Müslüman Kürt Kardeşlerime
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 02 Ocak 2019
Pazartesi
Yakın tarihimizde Müslüman Türkler, kendi içlerinden çıkan veya kendilerinden görünen dinsizlerin, İslâm düşmanlarının hilelerine aldandılar, tuzaklarına düştüler ve büyük zararlara uğradılar. Müslüman Kürtler de aynı tehlike ile karşı karşıyadır.
Birtakım dinsiz Kürtler veya Kürt gibi görünenler. Müslüman Kürtleri büyük zararlara, feci felaketlere uğratacak şeytanî siyasetler takip etmektedir.
Müslüman Türkler ile Müslüman Kürtler şu gerçeği akıllarından bir an bile çıkartmamalıdır: Bütün Müslümanlar kardeştir. Üstünlük şu veya bu ırka mensup olmakta değil, dindarlıkta ve takvadadır.
İsrail 50 seneyi aşan bir zamandan beri Kürt meselesini kurcalamakta, “Büyük İsrail’i” kurabilmek için Kürt unsurundan yararlanmaya çalışmaktadır. Yakın tarihte her zaman var olagelmiş olan Kürt Yahudileri şu anda nerededir? Bir kısmı İsrail’e göç etmiştir ve içlerinden Genel Kurmay Başkanı bile çıkmıştır. Türkiye’de kalanlar ise sosyolojik Müslüman maskesi takmıştır.
Türkiye’de Türklerle Kürtleri birbirine düşman etmek isteyen iki güç bulunmaktadır. Birinci kesim Türk ve Müslüman görünen G. Y.lerdir. İkinci kesim ise Kürt ve Müslüman görünen Yahudilerdir.
Türkiye çeşitliliği içinde en büyük iki unsur Türkler ve Kültlerdir. Bunları birbirine düşman etmek, bunları birbiri ile çatıştırmak elbette hayırlı bir şey değildir. Bunu yapanlar vatan hainidir. Niçin yapıyorlar? Çünkü bu topraklar üzerinde bir saltanat, hakimiyet, hegemonya kurmuşlardır. Bu saltanat sayesinde yüz milyarlarca dolar rant elde etmekte, ülkenin yağını balını yemektedirler. Saltanatlarını sürdürmek için Türkle Kürdü, Sünnî ile Alevîyi, dinci ile laiki çatıştırmaları gerekir. Böl parçala ve hükm et…
Türkiye Müslümanları şimdiye kadar bu oyunlara geldiler. Artık yavaş yavaş uyanmaya başladılar. Birileri benim “Türkiye Müslümanları” dememi sevmeyecek, beğenmeyecektir. Niçin böyle demeyecekmişim? Türkiye Masonları, Türkiye Yahudileri, Türkiye Atatürkçüleri, Türkiye sanayicileri denilebiliyor da, niçin Türkiye Müslümanları denilmeyecekmiş?
Türkiye Müslümanları, etnik bakımdan hangi ırka ve kökene mensup olurlarsa olsunlar, öncelikle Müslümandırlar. Hiçbir Müslüman “Ben önce şu ırktanım, ondan sonra Müslümanım…” diyemez, dememelidir.
Türkiye’de yaşayan Türkler, Kürtler, Çerkesler, Arnavutlar, Boşnaklar ve diğerleri, çeşitlilik içinde sarsılmaz bir birlik oluşturmalıdır.
Kürtlerin içine sızmış birtakım Gizli Yahudiler bağımsız ve ayrı bir Kürdistan kurmaya çalışıp durdular. Böyle bir şey mümkün müdür? Hiç düşünmeden bu soruya mümkün değildir cevabını vermemiz gerekir. Çünkü, son kırk yıl içinde Kürt nüfusu ülke geneline yayılmış, dağılmıştır. Eskiden en büyük Kürt şehri Diyarbakır (doğrusu Diyarıbekir’dir) idi. Şu anda Türkiye’nin en büyük Kürt şehri İstanbul olmuştur. Bu durumda nasıl bağımsız bir Kürdistan kurulabilir’?
Geçenlerde birtakım Kürt politikacılar “Biz Güneydoğuda laikliğin garantisiyiz. Biz gidersek Şeriat hakim olur…” mealinde laflar ettiler. Onların Şeriat dediği İslâm’dır… Kürt kardeşlerimiz çok iyi bilsinler ki, ülkemizdeki, insan haklarına tamamen aykırı dinsizliklerin sorumlusu Türkler değildir. Ülkemizdeki dinsizliklerden, olumsuzluklardan Müslüman Türkleri sorumlu tutmak haksızlık olur.
