Müslümanlar Birleşmezlerse Kurtulamazlar
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 19 Aralık 2018
Bu konuda bir kısım medya yoğun bir dezenformasyon yapıyor. İnkâr edilmez gerçekler şunlardır:
İsrail, ABD, AB Libya’da bir İslâm devleti kurulmasını kesinlikle istemiyor ve böyle bir şeyi kabul etmeyecektir… Afganistan’da, Irak’ta olduğu gibi bu ülkeyi de,
Petrol Libya’nın başındaki en büyük belâdır… Kaddafi’nin yerine kendi emellerine hizmet edecek bir adam arayışı içindedirler…
biliyor muydunuz? Topraklarında zengin petrol yatakları varken az nüfuslu Libya’nın sömürgecilerden kurtulması mümkün değildir. Müslümanlar birleşemezse esir, zelil, rezil, zebun vaziyette sürünüp duracaklardır.
Osmanlı devleti,
Hıristiyanlara ve Yahudilere de din, kimlik ve kültür hürriyeti vermişti. Devlet parçalanınca, sömürgeciler ve emperyalistler onun enkazından bir sürü küçük devlet çıkardılar. Filistin’in acı akıbetini görüyoruz.
Türkiye Milli Mücadele savaşını kazandıktan sonra
emperyalistlerin dümen suyuna girdi. Yirminci asırda Siyonistlerin iki Yahudi devleti kurdukları iddia ediliyor… Bu iddia doğru mudur?
olmasın? Avrupa Birliği çok normal de İslâm Birliği niçin anormal görülüyor?
Müslümanların birlik ve beraberlik içinde yaşamaları Kur’ânın, Sünnetin, İslâm’ın kesin emridir.
, Müslümanların niçin bir İmam-ı Kebir’i, Emirü’l-mü’minini yok? Her Müslümanın zamanındaki İmam’a veya Emir’e biat ve itaat etmesi dini bir vecibedir.
Resulullah Efedimiz (Salat ve selam olsun ona)
“Yaşadığı zamandaki imama biat etmeyen kişi sanki cahiliye ölümüyle ölmüş olur” buyuruyor. Yahudilerin Hahambaşıları, Tibet Budistlerinin Dalay Lama’ları var da Müslümanların niçin Halifeleri yok?
İslâm dünyasının başında Salahaddin Eyyubi gibi bir kimse bulunsaydı, bir buçuk milyar (belki de daha fazla) Müslüman bu perişan durumda mı olurdu? Bugünkü esaret, zillet, rezalet Salahaddin’in riyasetinde birleşmeden kalkar mı sanıyorsunuz?
Salahaddin kimdi?.. O, salih ve muhlis (ihlaslı) bir kuldu. On kadar ülkenin sultanı olarak öldüğünde, şahsi mirası cenaze masraflarını karşılamaya yetmemişti de, bu masrafları yakınları karşılamıştı.
Siz Müslümanları on milyar dolarlık efsanevi servetlere sahip meliklerin, reislerin kurtaracağını mı zannediyorsunuz? Bir devrin akşamına doğru bir diktatör devrilir, sabaha yeni bir diktatör zuhur eder… Siz bazı hanedan mensuplarının aylık maaşlarının 200 bin dolar olduğunu biliyor musunuz?
Ümmet Birliğini yitiren Müslümanlar rezil, zelil ve esir olur. Ümmet birliği rahmettir, tefrika azaptır…
Allah’ın Kur’ânda kesin olarak bildirdiği emirleri yerine getirmeyen, yine kesin yasaklardan uzak durmayan, kendilerine en güzel örnek ve model olarak gönderilmiş Resul-i Kibriya’nın Sünnetine sımsıkı yapışmayan Müslüman toplumlar sürünmeye mahkumdur.
Müslümanlar İslâm’ın bin emrini yerine getirseler,
yine de kurtulamazlar, felah ve necat bulamazlar.
