Libya’da neler oluyor?..

Bu konuda bir kısım medya yoğun bir dezenformasyon yapıyor. İnkâr edilmez gerçekler şunlardır:

Kaddafi’nin devrileceği anlaşılıyor…

İsrail, ABD, AB Libya’da bir İslâm devleti kurulmasını kesinlikle istemiyor ve böyle bir şeyi kabul etmeyecektir… Afganistan’da, Irak’ta olduğu gibi bu ülkeyi de,

Lafontaine’in kurt ve kuzu hikayesindeki gülünç bahaneye benzer sebep ve gerekçelerle işgal etmeye hazırlanıyorlar…

Petrol Libya’nın başındaki en büyük belâdır… Kaddafi’nin yerine kendi emellerine hizmet edecek bir adam arayışı içindedirler…

Kaddafi’nin Yahudi kökenli olduğunu

biliyor muydunuz? Topraklarında zengin petrol yatakları varken az nüfuslu Libya’nın sömürgecilerden kurtulması mümkün değildir. Müslümanlar birleşemezse esir, zelil, rezil, zebun vaziyette sürünüp duracaklardır.

Osmanlı devleti,

bünyesinde çeşitli ırklara, dillere, alt-kimliklere mensup Müslümanları bir araya getirmişti.

Hıristiyanlara ve Yahudilere de din, kimlik ve kültür hürriyeti vermişti. Devlet parçalanınca, sömürgeciler ve emperyalistler onun enkazından bir sürü küçük devlet çıkardılar. Filistin’in acı akıbetini görüyoruz.

Türkiye Milli Mücadele savaşını kazandıktan sonra

Lozan’ın gizli protokollarıyla

emperyalistlerin dümen suyuna girdi. Yirminci asırda Siyonistlerin iki Yahudi devleti kurdukları iddia ediliyor… Bu iddia doğru mudur?

Amerika BİRLEŞİK Devletleri olabiliyor da niçin Birleşik İslâm Devletleri

olmasın? Avrupa Birliği çok normal de İslâm Birliği niçin anormal görülüyor?

Müslümanların birlik ve beraberlik içinde yaşamaları Kur’ânın, Sünnetin, İslâm’ın kesin emridir.

Katoliklerin Papa’ları var da

, Müslümanların niçin bir İmam-ı Kebir’i, Emirü’l-mü’minini yok? Her Müslümanın zamanındaki İmam’a veya Emir’e biat ve itaat etmesi dini bir vecibedir.

Resulullah Efedimiz (Salat ve selam olsun ona)
“Yaşadığı zamandaki imama biat etmeyen kişi sanki cahiliye ölümüyle ölmüş olur” buyuruyor. Yahudilerin Hahambaşıları, Tibet Budistlerinin Dalay Lama’ları var da Müslümanların niçin Halifeleri yok?

İslâm dünyasının başında Salahaddin Eyyubi gibi bir kimse bulunsaydı, bir buçuk milyar (belki de daha fazla) Müslüman bu perişan durumda mı olurdu? Bugünkü esaret, zillet, rezalet Salahaddin’in riyasetinde birleşmeden kalkar mı sanıyorsunuz?

Salahaddin kimdi?.. O, salih ve muhlis (ihlaslı) bir kuldu. On kadar ülkenin sultanı olarak öldüğünde, şahsi mirası cenaze masraflarını karşılamaya yetmemişti de, bu masrafları yakınları karşılamıştı.

Siz Müslümanları on milyar dolarlık efsanevi servetlere sahip meliklerin, reislerin kurtaracağını mı zannediyorsunuz? Bir devrin akşamına doğru bir diktatör devrilir, sabaha yeni bir diktatör zuhur eder… Siz bazı hanedan mensuplarının aylık maaşlarının 200 bin dolar olduğunu biliyor musunuz?

Ümmet Birliğini yitiren Müslümanlar rezil, zelil ve esir olur. Ümmet birliği rahmettir, tefrika azaptır…

Allah’ın Kur’ânda kesin olarak bildirdiği emirleri yerine getirmeyen, yine kesin yasaklardan uzak durmayan, kendilerine en güzel örnek ve model olarak gönderilmiş Resul-i Kibriya’nın Sünnetine sımsıkı yapışmayan Müslüman toplumlar sürünmeye mahkumdur.

Siyonistlerin, Haçlıların, emperyalistlerin,
İslâm düşmanlarının ve karşıtlarının

önlerine attığı rant kemikleri karşılığında onlarla işbirliği yapanlar haindir, merduttur, mel’undur, münafıktır.

