Müslüman, ne yaparsa en iyisini yapar
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 09 Ocak 2019
Salı
Lüks, sefahat, gösteriş, gurur, kibir kurbanları beyinsizliklerini ve isyanlarını gizlemek için “Müslümana her şeyin en iyisi layıktır” deyip duruyorlar. Onların bu iddiası şeytanî bir kuruntudan başka bir şey değildir. “Müslümana her şeyin en iyisi” ilkesi Kur’ân’a, Sünnete, ahlâka, tek kelimeyle dine aykırıdır.
İslâm lüksü, aşırı tüketimi, gösterişi, saçıp savurmayı, israfı, gurur ve kibri yasak etmiştir.
Müslüman ortahalli yaşayan, mütevâzı, alçak gönüllü, kanaatli, iktisatlı kimsedir.
Müslümanın prensibi şudur:
Müslüman, ne yaparsa en iyisini yapar.
Yurt içinde ve dünyada yüz milyonlarca Müslüman sefalet çekerken, insanlar açlıktan kıvranırken; hiçbir ahlaklı ve vicdanlı Müslüman lüks, aşırı konfor, aşırı tüketim, sefahat içinde yaşamaz.
Din ve iman kardeşleri sürünürken kendisi haram, kara ve şâibeli paralarla Firavun ve Nemrud gibi yaşayan kimse Müslüman değil, Müslüman müsveddesidir, azılı münâfıktır.
Ben bu satırları birtakım kaşarlanmış, vicdanları nasır tutmuş, kalpleri mühürlü, basireti kapalı, kulakları tıkaçlı kişiler için değil, genç Müslümanlar için yazıyorum ve onlara diyorum ki:
– Müslümana herşeyin en iyisi lâyıktır diyenlere aldanmayınız. Sakın onları taklit etmeyiniz. Kur’ân’a ve Peygambere kulak veriniz. Dünya fânidir. Ondaki bütün servetler, mallar mülkler, şatafatlar, lüksler, israflar bir varmış bir yokmuş olacaktır. Sizler sakın Müslüman kılıklı şeytanlara uymayınız. Peygambere, Ashab-ı Güzine, Selef-i Sâlihîn’e, Resûlullah’ın vekilleri, vârisleri, halifeleri olan sülehâya, evliyâullaha, sıddıklara uyunuz. Dünya tuzağına düşmeyiniz. Aldanmayınız, kanmayınız. Devamlı kalacağınız âhiret için hazırlanınız.
Müslümana her şeyin en iyisi layıkmış… En iyi meskenleri, en iyi yazlıkları, en iyi binitleri, en iyi mefruşatı, en iyi yemekleri, en iyi elbiseleri elde etmek için, insî şeytanlar bin türlü harama ve fesada bulaşıyorlar. İhâlelere fesat karıştırmalar, saçı bitmedik yetimlerin, gözü yaşlı fakirlerin haklarını yemeler, işlerden komisyon almalar, millet ve devlet malını çalmalar, bire yapılacak bir işi üçe yaptırmalar, sağlam ve doğru düzgün yapılması gereken bir işi çürük çarık yaptırmalar… Kendilerine inanan ve kapılan saf Müslümanları ve halkı dolandırmalar, faiz ve riba yemeler ve daha neler neler…
Akıllı, vicdanlı, ahlaklı, faziletli, dindar, takvalı, vera sahibi Müslüman mütevâzıdır.
– O, meskenin en iyisinde oturmaz.
– Onun yazlığı en iyi yazlık değildir.
– Onun otomobili en iyi ve en lüks otomobil değildir,
– O, en pahalı, en leziz ve en lüks yemekleri yemez.
– O, kendisine gurur ve kibir veren en iyi libasları giymez.
(İmamı Azam Ebu Hanife hazretleri namazda giymek ve Allah’ın kendisine olan nimetine şükr etmek için bazen güzel elbiseler yaptırıp giyiyordu. Sen İmamı Azam’ın derece ve rütbesine çıkarsan istisnaî olarak onun gibi yapabilirsin. O büyük ve muazzaz zatı kendine paravana edip de lüks ve israf sergilemeye kalkma!)
