Salı

 

En fazla Kürt hangi şehrimizde yaşıyor? Diyarbakır’da mı? Hayır, İstanbul’da. Sonra İzmir’de, Bursa’da… Türkiye’nin batısında Türklerle Kürtler karışık olarak yaşıyor. Bazıları Güneydoğumuzda bir Kürdistan kurulması hayali peşinde. Farz-ı muhal (olmaz ya) böyle bir şeyin gerçekleştiğini düşünelim. Marmara ve Ege bölgesindeki, Orta Anadolu’daki milyonlarca Kürd’ün oraya göçmesi gerekecek. Evleri var, ticaretleri var… Böyle bir şey nasıl mümkün olur? Çok büyük bir facia yaşanmaz mı?

Hiçbir Türkiyeli ülkesinin parçalanmasını istemez. Kimler istiyor?

-Ermenistan istiyor.

-İsrail istiyor.

-ABD istiyor.

-AB istiyor.

-Haçlılar istiyor.

-Megali İdeacı Elenler istiyor.

Şile hapishanesinde birlikte kaldığımız merhum Kenan beye (Kürttü) sormuştum:

-Diyarbakır’dan (doğrusu Diyarıbekir’dir) İstanbul’a pasaportla gelmek ister misin?

-Allah göstermesin!.. demişti.

Kürtler yakın zamanda Türkiye’de büyük haksızlıklara uğramışlar mıdır? Uğramışlardır. 1980 darbesinden sonraki yıllarda Kürdüm diyeni, sokakta Kürtçe konuşanı tutukluyorlardı. Şu anda Kürtçe gazete, dergi, kitap çıkartma serbesttir. Bildiğim kadarıyla Kürtçe kursları da açılmıştır.

Türkiye’de yakın tarihimizde en fazla zulüm Kürtlere mi yapılmıştır? Hayır, en fazlası Müslümanlara yapılmıştır. Türk,Kürt, Laz, Çerkes, Arnavut ve sair Müslümanlara.

Neler yapılmıştır?.. Saymakla bitmez. Birkaçını sayayım:

(1) Binlerce cami satılmış, kiraya verilmiş, yıktırılmış, depo haline getirilmiştir. “Yakın Tarihimizde Cami Kıyımı” adlı kitabımda bunları bir nebzecik yazdım. Sadece İstanbul’un Eminönü ilçesinde 120 küsur cami şu anda yoktur. İsimleri var, camileri yok.

(2) Camilerin yanında onbinlerce vakıf gayr-i menkulü de yok edilmiştir.

(3) Ülke sathındaki (yüzeyindeki) binlerce tarihî Müslüman kabristanı düzlenmiş, yerleri yapılaşmaya açılmış veya park yapılmıştır. Tek istisnâ: İstanbul Üsküdar’daki Bülbülderesi Dönmeler (Sabataycılar) mezarlığına dokunulmamış, aynen muhafaza edilmiştir.

(4) Din eğitimi veren bütün okullar ve üniversiteler kapatılmıştır.

(5) Ezan-ı Muhammedî okunması yasaklanmıştır. Okuyanlara câni muamelesi yapılmıştır.

(6) Gazete, dergi, kitap, broşür şeklinde dinî yayın yapılması yasaklanmıştır. 1943’te Matbuat Genel Müdür Yardımcısı İzzettin Nişbay imzasıyla bütün basına bir genelge gönderilerek başlanmış olan dinî yayınların durdurulması istenmiştir.

(7) Nice icazetli ulema, icazetli tasavvuf büyüğü, dindar Müslüman, âbid ve zâhid kişi İstiklâl Mahkemelerinin karakuşî kararlarıyla idam edilmiş, zindanlarda çürütülmüş, kendileri ve aileleri perperişan edilmiş, sürüm sürüm süründürülmüştür.

(8) Bir evde toplanıp, hem çay içip sohbet eden, hem de dinî kitap okuyan mâsum ve suçsuz vatandaşlar câniler gibi yakalanmış, zindanlara atılmıştır.

(9) Camilerin mihrabına piyano koyup, geriye sıralar dizip İslâm’ı Hıristiyanlığa benzetmek için teşebbüslere geçilmiştir. (Hepsinin, hem de resmî, belgeleri vardır!)

(10) Dalgın bir Müslüman camiden çıkarken namaz takkesini başında unutmuş…Bu yüzden tutuklanmış, nice vakit zindanda çile doldurmuştur.

(11) Din, inanç, vicdan, ibadet, çocuklarına dinî eğitim vermek, mensup olduğu dinin gereklerine göre yaşamak hürriyeti ayaklar altına alınmış; en tabiî, en mâsum, en normal dinî hizmet ve faaliyetler ağır suç sayılmıştır.