Müslümanlar İslâm’ın bin emrini yerine getirseler,

sadece birlik konusunu ve gerçek bir İmam’a biat ve itaat konusunu ihmal etseler,

yine de kurtulamazlar, felah ve necat bulamazlar.

(İkinci yazı) CAMİLERDEKİ FETİŞİZM

Bendeniz sık sık camiye giden bir Müslümanım. Bu mekânlarda İslâm dinine, İslâm medeniyetine, hikmete yakışmayan birtakım ilkellikler ve fetişizm örnekleri görerek çok üzülüyorum. Bunların, şu anda hatırıma gelen bazılarını sayayım:

HOPARLÖR FETİŞİZMİ:

Minarelere, şerefelere, caminin içine, avlusuna gerekenden fazla hoparlör konuyor, bunlar gerekenden fazla açılıyor ve

ses kirliliğine

sebebiyet veriliyor. Söylemeye gerek bile yoktur ki, cami hoparlörleri akustik ilmine ve tekniğine göre döşenmeli ve ayarlanmalıdır. Bugünün Müslümanları bunu yapamıyorlar. Hoparlörlerin suiistimali konusunda yazdığım yazılar toplansa küçük bir kitap olur.

CAMİ KALORİFERLERİ FETİŞİZMİ:

Son zamanlarda camilere elektrikli yerden ısıtma sistemleri yaptırıldı.

Uzmanlar, ilim adamları uyarıyorlar:
Elektrikli yerden ısıtma sistemleri meydana getirdikleri manyetik alanlar dolayısıyla

, bunlara devamlı olarak maruz kalan kimselerde

kanser hastalıklarını tetiklemektedir…

Ecdadımız Macaristan’da ezan okuturken, Akdeniz ve Karadeniz birer Türk gölüyken, Tuna ve Nil birer Osmanlı nehriyken, Osmanlı Devleti üç kıtaya hükmederken

camileri ısıtmamışlardı.

Şimdi,

on beş yaşından küçük çocuklarımıza din ve Kur’ân dersi verdiremiyoruz, liselere kızlarımızı başörtüsüyle gönderemiyoruz, bin türlü esaret, zillet, hakaret içinde ezilip hırpalanıyoruz
ama camilere yerden ısıtma sistemi yaptırma konusunda hiçbir fedakârlıktan kaçınmıyoruz.

Bunların dine, imana hiçbir faydası yoktur.

İsraftır, günahtır, boş ve fantezi işlerdir…

CAMİ KLİMALARI FETİŞİZMİ:

Her iş bitmiş sıra klimaya gelmiş gibi bütün ibadet mekânlarımızda çirkin klima cihazları sergileniyor.

Hem de iftiharla… Üzerlerinde de abuk sabuk levhalar ve uyarılar: “Sayın cemaat! Klima cihazını kurcalamayınız…”

CAMİ KAPILARINDAKİ AYAKKABI POŞETİ FETİŞİZMİ:

İstanbul’un birçok caminin kapısında acayip, gülünç, garip madeni, kestane makinesine benzeyen poşet makineleri var. Neymiş, içeriye giren pabucunu poşete koyup girecekmiş…

Bundan beş sene kadar önce, farz namazına yetişmek için bir camiye giriyordum, ayakkabımı elime aldım, tam içeri girecektim ki, bahçeden bir adam hışımla üzerime yürüdü,
“Giremezsin!”

diye bağırdı. Niçin giremezmişim?.. “Ayakkabılarını poşete koy!..” Fena halde sinirim bozuldu, ayakkabımı giydim, gittim. Fetişizmin böylesi İslâm tarihinde görülmemiştir. Ben şu ana kadar camilerimizde başı açık olarak namaz kılan Müslümanların uyarıldığına dair hiçbir harekete şahit olmadım. Lakin

ayakkabıları poşete koymak bida

ti sanki farzmış gibi Müslümanlara empoze edilmek isteniyor…

Din iman elden gitmiş, halkın yüzde 80’i-90’ı namazı terk etmiş, toplum azgınlıklar içinde, ülke bir meyhane-i kübraya benzemiş, karılar kızlar açılmış, riba/faiz yemeyen kalmamış,
bizimkilerin aklı fikri kestane makinesine benzeyen ayakkabı poşetleri cihazlarında…
İlkelliğin böylesine öfkelenmemek mümkün mü?

CAMİLERİN ALTLARINDAKİ veya BAHÇELERİNDEKİ WC FETİŞİZMİ:

Türkiye’nin diğer şehirlerindeki camilerin durumunu bilmem ama

İstanbul camilerinde bir WC sanayi sektörü

peydahlandığını söyleyebilirim.

