Müslümanın Bakışı ve Görüşü Dinsizlerinkine Benzemez
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 02 Ocak 2019
Pazartesi
Türkiye nereye gidiyor? Geleceğimiz kara mıdır, pembe midir? Bugünkü durumumuz iyi midir, kötü müdür? Bu sorulara herkes bağlı olduğu dine, inanca, felsefeye göre cevap verebilir.
Ateistin cevabı başkadır. Müslümanın başkadır.
Münafığın başkadır. Şaşkının başkadır.
Birincisi: Kur’ân’a göre.
İkincisi: Sünnete göre.
Üçüncüsü: Şeriata göre.
Dördüncüsü: İslâm ahlâkına göre.
Beşincisi: Hikmete göre.
İslâm dini şunları söylüyor, haber veriyor, insanları uyarıyor:
(1) Bir toplum azarsa başına belâ, felaket, ceza, azap gelir. Din dilinde azgınlığa fuhşiyyat denir. Türkiye’de fuhşiyyat var mıdır, yok mudur? Maalesef aşırı miktarda vardır. Irz ve namus şişeleri taşa çalınmış, içki seller gibi, bina ve zina almış yürümüş, faiz ve riba her yeri istila etmiş; seks, iffetsizlik, uçkur gevşekliği korkunç seviyede… Yalan, dolan, bütün nifak alâmetleri… İnsanlar insanların kurdu olmuş, velhasıl fuhşiyyatın her çeşidi toplumu kanser gibi sarmış.
(2) Kur’an ve Sünnet, Müslümanları “İyiliği destekleyen ve emreden, kötülüğü engelleyen ve yasaklayan bir ümmet” olarak tarif ediyor. Bizde bu yapılıyor mu? Maruflar emrediliyor, münkerler nehyediliyor mu? Hayır! Dindar geçinenler bu farzı eda etmiyorlar. Emr-i maruf ve nehy-i münker yapılmazsa Müslüman bir toplum yıkılmaya mahkûmdur,
(3) Kur’ân’da en fazla zikredilen ibadet beş vakit namazdır. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, “Namaz dinin direğidir, onu eda edip ayakta tutan dinini korumuş olur; onu yıkan myıkmış olur” buyuruyor. Bizde beş vakit namaz kılanlar maalesef azınlığa düşmüştür.
(4) İslam uleması ve hükeması (bilgeleri) bir devlet ve toplum adil olursa kâfir de olsa ayakta durabilir; bir Müslüman toplum ve devlet adaletsizlikle devam etmez, yıkılır buyuruyor… Türkiye’de en geniş manâsıyla adalet var mıdır? Bir yanda öküz gibi yiyen türedi yeni zenginler, öbür tarafta çöplüklerden ekmek parçası toplayan sefil vatandaşlar. İşte adaletsizliğin daniskası budur.
(5) Yüce dinimiz “Raşi ve mürteşi ateştedir” buyuruyor. Yâni rüşvet alan ve rüşvet veren… Rüşvet denilen cehennemlik iş, bizde yaygın mıdır, değil midir?
(6) İslâm dinine göre kadın çok muhterem bir varlıktır. Adeta kutsaldır. Kadın annedir, teyzedir, ninedir, eştir, kız kardeştir. Bugün toplumumuzda kadınlara bu gözle mi bakılıyor? Yoksa onlara seks ve şehvet âleti ve vasıtası olarak mı nazar ediliyor? Salak ve cahil bir kız evinden kaçsa ne olur? Kapanın elinde kalır, ırzı ve namusu pâyimal edilir. Kadınların seks ve şehvet âleti olduğu, iffete önem verilmediği, fuhşun ve zinanın yaygınlaştığı bir toplumun geleceği elbette parlak olmaz.
Bu kadar yeter… İslâmî ölçülere ve kıstaslara vurulursa Türkiye’nin durumu iç açıcı değildir, geleceği parlak değildir. Bu konu hiç tartışma götürmez.
Ateist vatandaş durumu parlak görüyormuş. (Onlar da görmüyorlar ya…) Bu beni bir Müslüman olarak ilgilendirmez. Bay münafığa göre her şey yolundaymış. Münafığın bu bakışı ve görüşü de beni ilgilendirmez. Avrupalı Haçlı veya Siyonist kişi “Oh, oh! Türkiye AB yolunda hayli ilerliyor” diyor. Bu da beni bağlamaz.
Adam inançlı, dindar, musalli, karısı (az veya çok) tesettürlü bir Müslüman ve kalkmış her şeyi tozpembe’ görüyor. Gerekçelerini soruyorsunuz, saçma sapan bir particilik edebiyatı yapıyor. Bir Müslüman çok şey yitirebilir, hürriyetini yitirebilir, serbestliğini yitirebilir, inançlarına uygun bir hayat sürebilme hakkını yitirebilir; lâkin aklını, mantığını, ilkelerini, ölçü ve kıstaslarını yıtirmemelidir.
İslâm dini, Kur’ân, Sünnet, fıkıh, Şeriat, İslâm ahlâkı iyiliğin ve kötülüğün ölçülerini koymuştur. Din bir şeye kötü diyorsa, bizim onu iyi kabul etmemiz sapıklık olur. Böyle bir şeye de hakkımız yoktur. Birtakım şaşkın Müslümanların futbol kulübü tutar gibi siyasi hizip tutmaları esef edilecek, utanç verici bir haldir.
İyilik ve kötülük sadece insan aklıyla anlaşılmaz. Aklın iyi sandığı nice şey vardır ki, kötüdür; kötü sandığı nice şey vardır ki, iyidir. Bu hususta ölçü, ilahî; vahiy ve nebevi nurdur. Akıl yeterli olsaydı bunca akıllı insan dehşetli şekilde ihtilâf etmezdi. Nice akıllı, âlim, zeki, hatta dâhi kimseler var ki, birinin ak dediğine öteki kara diyor.
Ehli dünya politikacılar hep övgü isterler. Yalan da olsa, saçma sapan da olsa övgülere, medihlere, alkışlara, şakşaklara, yalakalıklara bayılırlar. Doğru da olsa, çok haklı da olsa tenkitlerden ve uyarılardan hiç hoşlanmazlar. Onların bu hali bizim için bir ölçü olmaz.
zamanında (1950-60)
denilen gazeteler vardı. Demokrat Parti iktidarı bunları, bol bol resmî ilan vererek yaşatırdı. Onlar da överler, pohpohlarlar, alkışlarlar, her şeyi tozpembe gösterirler, yalakalık ve dalkavukluk yaparlar, velinimetlerini memnun etmeye çalışırlardı.
Asılmaktan kurtulanlar, başta Cumhurbaşkanı Celal Bayar cenâpları olmak üzere Kayseri cezaevine tıkıldılar. 11 Eylül 2007