Mühendise Edebiyat Gerekmez mi?
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 10 Mart 2019
Ne diyorlar biliyor musunuz?.. Ben doktor, ben mühendis olacağım, ben Siyasal’da okuyorum, ben ileride teknokrat olacağım, binaenaleyh bana edebiyat gerekmez.
Bunlar ne kadar talihsiz boş laflardır.
Biri edebiyat uzmanlığıdır, Türkiye’de Türkologluk. Herkesin Türkolog olması gerekmez ama
(lise ve üniversite mezununun)
Edebiyat kültürüne sahip olmayan bir doktor, mühendis, idareci, kaymakam, vali, subay, hâkim, veteriner düşünemiyorum.
Lisan ikiye ayrılır. Birincisi, üç yüz kelimelik
(sözlü) günlük iletişim dili. İkincisi on binlerce kelimeden, terimden oluşan
Ziraat mühendisi de zengin edebiyat Türkçesine vakıf olmalıdır.
Sadece edebiyat kültürü değil, tarih kültürü, felsefe (psikoloji, mantık, ahlâk, metafizik, estetik), sanat, mimarlık, şehircilik, iktisadî ve beşerî coğrafya…
Yanlış anlaşılmasın, bu saydıklarımın uzmanlığı değil, kültürü olacaktır okumuş kimselerde. Bu kültür liselerde verilir… Yahut verilmez…
Türkiye’nin başındaki en büyük bela, şifahî kültür bataklığına düşmüş olmasıdır.
Genel kültürün yanında ahlâk, karakter, görgü olması gerekir.
Bir şeyler kapsın kapamasın, herkese
(hikmet) dersleri verilmelidir.
Bilgeliğin binlerce kuralından biri,
dir. Bunu öğretmezsek toplumda dirlik ve düzen olur mu?
Türkiye Müslüman bir ülkedir. Millî kimliğimizin ana unsuru İslâm’dır. İnansın veya inanmasın, her Türkiyeli okumuşun İslâm konusunda doğru kültüre sahip olması gerekir.
Bugün bizde Müslümanların da, İslâm’dan kopmuşların da sahih (doğru) bir İslâm kültürü yoktur. (İstisnalar kuralı bozmaz.)
Bugünkü yetersiz, çağ dışı, ideolojik, vesayetçi eğitim sistemi kesinlikle millî değildir.
Dünyanın en iyi, en güçlü, en üstün Japonca enstitüleri, uzmanları nerededir? Elbette Japonya’da. Türkiye’nin, Türkoloji araştırmaları konusunda dünya birincisi olması gerekmez mi? Gerekir ama…
Şu seksen milyonluk Türkiye’de,
Kaç Türkiyeli, 1928’den önce vefat etmiş
okuyabiliyor?
İngiltere’de Shakespeare’i, Almanya’da Goethe’yi, İran’da Hâfız’ı okuyup anlayabilen lise mezunları en az yüzde ellidir ama
Fransa’da, bakalorya imtihanlarında sorulan
bizim lise mezunlarına sorsalar acaba cevap verebilirler mi?
Edebiyat yok… Fuzulî ve Ziya Paşa yok… Mantık yok… Yeterli tarih kültürü yok… İktisadî ve beşerî coğrafya kültürü yok… Mimarlık ve şehircilik yok… Yazılı medeniyet ve kültür yok… Medenî zihniyet yok… İstanbul görgüsü, nezaketi, ahlâkı, kibarlığı yok…
İnsanlarımızın bir kısmını (yüzde kaçını?) robotlaştırmışlar, zombileştirmişler, uyurgezere döndürmüşler.
Adam okumuş geçiniyor ama imla, gramer, noktalama, üslup, mantık yanlışı yapmadan üç yüz kelime yazamıyor.
Düşünceler kopuk kopuk… Şizofrenlerin telgraf dili gibi.
Bir kısımlarında lisan da kalmamış. Ahalar ohalar, iniltiler, böğürtüler, haykırışlar, yuh beler, amma da krallar…
Nerede Osmanlıdaki lisan ve edebiyat, nerede bugünkü lisan ve edebiyat.
Her şeyden önce eğitim sistemimizi ve okullarımızı düzeltmemiz, ıslah etmemiz gerekir.
Okumaya istidadı (yatkınlığı) olmayan herkesi okutmak bir felaket ve intihardır.
Boş laflarla ıslah olmaz.
birkaç sene sonra uluslararası çok ehliyetli eğitimcilerden oluşan yeminli bir jüri ve bilirkişi heyeti okulu teftiş edecek ve
meâlinde rapor verecek.
Eğitimi ve okulları düzgün, vasıflı, güçlü, hayırlı olmayan; devletine vatanına milletine gerçekten hizmet edecek güçlü elemanlar yetiştiremeyen: emanetleri (işleri, vazifeleri, makam ve mevkileri, başkanlıkları) bunlara veremeyen bir ülke ayakta duramaz.
Türkiye’nin kelle sayısına değil, keyfiyete ve vasfa ihtiyacı vardır.
İçinizde M. Kemal Paşa kadar Türk edebiyatına vakıf biri var mıdır? Kemal Paşa, Sultan Abdülhamid mekteplerinde mükemmel Türkçe ve edebiyat öğrenmişti. 12.01.2018