Cami altlarında veya avlularında iğrenç mi iğrenç, kerih mi kerih, müstehrek mi müstehrek, ilkel mi ilkel levhalar…
Bay WC… Bayan WC… WC Men… WC Women…

Fiyatlar 1 lira ile 50 kuruş arasında oynuyor

. İşlek yol kenarlarındaki, kalabalık meydanlardaki cami helâları darphane gibi para kesiyor.

CAMİLERDEKİ ANİLİN BOYALI, MAKİNE DOKUMASI, ZEVKSİZ, SANATSIZ ÇİRKİN HALILAR FETİŞİZMİ:

Bundan 30, 40, 50 sene önce eski tarihî camilerimizde çok kıymetli, bir kısmı antika hatta bazısı müzelik el dokuması, kök boyalı halı ve kilimler vardı. Bunların hepsi yok oldu. Yerlerine azıcık sanat kültürüne, estetik boyutuna sahip insanları tiksindirecek anilin boyalı, zevksiz yaygılar serildi.

Yok olan halılar vakıf mallarıydı, bunları çalanlar, alanlar, çaldıranlar, satanlar emanetlere hıyanet ettikleri için mel’un kimselerdir.
Camilerdeki tarihî ve kıymetli vakıf halıları bin türlü alavere ve dalavereyle ele geçirip Karun gibi zengin olan iki adamın
feci akıbetlerini
biliyorum.

CAMİLERDEKİ UCUZ ve ÇİRKİN SAAT FETİŞİZMİ:

Mimar Sinan yapısı, harikulade güzel, tarihî bir cami…

Mihrabın iki yanına Tahtakale’de bilemediniz 25’er liraya satılan pilli iki duvar saati asılmış.

Berbat bir kadranı var, daire şeklinde, nikelajlı… Zerre kadar kültürü, zevki, estetik boyutu olan bir kimse

bir mimarlık şaheserinin duvarına böyle iğrenç, rezil, tiksindirici işporta saatleri asmaz.
Bu gibi rezaletlere hem Diyanet İşleri Başkanlığı’nın hem Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün karşı çıkması gerekir.

CAMİ KAPILARINA “MÜSLÜMAN KARDEŞ PABUCUNU ÖYLE TUTMA, BÖYLE TUT!” LEVHASI ASMA FETİŞİZMİ:

Cami kapılarına ille bir şey yazılacaksa,

Kur’ândan, Sünnetten, İslâm ahlâkından kısa bir cümle seçilir, güzel şekilde yazılır, etrafı süslenir ve asılır.

Birkaç misal vereyim: Cemaat rahmettir, tefrika azaptır… Namaz, kılanı kötülüklerden korur… Sakın Allah’ı unutma, sen O’nu unutsan O seni unutmaz… Cami kapılarına yazılacak en son cümle,

“Müslüman kardeşim, pabucunu öyle değil, böyle tut!”

eblehçe cümlesidir.

Cenâb-ı Hak bendenize ömür, imkân ve fırsat verirse

şehre yakın kırsal bir yerde

, meselâ

5 dönüm arazî içinde, güneşte kurutulmuş kerpiçten bir cami yaptıracağım

,

etrafında 25 mekân bulunacak.
Bunların 10’u idare, kültür, araştırma faaliyetlerine tahsis edilecek; 15’inde geleneksel sanat atölyeleri bulunacak

ve buralarda üretilen sanat eşyaları ucuz ve makul fiyatlarla satışa arz edilecek. Bu mekânlarda sanatkâr yetiştirilecek…

Caminin resmî, kadrolu, maaşlı imamı olmayacak.

Meselâ oradaki hattat arkadaşın ehliyeti varsa imamlığı o yapacak.

Resmî müezzini de olmayacak

. Caminin ezan enstitüsü olacak, sesi müsait olan gençler müezzinliği öğrenecek, ezanı onların hocası veya içlerinden biri minareye çıkarak okuyacak…

Bu toprak camide kesinlikle elektrik bulunmayacak

,

sabah, akşam ve yatsı namazlarında kandiller ve mumlar uyandırılacak

,

toprak caminin içinde hoparlör, kalorifer, klima, vantilatör gibi cihazlar bulunmayacak,
çok soğuk günlerde soba yakılacak…

Böyle bir cami yapılsa hoparlör, elektrik, kalorifer, klima, vantilatör fetişistleri beni boğarlar. Caminin vakfiyesine de yazdıracağım: “Ölümümden sonra bu toprak camiyi yıkıp yerine beton bir bina yaptıracaklara, bu camiye elektrik getireceklere lanet olsun.” 3 Mart 2011