Birincisi: Dinsiz, İslâm’dan uzaklaşmış, dinî tatbikatı olmayan politikacılara inanmasınlar.
İkincisi: İcazetli gerçek ulemaya ve gerçek şeyhlere kulak versinler, onları dinlesinler.
Üçüncüsü: İslâm kardeşliğini bozacak hareketlerden, davranışlardan, söz ve yazılardan uzak dursunlar.
Dördüncüsü: Menfi kavmiyetçiliği öldürücü bir zehir bilsinler.
Beşincisi: Müslümanlar arasındaki üstünlüğün ve faziletin takva ile, dindarlık ile, ilim ile, hayır hasenat ile olduğunu kabul etsinler.
Türkler içlerindeki şeytanlara, Kürtler içlerindeki şeytanlara uyarlarsa hepimizin sonu felaket olur.
Muhterem Diyanet İşleri Başkanlığı’na
Selam ve hürmetlerimi arzdan sonra…
Aşağıdaki on soruma cevap verilmesini bir Müslüman vatandaş olarak talep etmekteyim. Sayın Başkanlığın bu 10 konudaki fetva ve cevaplarını bu sütunda, hiçbir değişiklik yapmadan, aynen yayınlayacağım.
(1) Teslis (Baba, Oğul, Ruhülkuds) inancını vaz’ eden, Hz. İsa’yı Tanrı, Tanrının oğlu olarak gösteren; Hz. Muhammed’in Peygamberliğini inkâr eden, Kur’an’ın ilahî kitab olduğunu kabul etmeyen, İslâm’ın hak din olduğunu tasdik etmeyen Hıristiyanlık için, o da hak dindir, onun yukarıda sayılan inançlara bağlı mensupları da ehl-i necat ve ehl-i cennettir diyenler, bu inanç, görüş ve beyanlarıyla küfre düşmüş olurlar mı?
(2) Kur’an’ın “İbrahim Yahudi ve Nasranî değildi, o hanif ve müslimdi” demesine mukabil, “üç ibrahimî hak din vardır” diyerek Kur’an’ın kesin hükmüne karşı çıkanlar, bu hareketleriyle küfre düşmüş olurlar mı?
(3) Hz. Muhammed’in davetini, risaletini, dinini, şeriatını inkâr eden Ehl-i Kitab’ı üzmemek için, Kelime-i Tevhid’in ikinci kısmını şimdilik söylemeyiverelim diyene ne lazım gelir?
(4) Muharref Tevrat ve İncil nüshalarını hak kitap olarak kabul edenlere ne lazım gelir?
(5) Kur’an’da, Allah katında geçerli ve makbul hak dinin İslâm olduğu kesin bir şekilde beyan edilmişken, “Üç hak din vardır” diyenler bu sözleriyle İslâm’dan çıkmış olurlar mı?
(6) İslâm dini gönderildikten sonra, diğer dinlerin hükmü kalmış mıdır?
(7) Hz. Muhammed’in Peygamberliğini, Risaletini, Tebliğini, Dinini ve Şeriatını inkâr edenler kafir olmazlar mı?
(8) Biz Müslümanlar bütün Peygamberlere ve bütün ilahî kitaplara iman ediyoruz. Ehl-i Kitab ise Hz. Muhammed’e ve Kur’an’a iman etmiyor, aksine onları tekzib ediyor (yalanlıyor).
Bu durum muvacehesinde dinlerarası diyalog yapmak mümkün müdür ve caiz midir?
(9) Hıristiyanlar, Hz. İsa’ya iman etmeyen Yahudileri bu imansızlıkları yüzünden kınıyorlar. Peki kendileri, Hz. Muhammed’i inkar ederek aynı hataya ve vartaya düşmüş olmuyorlar mı?
(10) İslâm’ın Tevhid inancı ile Nasraniliğin Teslis inancı bağdaşır mı? “Ehl-i Kitab ile Amentüde ittifakımız vardır?” sözü ve iddiası doğru ve isabetli midir? Yoksa, aramızda ittifak değil de büyük ve derin ihtilaf mı vardır? 25 Aralık 2007