Müslümanlar birleşmezler ve güçlü olmazlarsa zillet ve esaret içinde sürünmeye mahkûmdur
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 31 Aralık 2018
Pazartesi
En ağır hakaretleri, en korkunç tehditleri savuruyorlar. İşleri güçleri zorbalık. Bu ülkenin, bu halkın, bu devletin iç barışa, toplumsal uzlaşmaya ihtiyacı var. Onlar tam tersini yapıyor; bindikleri dalı kesiyor, üzerinde yolculuk ettikleri gemiyi batırmak, uçağı düşürmek istiyorlar. Ne ilim dinliyorlar, ne akıl, ne mantık, ne vicdan… Dedikleri dedik.
Onlar, fazilet = erdem üzerine kurulu Cumhuriyet taraftarı da değil. Bunlar Batıcı geçiniyorlar ama Batı’yı örnek olarak kabul etmiyorlar.
Başörtüsü meselesinde işi o kadar azıttılar ki,
içyüzleri ortaya çıktı. Bir bakıma çok iyi oldu. Halkın yüzde sekseni onların mahiyetini anladı. Bunlara kesinlikle inanılmaz ve güvenilmez. Onların ipiyle kuyuya inilmez.
Onlarla baş edebilmek için
Halkın ezici çoğunluğu haklı, fakat medya gücü haksızlarda. O zaman onların şerlerinden korunmak mümkün olmaz. Onların gücü, haklı olmalarından ileri gelmiyor. Haklılar bin parçaya ayrılmış. Müslümanları bölmüşler, parçalamışlar ve hükmediyorlar.
Başta CIA olmak üzere, nice bize yabancı istihbarat teşkilatı bizi kullanmakta, yönlendirmektedir.
Eğer bir ülkede, Allah’ın kardeş ilân ettiği mü’minler, hizip ve fırka asabiyeti ile birbirleriyle çekişip tepişiyor, birbirlerine düşmanlık ediyorsa, bu elbette Rahmanî değil, şeytanîdir. Müslümanlar, duvarlarındaki taşları demirle perçinlenmiş bir sur gibi birlik ve beraberlik içinde olsalar, din düşmanları bu kadar cesur ve gözü kara olamaz.
İman ve İslâm kardeşliğini zedeleyenler, bu işi bile bile yapıyorlarsa haindirler, bilmeyerek yapıyorlarsa gafildirler.
Şu ülkede resmî rakamla 25 bin Yahudi vatandaşımız yaşıyor. Gerçek rakam bunun da altındadır. Vatandaşlık haklarına saygı duyduğumuz bu küçük Musevî cemaatinin siyasî, iktisadî, malî ağırlığı on milyonlarca Müslümanınkinden daha fazladır. Biz Müslümanların, bu durumdan utanmamız gerekmez mi?
Ülkemizde on binin altında Mason birader vardır. Bunların ağırlığı, tesiri, gücü de on milyonlarca Müslümanınkinden fazladır. Bundan da utanmamız gerekir.
Lakin bu zafere nail olmamız için mutlaka birtakım şartlara tevessül etmemiz (onları vesile kılmamız) gerekir. Bu şartlardan biri de birlik ve beraberlik içinde bulunmaktır. İman ve İslâm birliğini yıkanların duaları müstecab olmaz, vaad edilen zafere nail olmazlar; zillet ve esaretten kurtulmazlar.
*
Din sömürücülerini destekleyenler, onlara yardım edenler dolaylı bir şekilde İslâm’a düşmanlık etmiş olurlar.
*
(hizmetler, vazifeler, memuriyetler, başkanlıklar, makamlar, mevkiler)
Emanetlere hıyanet edenler İslâm’a ve Ümmet’e en büyük zararı vermektedir.
*
Bağlı olduğu meşrebi Ümmet’ten daha önemli görenler gerçek ve olgun mü’minler değil, yarı mühtedilerdir.
*
(bildiğiyle amel eden)
Maceraperest bid’atçilerin peşlerine takılanlar Mevlâ’yı değil, belâlarını bulur.
*
Hangi gruptan, tarikattan, cemaatten, hizip ve fırkadan olurlarsa olsunlar
Târik-i salât ve târik-i cemaat (Namazı ve cemaati terk eden) Müslüman bir toplum iflah olmaz, esaretten kurtulmaz. Diyanet İşleri Başkanlığı camilere, Müslümanları cezb edecek (çekecek), toplayacak; güçlü, vasıflı, üstün imamlar tâyin etmelidir.
İmamların âlet ilimlerini, ‘âlî ilimleri bilmeleri, zü’l-cenâheyn (zahir ve bâtın boyutlarına sahip) olmaları, yüksek şehir ve medeniyet kültürüyle mücehhez bulunmaları, yüksek ahlâk ve karakterle mütehalli (süslenmiş) olmaları, zengin kültür Türkçesini = Osmanlıcayı iyi bilmeleri, cami cemaatini ve çevreyi kendilerine hayran bırakacak bir şahsiyete sahip bulunmaları gerekir.
*
İlim, irfan, kültür, sanat, görgü, medeniyet bakımından karşıtlarımızdan üstün ve güçlü olmalıyız.
19 Şubat 2008