Müslüman Zenginler, Yeşil Sermaye
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 27 Aralık 2018
Pazartesi
Hatırlamanız, hem de iyi hatırlamanız lazım; bundan on sene kadar önce Anadolu’nun ve Trakya’nın Müslüman iş adamları, tacirleri bu memleketin, bu halkın, bu devletin hayrına işler yapmak istedikleri zaman birileri ne kadar kızıp köpürmüşler,
diye hop oturup hop kalkmışlardı.
28 Şubat’tan sonra, THY uçaklarında yolculara Müslüman bir firmanın kekleri veriliyor diye ortalığı velveleye vermişlerdi. Onların Müslüman çoğunluk için çizdiği sınırlar vardır, bunların aşılmasını kesinlikle istemezler.
40 yaşını geçmiş bir halk kadını başını örtebilir ama genç, okumuş, avukatlık veya doktorluk yapan bir hanım örtemez. Müslüman küçük bir atölye işletebilir ama büyük bir fabrika kuramaz.
Anadolu’nun ve Trakya’nın Müslüman iş adamları, Müslüman tacirleri insan haklarına aykırı olan bu sınırları kırdılar ve hayli de başarılı oldular. Kayseri bir sanayi şehri haline geldi, en az 50 ülkeye ihracat yapıyor.
Aksi takdirde çoğunluğu oluşturan Müslümanlar vesâyetten hakaretten, ezilmekten, zilletten, kölelikten kurtulamaz.
İslâm ahlâkı, zenginlerin azmalarına izin vermez. Azmak, azgınlık ne demektir? İsraf, azgınlıktır. Lüks ve aşırı tüketim, azgınlıktır. Gösteriş, azgınlıktır.
Adam Müslüman zengin ve koru içindeki köşkünün veya konağının garajında beş lüks arabası var. Biri kendinin makam arabası, biri spor arabası, karısının lüks arabası, üniversiteye giden oğlunun lüks arabası, kızının lüks arabası… Böyle bir şey İslâm’a, İslâm ahlâkına aykırıdır. Arabaları olsun ama son derece lüks ve pahalı olmasın.
Müslüman zenginler topluma örnek olmalıdır. Ölçülü yaşamalıdır. Müslüman iş adamları 7 yıldızlı otellerde caka satmamalıdır. Müslüman iş adamları ülkeye ve halka faydalı hayır işlerinde, faaliyetlerinde çağdaşlarla yarışmalı ve onları mutlaka geçmelidir. Çok zengin Müslüman firmalar
Bir kısım çağdaşlar vur patlasın, çal oynasın haram zevk ü safalar ile ömürlerini ziyan ededursunlar, Müslümanlar gece gündüz çalışmalı ve
Atina’da Benaki Müzesi var, zengin bir Yunanlı kurmuş. İçinde İslâm sanatları bölümü de bulunuyor. Bizde de, doların milyarlarına sahip Müslüman zenginler böyle müzeler kursunlar.
Zenginlerimiz kazançlarının, servetlerinin bir kısmını hayır, hasenat, ilim, sanat, kültür için harcamalıdır. Bu iş hiç de kolay değildir. Nerede para var, oraya birtakım asalaklar üşüşür ve paraları yemek ister. Bu haşarata imkân verilmemelidir.
Müslüman zenginler,
İsraf etmemek cimrilik değildir.
Bu benim yazdığım, istediğim şeylerin gerçekleşmesi için
Sadece zengin olmakla iş bitmiyor, bu saydıklarıma da sahip olmak lazım.
Ülkemizde
yaşadığı söyleniyor. Onlar da çalışsınlar, zengin olsunlar, iş yapsınlar.
Lakin birtakım azınlıkların, ezici çoğunluk olan Müslümanlardan daha zengin, daha fazla büyük iş yeri ve fabrika sahibi olması bir dengesizliktir. Müslümanlar, ahlâk ve hukuk sınırları içinde onlarla yarışmalı ve hakkettikleri yeri almalıdır.
Bu yazıyı kaleme aldığım tarihte ülkemizdeki
Sayıları azdır ama finans, ticaret, sanayi, ihracat ve ithalat sektöründe en büyük işleri onlar yapıyor. Bu da bir anormallik değil midir?