Olgun Müslüman niçin böyle yapar? Çünkü, Âdem Oğullarının Seyyidi olan Resûl-i Kibriya ve Fahr-i Kâinat efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) mütevâzı yaşamışlardır. “El-fakru fahrî…” demişlerdir. Onun meskeni çok mütevâzı idi, biniti mütevâzı idi, yemesi içmesi mütevâzı idi. Hattâ nice zaman aç kalmışlardır. Vefatından sonra, Hazret-i Âişe Vâlidemiz, her buğday ekmeği ve et yediklerinde ağlarlarmış. Sebebini soranlara “Resûlullah ömrü boyunca bu ikisini birlikte doyarak yememiştir de ondan…” cevabını verirlermiş.
“Müslümana her şeyin en iyisi layıktır” diyen bozuk ve münâfık İslâmcılar imanlı gençliğe kötü örnek oluyor. Onların yıldırımlarını üzerine çekmek pahasına sevgili gençlerimizi uyarmak istiyorum. Mütevâzı olunuz… Lüksten kaçınız… Haramdan ateşten korkar gibi korkunuz… Sizi gurur ve kibre düşürecek aşırılıklardan uzak durunuz… Parayı değer olarak kabul etmeyiniz… Milyonlarca imanlı kardeşiniz sefalet içinde yaşarken siz Nemrud ve Firavun gibi sefa sürmeyiniz… Komşunuz aç yatarken siz tok gecelemeyiniz… Para, servet, dünya, lüks tuzaklarına düşmeyiniz…
Bu fanî dünyanın bir imtihan yeri olduğunu, hayatımızın bir imtihan olduğunu aklınızdan hiç çıkartmayınız. İnsî ve cinnî şeytanların peşlerine düşmeyiniz.
Biliyorsunuz, İstanbul 6’ncı Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin aleyhimde verdiği iki yıllık hapis cezası önce Yargıtay’da bozulmuş, sonra başsavcı bu bozma kararına itiraz etmiş, Ceza Daireleri Genel Kurulu’nda altı saat süren fırtınalı bir celse sonunda bozma kararı kaldırılmış, ceza tasdik edilmişti. Bu müzakereler esnasında Hürriyet gazetesi genel yayın yönetmeni
başlıklı bir yazı yazarak bazı çevreleri, beni bir kahraman haline getirmemeleri konusunda uyarmıştı.
O yazıyı okuyunca gülmüştüm. Ben bir Müslümanım, benim kahraman olmaya ihtiyacım yok. Kahramanlık gibi; üne, alkışa, itibara, nüfuz ve prestije de muhtaç değilim.
Son zamanlarda
Turhan Pembe’yi boş ve kof bir kahraman haline getirmek için var gücüyle çalışıyor. Onu sadece ülke içinde değil, dünya çapında meşhur ettiler.
Halkımız bu konuda döndürülen dolapların farkındadır.
ama güneşi balçıkla sıvamanın imkanı olmadığı gibi bu gerçek kesinlikle yüzde yüz gizlenemez.
Türkler bir milyon Ermeniyi kesmişler… Peki bu iddia doğru olsa bile, o esnada Ermeniler kaç Türkü ve Müslümanı kesmişlerdi? Tarihçi Ahmet Refik (Altınay)
adlı küçük hacimli, lakin çok önemli kitabında Ermeni çetelerinin Doğu Anadolu’da yaptıkları korkunç katliamı dile getirmektedir. Bay Turhan Pembe bu kitabı okumamış mıdır?
Türkiye Gizli Yahudiler Lobisi’nin elinde çok güçlü silahlar bulunmaktadır. Bunların birincisi büyük medyadır. Büyük medya ile istediklerini kahraman yaparlar, istemediklerini yerin dibine batırırlar.
Uzun yıllar boyunca, şimdi hayli yaşlanmış bulunan orta çapta bir romancıyı Nobel ödülü adayı olarak ilân edip durmuşlardır. Sonunda ortaya gülünç bir tablo çıktı:
Türkiye Gizli Yahudileri şimdi de romancı Turhan Pembe’yi Nobel adayı ilan ettiler. Gizli Yahudi medyası vaktiyle Nazım Hikmet’i de büyük şâir, büyük kahraman, büyük vatansever ilan etmişti. Sen hem Atatürkçü ol, hem de Atatürk’e kafa tutmuş olan, onun zamanında tutuklanan, muhakeme edilen, mahkum olan ve onbeş sene zindanda yatan bir adamı kahraman ilan et. Doğrusu Gizli Yahudiler tutarlı hareket etmiyorlar, çelişkiler içinde yüzüyorlar. Samimî bir Atatürkçü’nün aynı zamanda Nazım Hikmetçi olması mümkün müdür?
21 Aralık 2005