Mukavkisin Vebáli
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 05 Aralık 2018
Türkiye’de yaşayan 77 milyon halkının vebáli kimlerin üzerinedir? İşte büyük soru, büyük mesele budur. Bu soruya cevaplar arayalım:
İcazetli
ve fakihlerinin, onların yanında iyi niyetli ve imanlı Sünnî İlahiyatçıların bu konuda büyük sorumluluğu ve vebáli vardır. Çünkü onlar bilenlerdir ve bilenlerin bilmeyenleri en uygun ve düzgün şekilde uyarmaları kaçınılmaz bir vazifedir, farzdır. Türkiye’deki icazetli alimler, fakihler, bilenler; halkı uyarmak, aydınlatmak, bilgilendirmek, nasihat etmek vazifesini hakkıyla yerine getiriyor mu? 10 üzerinden not verilmek gerekse kaç not alırlar acaba?
Bu konuda icazetli gerçek
de büyük sorumluluğu ve vebáli olduğunu kim inkâr edebilir. Tasavvuf sahasında halkı uyarmak, doğru yola (Sirat-ı Müstaqim) çağırmak konusunda, yapılması gerekenler, yapılabilecekler yapılıyor mu?
Müslüman
de bu konuda çok büyük vazifeleri vardır. Onların omuzlarında, dağları haşyetten param parça edecek sorumluluklar, vebáller bulunmaktadır. Onlar bu vazifelerini hakkıyla yapıyorlar mı?
Müslüman
sorumluluk ve vebáli de çok büyüktür. Ziyalı ne demektir?
Onların da halkı uyarmak, aydınlatmak, bilgilendirmek konusunda vazifeleri vardır.
İşte bu ziyalı kişiler halk ile ilgili hizmetleri yapıyorlar mı?
Yukarıda
Tekrar soruyorum:
Bu vazifeler hiç yapılmıyor demiyorum. Lakin yapılması gerektiği gibi, bu günkü imkânlarla yapılabilecek kadar yapılıyor mu? En uygun ve en güzel şekilde yapılıyor mu?
Kur’anın, Sünnetin, Şeriatın, tasavvufun, İslâm ahlâkının, İslâm hikmetinin kriterleri, ölçüleri, mizanları vardır. Bu hizmetler, elbette bunlara göre yapılmalıdır.
Büyük imkânlar vardır… Büyük fırsatlar vardır… Büyük paralar vardır… Alimlerimiz, ariflerimiz, faqihlerimiz, meşayihimiz, ziyalılarımız bu hürriyet ve imkânlardan yararlanarak halkı ve bilhassa gençliği kurtarmak, yetiştirmek, olgunlaştırmak için nasıl çalışıyor?
İslâm müjdesini her kesime en uygun üslûpla ulaştırabiliyor muyuz?
Zengin bir ailenin lüks çocuğu memleketin en parlak üniversitesine gidiyor. Ailesi ve kendisi dinden kopmuş. Onu İslâma, necata, felaha, ebedî saadete çağırıyor muyuz? Bu konuda ne gibi yayınlarımız, faaliyetlerimiz, hizmetlerimiz vardır? Onun hayatını değiştirecek harika mektubu kendisine yazıp gönderebiliyor muyuz?
İslâm düşmanlarına, agresif dinsizlere sövüp saymakla, sizi gidi kâfirler, cehennemlikler demekle iş bitmez ki?
Dâvet ve nasihat iki türlü olur:
En uygun metotla, en güzel lisanla, en hikmetli beyanla çağırmak…
Hal diliyle onlara örnek olmak.
Bizim alimlerimiz, faqihlerimiz, meşayihimiz, ziyalılarımız bu iki yoldan, kal ve hal ile davet ve nasihat hizmetini hakkıyla yapıyorlar mı? Biz Türkiye Müslümanlarının, dinden uzaklaşmışlar, dine karşı olanlar için ne gibi kitaplarımız, broşürlerimiz, dergilerimiz, yayınlarımız bulunmaktadır?
Yurdun her yerindeki sohbethanelerimizin sayısı kaçtır. Yukarıda saydığım ve anlattığım hizmetleri yapabilmek için
Bizde bu ahlâk var mıdır?
İçi ateş dolu dinsizlik ve imansızlık uçurumunun kenarında dolaşanları kurtarmak için ne yapıyoruz? Yoksa onları ateşe düşürmek için bir tekme mi atıyoruz?
Güzel mektuplar (mecazi mânada) yazsak, ayağı kayanların hiç olmazsa bir kısmını kurtaramaz mıyız? Bu mektupları kimler yazacaktır?
Bu mektuplar nasıl yazılır biliyor musunuz? Önce yazan gözyaşlarıyla yazacak, okuyan ağlayacak… İlimle, irfanla, yüksek kültürle yazılacak. Candan yürekten yazılacak.
Kimse bendenizi suçlamasın, sen kim oluyorsun demesin. Vazifelerini, himmet ve hizmetlerini Kur’ana, Sünnete, Şeriata, İslâm ahlâk ve hikmetine uygun şekil ve tarzda yapanlara bir şey dediğim yok. Onların ellerinden ve ayaklarından öperim. Ruhaniyetleri üzerimize sayeban olsun.
Ey ilim sahipleri!.. Ey kültürlüler!.. Ey idareciler!.. Ey imkânlılar!.. Ey ellerinde fırsat olanlar!.. Ey para babası zengin Müslümanlar!.. Ey cemaat başkanları!.. Ey çobanlık yapanlar!..
Yapılması gereken hizmetler, yapılabilecekler hakkıyla yapılmış olsaydı Türkiye böyle olmazdı, İslâm dünyası böyle olmazdı, insanlık âlemi böyle olmazdı.
Resulullah Efendimiz (Salat ve selam olsun ona)
gönderdiği nâmede
buyurmuştu. Şu yetmiş yedi milyon halkın vebâli de birilerinin üzerinedir. 05.06.2015