Cuma

Müslüman halka hitap ediyorum. Müslüman kelimesini kullanmam bazılarının hoşuna gitmeyecektir. Düşüncesini, görüşünü açıklama hürriyeti var, beğenmeseler de bu hürriyeti kabul etsinler.

Evet, sevgili Müslüman halk, aldatılıyorsun. Bu konuda seni uyarmayı bir vazife biliyorum. Kim aldatıyor?.. Ne şahıs ismi veririm, ne kurum. Ben savcı değilim, hakim değilim, hele cellat hiç değilim. Ismarlama gömlek dikmiyorum, hazır konfeksiyon dikiyorum. Kimin üzerine denk gelirse, gömlek onundur.

Aldatmak ne demektir? Doğru olmayan şeyler söyleyerek kandırmaktır. Hasta birine sağlıklı dersen, Eğri birine doğru dersen, haram yiyen birini Hz. Ömer gibi (tertemiz) doğru göstermeye yeltenirsen, Siyaset bilmeyen birini, büyük ve dahi politikacı gibi gösterirsen, Kendini kurtarmaktan âciz biri için “Bu adam memleketi kurtaracaktır” dersen, Büyük yolsuzlukları, büyük kara servetleri, büyük hortumlamaları gizlersen… muhataplarını kandırmış, aldatmış olursun.

Geçenlerde sekiz-on çağdaş gazeteci hanım, başlarını örterek topluca fotoğraf çektirdiler, bu suretle ülkemizdeki müzmin başörtüsü yasağını protesto ettiler.

Ellerinde çok büyük imkanlar, fırsatlar, güçler olduğu halde birtakım Müslüman siyasetçiler niçin başörtüsü yasağını kaldırmak için yeterli şekilde gayret gösterip çalışmıyorlar?

Niçin fakir ve orta tabaka halkın çocukları ateşe sürülüyor da, kodamanların çocukları tehlikeli yerlerde hizmet yapmıyor?

Her yıl birtakım uluslararası kuruluşlar tarafından dünya ülkelerindeki temizlik veya pislikle ilgili listeler yayınlanıyor. Norveç, İzlanda, Finlandiya gibi ülkeler, 10 üzerine 9 küsur notlar alarak liste başı oluyor da, Türkiye’miz 3 küsur ile liste diplerinde yer alıyor? Ülkemizde pisliklerin, kirliliğin, kokuşmanın sorumluları kimlerdir? Bunları Zemzemle yıkanmış gibi pir ü pak göstererek halkı aldatmak hangi ahlâka sığar?

Dinsizler ve donsuzlar halkı aldatabilir. Böyle bir aldatma normal karşılanır. Lakin Müslümanların halkı aldatmaları, karayı ak gibi göstermeleri büyük bir suç ve ahlâksızlık değil midir? Yüce İslâm dini yağcılığı, yalakalığı, övgüyü yasaklamamış mıdır? Resulullah Efendimiz “Meddahların (övücülerin) suratlarına toprak saçınız” diye buyurmamış mıdır?

Türkiye gibi anlı şanlı bir tarihi ve mazisi olan büyük bir ülkenin şu küçük İsrail’in sömürgesi haline düşürülmesi kime şeref kazandırır? Avrupa Birliği diye diye yırtınıyor, ayılıp bayılıyorlar. Sanki bu birliğe girmezsek batacağız, biteceğiz, mahv olacağız. Soruyorum: Norveç ve İsviçre Avrupa Birliği üyesi değiller. Battılar mı? Hayır, aksine dünyanın fert başına düşen gelir bakımından en ileri iki ülkesidir onlar. Bütün işleri de düzgündür.

Ülkede yaygın pislik var. Bundan niçin bahs etmiyorsunuz? Ülkenin uzlaşmaya ihtiyacı var. Uzlaşmaya sırt çevirenleri niçin uyarmıyorsunuz. Niçin tek taraflı hareket ediyorsunuz? Kısa zamanda dünya çapında acayip zengin olan kişileri niçin melek gösteriyorsunuz? Yüce Kur’an bize “Kendiniz, babanız, kardeşiniz aleyhinde bile olsa doğru şahitlik yapın…” demiyor mu?