Müslümanlar iş, ticaret, üretim, finans, ithalat, ihracat konusunda Yahudi vatandaşlarımızı geçmeli, aşmalıdır.
Bunu yaparken kanunlara, ahlâka, insan haklarına aykırı hareket edilmemelidir.
Eskiden Osmanlı devrinde muharebelerde kös adı verilen büyük davullara vurulurmuş. Savaş başlarken ve savaşın içinde bazen develerin iki yanına asılmış bu davullardan gelen gök gürültüsü gibi ama ahenkli, uzunlu kısalı darbeler askerin heyecanını artırır, onları bir tür savaş transı içine sokarmış.
Bunları daha çok Ergenekon yanlıları vuruyor. Kulakları sağırlaştıran, beyinleri allak bullak eden, ortalığı velveleye veren kös sesleri.
Bu seslerden kamuoyunun beyni zonkluyor. Böyle korkunç korkunç gürültüler, darbeler içinde insanlar doğru ve sakin düşünme imkânı bulamıyor. Köslere yalan, dolan, iftira tokmakları vuruluyor.
Gayeleri Ergenekon meselesini balon gibi söndürmek. Kalabalıklar Anıtkabir’e gidiyorlar ve kös çalıyorlar. Gazetelerde, televizyonlarda kös çalıyorlar. Mevcut iktidarın solcu bir bakanı bile kös çaldı.
Bu kös sesleriyle gözleri görmez, kulakları işitmez hale getirmek istiyorlar, kalpleri ve vicdanları mühürlemeye çalışıyorlar. Kösler vuruldukça bir kısım halk sersemleşiyor. Bu köslerle hangi yalanları yayıyorlar?
Ergenekon’un hukukî dayanağı yokmuş… Hayır, vardır,
Kös sesleriyle darbe teşebbüslerini gizlemek istiyorlar. Faili meçhul cinayetleri örtmek istiyorlar. Uğur Mumcu’yu kimler öldürtmüştür?.. Sivas ve Başbağlar cinayetlerini kimler provoke etmiştir?..
PKK’yı niçin kurdurtmuşlardır? Resmî ideolojiyi ayakta tutmak, demokrasi, evrensel insan hakları ve halk iradesi üzerindeki vesayeti sürdürmek için. Başörtüsü krizi denilen sun’î/yapay krizi Ergenekoncular çıkartmıştır.
Halkın çoğunluğunun din, inanç, inandığı gibi yaşamak hak ve hürriyetlerini onlar ayaklar altına almıştır. Kös çalanlar 1960’ın, 1971’in, 1980’in ve 28 Şubat’ın sorgulanmasını, muhakeme edilmesini istemiyorlar.
Onlar doğru dürüst düşünemesin, doğru tercihler yapamasın diye halkı, yeni nesilleri kültürsüz, dilsiz bırakmışlardır. Onlar yakın tarihimizi tahrif etmişlerdir.
Onlar, Türkiyelilik kimliğinin birinci faktörü olan İslâm konusunda ağır baskılar yapmışlar, dini tahrife cür’et etmişlerdir. Şu telefon emri onların zihniyetini, ahlâkını, vicdanını anlatmaya yeter de artar:
Bir ülkedeki haklılar, en az haksızlar kadar cesur, gözü kara ve atılgan olmazlarsa orada hürriyet ve haysiyet güneşi doğmaz.
Türkiye’yi sevenler, vesayetsiz bir demokrasi isteyenler, azınlık baskılarından kurtulmak isteyenler, Türkiye’nin Ortadoğu’nun Japonya’sı olmasını isteyenler, ABD’nin ve İsrail’in uydusu olmamızı istemeyenler, gerçek tarihi bilmek isteyenler, hukuk ve adalet isteyenler, insan hakları isteyenler, İsveç ve Norveç’teki gibi din ve inanç hürriyeti isteyenler!.. Tek cümleyle ezilenler, dışlananlar, horlananlar!.. Onlardan daha cesur, daha gözü kara, daha uyanık olunuz.Aksi takdirde kölelikten kurtulamazsınız.
Yalan dolan kösleri halkı sersemletmesin. 21 Nisan 2009