Müslümanlar Camiler ve Daha nice Önemli Meseleler
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 08 Aralık 2018
Bir Müslüman kendisini nasıl tanıtmalıdır?
Birinci olarak:
(Salat ve selam olsun ona)
demelidir.
İkinci olarak
Üçüncü olarak gerekiyorsa, lüzumu varsa meşrebini söyleyebilir. Mesela:
Yahut: Tarikat-i aliyye-i Kadiriyye mensubuyum.
Hür ve mukim bir Müslüman erkek, şer’î bir mazereti yoksa vakit ezanı okununca,
Doğru dürüst ve yeterli miktarda
bilmeyen cahillerin tarikata girmeleri, tasavvuf deryasına açılmaları tehlikelidir.
Vakit namazında her meşrepten Müslüman camide cemaat olur ve Rahmana ibadet eder. Bu cemaatin içinde
ve diğer turuk-i aliyye mensupları olur… Hattâ tasavvufa ve tarikata karşı olanlar da bulunur… Risale-i Nur talebesi olur…
Selamlaşırlar, merhaba derler, birbirlerine yardım ederler, destek olurlar. Hayırlı işlerde rekabet yapılamaz, ancak kardeşçe müsabaka=yarışma yapılabilir.
Camiler sadece namaz kılma mekânları değildir.
İmam efendi mahallesindeki gerçek fakirleri, miskinleri, sıkıntıya düşmüşleri arar, bulur ve onlara
verilmesi, yardım edilmesi konusunda öncülük ve önderlik eder…
Lise ve üniversite gençliği camilere çekilmelidir. Gençliği camiden soğutacak, nefret ettirecek haller ve davranışlar İslama hıyanettir.
İstanbulda en az üç yüz camide, sanat bilir, sanatkar, sanattan anlayan derin kültürlü idealist imamların ve müezzinlerin nezaretinde ücretsiz sanat kursları açılmalıdır.
Camilerdeki sanat kursları kesinlikle kadın erkek karışık olmamalıdır. Bütün ağırlık hatta, tezhibe, ebruya verilmemeli, yüzlerce konu ve dalda sanat faaliyeti yapılmalıdır.
Camilerde hiçbir hayır işi için
Hiçbir islamî hizmet şifahî kültürlülere, IQ’su 100’ü altında olanlara, partizanlara, holiganlara , orta veya geri zekalılara verilmemelidir.
İçte ve dışta cami hoparlörlerini 65 veya 70 desibelin üzerinde açanlar islamî hizmete layık olmayan elemanlardır.
Muhterem, vasıflı, ehliyetli, icazetli ulema ve fukaha; camilerde, bir kitabı esas alarak usul-i fıkıh, usul-i hadis, usul-i tefsir derslerini özet olarak okutmalıdır.
Ecdadımızdan bazı muhterem zatlar İstanbul camilerinde
verilmesi için vakıflar bırakmıştır. Bugün hiçbir camide Mesnevî dersi verilmiyor, bu vakıflar, bu paralar ne olmuştur?
Camiler öyle cazibe merkezleri olmalıdır ki, ezan okununca Müslümanlar oraya seve seve, heyecanla gitmelidir.
Camilerde hiçbir cemaatin, tarikatin, hizbin, fırkanın; adam, taraftar, holigan, militan devşirmesine izin ve fırsat verilmemelidir.
Camilerde cemaat propagandası yapılmamalıdır. Camilerin içine kesinlikle siyaset girmemeli, sokulmamalıdır.
İmamların namaz kıldırma memuru durumuna düşürülmesi büyük bir hıyanettir.
Cami imamları, tabakat-ı fukahanın en aşağı derecesi ve rütbesi olan müftülük icazetine sahip olmalıdır.
Sünnî Müslüman çoğunluğun en zeki, en kabiliyetli, en istidatlı çocukları hademe-i hayrat
subay ve öğretmen olarak yetiştirilmelidir.
Nadir istisnalar dışında bugünkü İmam-Hatip mektepleri ve ilahiyat fakülteleri kalifiye din hizmetlisi yetiştiremez. Bu maksatla paralel ve alternatif bir eğitim sistemi kurulmalıdır.