Bendeniz sık sık camiye giden bir Müslümanım. Bu mekânlarda İslâm dinine, İslâm medeniyetine, hikmete yakışmayan birtakım ilkellikler ve fetişizm örnekleri görerek çok üzülüyorum. Bunların, şu anda hatırıma gelen bazılarını sayayım:
Minarelere, şerefelere, caminin içine, avlusuna gerekenden fazla hoparlör konuyor, bunlar gerekenden fazla açılıyor ve
sebebiyet veriliyor. Söylemeye gerek bile yoktur ki, cami hoparlörleri akustik ilmine ve tekniğine göre döşenmeli ve ayarlanmalıdır. Bugünün Müslümanları bunu yapamıyorlar. Hoparlörlerin suiistimali konusunda yazdığım yazılar toplansa küçük bir kitap olur.
Son zamanlarda camilere elektrikli yerden ısıtma sistemleri yaptırıldı.
, bunlara devamlı olarak maruz kalan kimselerde
Ecdadımız Macaristan’da ezan okuturken, Akdeniz ve Karadeniz birer Türk gölüyken, Tuna ve Nil birer Osmanlı nehriyken, Osmanlı Devleti üç kıtaya hükmederken
Şimdi,
Bunların dine, imana hiçbir faydası yoktur.
Hem de iftiharla… Üzerlerinde de abuk sabuk levhalar ve uyarılar: “Sayın cemaat! Klima cihazını kurcalamayınız…”
İstanbul’un birçok caminin kapısında acayip, gülünç, garip madeni, kestane makinesine benzeyen poşet makineleri var. Neymiş, içeriye giren pabucunu poşete koyup girecekmiş…
diye bağırdı. Niçin giremezmişim?.. “Ayakkabılarını poşete koy!..” Fena halde sinirim bozuldu, ayakkabımı giydim, gittim. Fetişizmin böylesi İslâm tarihinde görülmemiştir. Ben şu ana kadar camilerimizde başı açık olarak namaz kılan Müslümanların uyarıldığına dair hiçbir harekete şahit olmadım. Lakin
ti sanki farzmış gibi Müslümanlara empoze edilmek isteniyor…
Türkiye’nin diğer şehirlerindeki camilerin durumunu bilmem ama
peydahlandığını söyleyebilirim.
Fiyatlar 1 lira ile 50 kuruş arasında oynuyor
Bundan 30, 40, 50 sene önce eski tarihî camilerimizde çok kıymetli, bir kısmı antika hatta bazısı müzelik el dokuması, kök boyalı halı ve kilimler vardı. Bunların hepsi yok oldu. Yerlerine azıcık sanat kültürüne, estetik boyutuna sahip insanları tiksindirecek anilin boyalı, zevksiz yaygılar serildi.
Mimar Sinan yapısı, harikulade güzel, tarihî bir cami…
Berbat bir kadranı var, daire şeklinde, nikelajlı… Zerre kadar kültürü, zevki, estetik boyutu olan bir kimse
Cami kapılarına ille bir şey yazılacaksa,
Birkaç misal vereyim: Cemaat rahmettir, tefrika azaptır… Namaz, kılanı kötülüklerden korur… Sakın Allah’ı unutma, sen O’nu unutsan O seni unutmaz… Cami kapılarına yazılacak en son cümle,
eblehçe cümlesidir.
Cenâb-ı Hak bendenize ömür, imkân ve fırsat verirse
, meselâ
,
ve buralarda üretilen sanat eşyaları ucuz ve makul fiyatlarla satışa arz edilecek. Bu mekânlarda sanatkâr yetiştirilecek…
Meselâ oradaki hattat arkadaşın ehliyeti varsa imamlığı o yapacak.
. Caminin ezan enstitüsü olacak, sesi müsait olan gençler müezzinliği öğrenecek, ezanı onların hocası veya içlerinden biri minareye çıkarak okuyacak…
,
,
Böyle bir cami yapılsa hoparlör, elektrik, kalorifer, klima, vantilatör fetişistleri beni boğarlar. Caminin vakfiyesine de yazdıracağım: “Ölümümden sonra bu toprak camiyi yıkıp yerine beton bir bina yaptıracaklara, bu camiye elektrik getireceklere lanet olsun.” 3 Mart 2011