Efendiler!.. Halkı aldatmayın… Bunun vebali çok büyüktür. Biz bildiğimizi okuruz mu diyorsunuz? O halde iyi bilin ki: Hak sillesinin sedası yoktur Bir vurdu mu hiç devası yoktur.

Bu seçimlerde ne kadar para dönüyor?

Seçim kampanyasında yekûn olarak ne kadar para dönüyor? Hangi parti ne kadar harcıyor? Milletvekilleri şahsen ne kadar para döküyor? Maalesef bu konuda bir şeffaflık yok.

Bir de insanın aklına şöyle bir soru geliyor: Kazanmak için (rivayete göre) çok yüksek, hattâ astronomik miktarda para harcanıyormuş. Bu iş bir ticaret midir? Bir sanayi işi midir? Nedir ki, bu kadar yatırım yapılıyor. Acaba, bunca masraf sadece vatan, millet, devlet, Türkiye aşkına mı yapılıyor?

Başka bir soru: Dışarıdan, yabancı devletlerden, dış kuruluşlardan bazı partileri desteklemek için akçalı yardım yapılıyor mu acaba? Bütün bu konularda şeffaflık yok, kesinlikle yok. Bir partinin bir gazeteciye milyon dolar para verdiği birkaç gün yazıldı, konu tartışıldı, sonra unutuldu.

Yabancı bir devletin birtakım internet sitelerini desteklediği görülüyor. Acaba kimlere ne miktarda para veriliyor. Bakıyorsunuz bazı gazeteciler, gazeteler, dergiler, tv’ler büyük bir partiyi cansiperâne koruyor, savunuyor, destekliyor; onun kusurlarını, açık taraflarını hiç dile getirmiyor. Acaba onlar bu işi bedava mı yapıyor?

Doğrusunu Allah bilir, halk arasında yaygın bir görüş var: “Kardeşim, bu adam seçilmek için 1 milyon dolar harcıyorsa, elbette bu anaparayı çıkartacak ve üzerine kat kat kâr ekleyecektir…” Acaba bu söylenenler doğru mudur?

Bizde siyaset ticaret haline mi gelmiştir?.. En azından bir kısım kimseler için. Bir gazeteci, bir yazar maaşından başka, partilerden, yabancı devletlerden gizli kapaklı para alabilir mi?

Böyle bir şey medya etiğine uygun olur mu? Müslümanlar için söylüyorum: Müslüman bir gazetecinin böyle bulaşık gelirleri olabilir mi? İslâm ahlâkı buna cevaz verir mi?

Bizde büyük medya nasıl mafyalaştı ise politikada da büyük kirlenme görülmektedir. Birtakım adamlar içeriden veya dışarıdan destekleniyorlar; birileri bu

“hizmet”

için az veya çok para alıyor, yahut doğrudan doğruya para almıyor menfaatleniyor… Bu esnada Türkiye büyük zarar görüyor. Çünkü doğrular söylenmiyor, halk aydınlatılıp uyandırılmıyor, mutlaka önlenmesi gereken kötülükler, münkerler teşhir edilip engellenmeye çalışılmıyor.

Bu yazımdan birileri hiç hoşlanmayacaklardır. Beni münafıklıkla suçlayacaklarından eminim. Şu satırları kaç kişi okur? Kaç kişi üzerinde durur? Bu konuda ümitvar ve iyimser değilim. Bizde halk kütleleri (Müslümanların büyük kısmı dâhil) şartlanmıştır. Onların şartlanmışlıklarını ortadan kaldırabilmek için 2 sene rehabilitasyon tedavisi tatbik etmek gerekir.

Kaç gün kaldı seçimlere… Yine herkes bildiğini okuyacak… Sonra da

“Ah elim kırılsaydı da…”

ucuz edebiyatı ile saçını başını yolacak, döğünecek… 30 Haziran 2007