(12) O devrin başbakanlarından birine “Büyük tehdit ve tehlike oluşturan Komünizme karşı dinden yararlanınız, dinî faaliyetlere izin veriniz” meâlinde bir teklifte bulunulunca “Hayır! Ben kızıl zehre karşı yeşil zehre fırsat veremem!” diye haykırmıştır.

Sevgili Kürt kardeşlerim, sizler de bu memlekette yaşayan Türkler gibi yüzde doksan Müslümansınız. Yakın tarihimizde Türk Müslümanlarına sizden fazla zulm edilmiştir.

Bize devletimiz zulm etmemiştir. Bir sistem, bir ideoloji, bir düzen zulm etmiştir. Siyaset ve hukuk kültürü yeterli olmayanlar devlet ile sistemi, devlet ile ideolojiyi birbirine karıştırıyor, onları özdeşleştiriyor. Bu, çok büyük ve gayet vahim bir karıştırmadır, ölümcül bir hatâdır.

1980’de, bırakın Kürtçe yayın yapmak, sokakta Kürtçe konuşmak bile yasak iken, şimdi Kürtçe yayın yapılabiliyor… Devlet aynı devlettir. Demek ki, insan haklarını ihlâl eden, karakuşî zulümler yapan devlet değil, sistem veya ideoloji imiş.

Devlet gemisini batırarak, devleti tahrip ederek,Türkiye’yi parçalayarak hiçbir yere varamayız; tam aksine Türk’ü, Kürdü, Lazı, Çerkesi, Boşnağı ve sairesi cümbür cemaat batarız.

1908’de Sultan Abdülhamid’i devirenler “Yaşasın hürriyet, yaşasın adalet, yaşasın müsavat ve uhuvvet!” diye bağırmışlar ve üç sene sonra Balkan harplerinde Rumeli’yi, on sene sonra Birinci Dünya Savaşı’nda Ortadoğuyu kayb etmemize yol açan beyinsizlikler ve hıyanetler yapmışlardı.

“Kürtlere istiklâl, yaşasın bağımsız Kürdistan…”

diyenler, öncelikle Kürtler olmak üzere bütün Türkiyelileri büyük ve korkunç bir felâkete götürmek istiyorlar. Mevlid Kandili dolayısıyla Diyarbakır’daki büyük ve muhteşem ihtifal beni çok sevindirdi, iftihar etmeme vesile oldu. Ben köken itibarıyla Türküm ama salih bir Kürdü, fâsık bir Türk’e tercih ederim. Sizden de aynı hareketi beklerim. Kürtleri kurtaracak şey kavmiyetçilik, bölücülük değildir. Tek kelime ile İslâm’dır, gerçek ve samimî dindarlıktır. Bendeniz Türküm, Türkçü değilim, Müslümanım, İslâmcı değilim. Sizin de Kürtçülük yapmanızı istemem, böyle bir şeyi size yakıştırmam.

Geçenlerde yazmıştım, tekrarlıyorum: Aşırı ve agresif Kürtçüleri ve teroristleri ABD, İsrail, AB, Siyonistler, Haçlılar, bir kısım Ermeniler (1984’te ASALA faaliyetleri aniden kesilmiş, yerine PKK terörü çıkmıştı, bunu unutmayalım), bir kısım Elenler desteklemektedir. Şu anda Kürt milliyetçisi postuna bürünmüş nice Kripto Yahudi ve gayr-i müslim vardır. Bunları dost ve velî olarak kabul etmeyiniz. Domuzdan post, kefereden dost olmaz.

Sevgili Kürt kardeşlerimiz! İçinizdeki hakikî ulemaya, hakikî şeyhlere, Seyyidlere, sâlihlere tâbi olunuz, onların öğütlerini dinleyiniz, onların eteklerine yapışınız. Selâmete, necata, kurtuluşa ancak bu şekilde ulaşabilirsiniz.

Dıştan Kürt milliyetçisi görünen, gerçekte ise Kürt olmayıp çıfıt olan saptırıcıların peşine düşerseniz ileride büyük zarara uğrarsınız. Yaklaşan Melhame-i Kübra savaşında Müslümanlar galip gelecek, ABD, İsrail ve Haçlılar mağlubiyet ve hezimete uğrayacaktır. Sakın olmaya ki, onların safında olasınız.

Türkiye’nin bütünlüğünü istemek ve devleti korumak kötü sistemi ve ideolojiyi savunmak mânasına gelmez. Sapla samanı birbirine karıştırmayalım.

Başta Türkler ve Kürtler olmak üzere biz Türkiyelileri sadece İslâm kurtarır. Ne mutlu İslâm’a yapışanlara, Allah’a ve Resûlüne itaat edenlere, Kur’ân’ı ve Sünneti düstur bilenlere, Şeriat-ı Garra-yı Ahmediyye dairesinden ayrılmayanlara. Allah’ın selâmı bütün mü’minlerin üzerine olsun!.. Allah cümlemizi tahripkâr kavmiyetçilik belâsından muhafaza buyursun!.. 31 Mayıs 2006