çekmek için yapay bir gündemin maddelerini işleyip duruyor.

Erkek bir şarkıcı, Amerika’da erkek arkadaşı ile deniz kenarinda sarmaş dolaş olmuş,

bunların resimleri bulundu ve kamuoyu günlerce bu işle meşgul edildi.

Bugünkü metodlarla Türkiye kokuşma belâsından kurtulamaz.

Bazı gazeteciler istedikleri kadar bagırıp feryat etsinler, faydası olmaz. Kokuşmacılar adeta şöyle diyerek meydan okuyorlar:

“Türkiye bizim çiftligimizdir. Onu soymamıza, ona tahakküm etmemize, milyarlarca dolar çalmamıza hiçbir güç mâni olamaz. Mâni olmaya kalkanın da canına okuruz.”

Halen cezaevinde bulunan büyük bir medyacının İngiltere’de, Amerika’da, başka ülkelerde milyarlarca dolarlık mülkleri varmış. Kanlıca’dakı yalısında inşaat gece gündüz devam ediyormuş. Kokuşma cephesi, içeriye düşen dostlarını, arkadaşlarını, yâranlarını kurtarmak için çareler ve çözümler araştırıyor. Sonbahara kalmaz, çıkartırlar. Beş sene hapis cezasi alan, infaz sistemi ile yirmi aydan az yatar. Ondan sonra zuladaki malları, paraları yeme safası başlar.

Tarkan’ın erkek arkadaşı ıle çekilmiş seksî resimleri ile birlikte

“İrtica tehdit ve tehlikesi”

de,

kamuoyunu uyutma ve afyonlama ana maddelerinden

biridir.

Bırakın şimdi kokuşmayı, soygunu moygunu, lâiklik tehlikede, Kemalizm tehlikede, Cumhuriyet tehlikede…

Medya ile ilgili kanun oylanırken Meclis’te bazı yenilikçi milletvekilleri bulunmamışlar. Büyük medya patronlarının hoşlanacagı bir hareket yapmışlar. Aferin aferin…

DYP’den

Kamer Genç

kanuna karşı şiddetli bir konuşma yapmış.

Ne garip bir ülkede yaşıyoruz…

Geçenlerde islâmî kesimden bir zat ABD’ye gitmiş, büyük paralar ödeyerek oradaki nüfuzlu bir Yahudi ile görüşmüş.

Amerika’da bazen bir randevu alip görüşebilmek için yüklü paralar ödenir.

Eski Dişişleri Bakani Kissinger, bir toplantıya katılmak için bir milyon dolar ücret alıyormuş

diye duymuştum. Neyse,

bizim İslâmcı zat paraları vermiş. Yahudi ile konuşmuş ve akıl almış.

Ne günlere kaldık ey Gazi Hünkâr! Müslüman bir Türkiyeli tá Amerika’ya gidiyor ve oradaki bir Yahudi’den para karşılıgında akıl alıyor. Bizim bildigimiz, akıl parayla alınıp satılmaz. Böyle bir şey mümkün olsaydı nice zengin salak süper zeki olabilirdi.

Ülkemizde gerçekten genel ve yaygın bir kalitesizlik var. Iktidar kalitesiz, muhalefet kalitesiz, egitim ve üniversite kalitesiz, medya kalitesiz; edebiyat, sanat, kültür kalitesiz.

Türkiye’nin en büyük zaafları sırayla sunlar:

1. Beyinsizlik.

2. Kalitesizlik.

3. Toplumsal yabancılaşma, alienasyon.

4. Çürüme, çözülme, tefessüh.

Geçenlerde ünlü bir lisenin, yirmi bir yıl önce mezun olmuş eski ögrencileri bir araya gelmişler, bir kutlama gecesi yapmışlar. Kırk yaşına varmış, makam mevki, çoluk çocuk sahibi olmuş kişiler. Birkaç kişiden duydum, son derece bayagıca işler yapılmış. Fazla miktarda içki içilmiş, sarhoş olunmuş. Tiksinti ve bulantı verecek şekilde seks hikâyeleri anlatılmış. Mütemadiyen hihihi… hahaha… hohoho… diye gülüşülmüş, kahkaha atılmış… Ertesi gün: Oh ne eglendik ne eglendik demişler.

Türk parası bitti pul oldu. Paraya tapanlar putlarının eriyişini dehşet ve hüzün içinde seyrediyor. İmkânı olanlar lira putunu bıraktılar, dolar putuna tapınmaya başladılar. Sonbahara büyük bir kriz daha bekleniyormuş. Bakalım dolarcıları putları kurtarabilecek mi? 17 Haziran 2001