Memleketimizde hortlatılan ve sinsice güçlendirilen Mutezile mezhebine mensup bir kimsenin ardında namaz kılınmaz. Bir Fazlurrahmancının arkasında namaz kılınmaz. Bid’atleri, namazlarının ifsad edenlerin arkasında namaz kılınmaz.
diyenlerin arkasında kılınan namazlar fesada uğrar. Tasavvuf ve tarikat Müslümanlarını şirk ve küfürle suçlayanların ardında namaz kılınmaz.
İmamların âlim, ârif, âbid, muhlis, muttaqi, vera sahibi, zahid, firasetli, uyanık, şuurlu ve mutlaka icazetli zatlar olması gerekir.
Camilerin iki rahmanî ziyneti vardır:
Mihraplarındaki. minberlerindeki, kürsülerindeki icazetli hizmetliler.
İkincisi: Vakit namazlarında o mekanları dolduran mü’minler.
Bu ikisi yoksa, cami altın kaplı olsa yine de mânen haraptır.
Camileri yaldızlayıp, içlerine ve dışlarına hoparlörler koyup, kaloriferler yaptırıp, klimalar taktıran ama mübarek seher vakitlerinde o mekanları boş bırakanlar büyük bir gaflet içindedir.
Müslümanların kurtuluşu, yücelmesi, aziz olması, hür yaşaması camilerden geçer.
Camiler sabah namazında halk ve bilhassa gençlik ile doluysa durum iyi olabilir. Boş ise durum kesinlikle kötüdür.
İmkanlı ve bilgili Müslümanların, sahih iman hizmetlerinden sonra ikinci vazifesi namazın dosdoğru kılınmasıdır,
İman hizmetlerini ve namazın ikamesini ihmal veya büsbütün terk edip, Müslüman ahaliyi siyaset dedikoduları ile meşgul edenler büyük vebál altındadır.
Müslümanların üstünlük derecesi
iledir. Kim daha taqvalı ise onun manevî rütbesi üstündür.
Cemaat taassubu dolayısıyla salih mü’min kardeşlerine soğuk davrananlar, hattâ bazen onlara düşmanlık edenler İslamı anlamamış cahil ve gafillerdir.
Türkiye’deki dinî gevşekliklerden, cahillikten, gafletten, Müslümanların parçalanmış ve bölünmüş olmasından, namaz kılanların azınlık olmasından, ahlakın bozukluğundan öncelikle
sorumludur.
Resulullah Efendimizin
üç kere peş peşe beyan ettiği üzere
Ellerinde imkan, fırsat, hürriyet olanların, Müslüman halka ve gençliğe en güzel, en uygun, en etkili, en düzgün şekilde öğüt vermeleri gerekir.
Bütün İmam-Hatip mekteplerinde vakit namazlarının, okul camiinde, okul imamının ardında bütün öğrencilerin katılımıyla cemaatle kılınması mecburî olmalıdır.
Ah Sultan Abdülhamid vah Sultan Abdülhamid diye ucuz hamaset edebiyatı yapanlar samimî iseler, o dindar Sultanın zamanında Galatasaray lisesinde bile namazların cemaatle kılınmasının mecburî olduğunu bilmelidir.
Benim cemaatim, benim tarikatım, benim derneğim, benim vakfım, benim hizbim, benim fırkam teranelerini bırakalım da, bundan sonra benim Ümmetim diyelim.
Ümmet birliğini yitiren Müslümanlar birbirine düşer ve küfür ve nifak kurtlarının hücumuna uğrar.
Boynunda râşid bir Halifeye biat ve itaat bağı olmadan ölen kimse sanki cahiliyet ölümü ile ölmüş olur. Bunu bendeniz demiyorum, Fahr-i Kâinat aleyhi ekmelüttahiyyat Efendimiz söylüyor.
Allah katında tek hak, makbul, geçerli din İslamdır. Zamanımızda başka hak ibrahimî dinler de vardır inancı batıldır.
Bütün mü’minler şu müşterek=ortak değerlerde birleşmelidir:
Sahih bir iman… Beş vakit namazın dosdoğru kılınması… Kur’an… Sünnet… Şeriat… Ümmet… İmamet… İslam ahlakı… Bütün ibadetler, hizmetler, hayır ve hasenatlar, cihadlar, dinî faaliyetler ihlasla yapılmalıdır.
Müslümanlara nasihat edilmelidir,
Bu öncelikle benim işim değildir. Ulemanın, fukahanın, zenginlerin, güçlülerin, imkanlıların, ellerinde fırsat olanların vazifesidir. 27.08.2014