Müslümanlar!.. Gerçek Alimlere Tâbi Olunuz…
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 27 Aralık 2018
Cumartesi
En takvalı kimseler gerçek alimlerdir. Kur’ân’ı en iyi anlayan ve yorumlayanlar onlardır. Peygamberimizin risaletini, sünnetini, mesajını en iyi anlayanlar, bilenler, anlatanlar onlardır. Tek hak din olan İslâm’a en büyük ve verimli hizmeti yapanlar onlardır.
Kur’ân’ı ve sünneti en iyi anlayanlar ve kavrayanlar mutlak müctehidlik derecesine çıkmış, ilim ve irfanda ucu bucağı olmayan bir okyanusa benzeyen büyük alimlerdir.
Kur’ân’dan hüküm çıkartmak çocuk oyuncağı değildir. Al eline bir meâl ve kendi kafana göre mâna ver… Bundan daha yanlış bir metod olamaz. İnsî ve cinnî şeyâtîn cahilleri, gafilleri, hafif akıllıları bu şekilde aldatmaktadır.
İslâm’da bir hiyerarşi (silsile-i merâtib) vardır. Bilenlerle bilmeyenler bir değildir. Cahille alim bir değildir. Müctehid ile mukallid bir olmaz. Alimlerin de kendi aralarında mertebeleri, tabakaları, dereceleri vardır
(yedinci sınıf)
Bu tasnife
denir.
Şöyle böyle ilim okumuş, Zeyd ile ‘Amr’ın kavgasını öğrenmiş fakat âlî ve ‘âlî ilimlerden icazet almamış ve gerçek din alimi olmamış kişiler kesinlikle Kur’ân’ı tefsir edemezler. Ondan hüküm çıkartamazlar, hatta fetva bile veremezler.
Bir şehirde İmamü’l-müslimînin tâyin ettiği, berat verdiği bir müftü olur ve fetva ondan istenir. Önüne gelen fetva veremez. İçtihad yapmak, fetva vermek ayağa düşerse Ümmet-i Muhammed arasında fitne ve fesat çıkar, dehşetli bir kaos ve anarşi oluşur.
Fakih olmayan, avam tabakasına ve mukallid sınıfına mensup bulunan bir kimse
(müctehid) sözü arasında bir aykırılık görse hangisine tabi olur?
Niçin? Çünkü onun aykırılık gibi gördüğü şey cehlinden kaynaklanmaktadır.
Dinde reform ve yenilik yapmak isteyenler dâll ve mudildir. İtikadları sahih olmayanların ilmine itibar yoktur. Târik-i salât olanın ictihad yapmaya ve fetva vermeye yeltenmesi gülünçtür. Onların Şeriat mahkemesinde kadı huzurunda şehadetleri bile makbul olmaz.
ve
olanlârdan fetva isteyenler ebleh ve ahmaktır. Onlardan bırakın fetva istemek, bucak bucak kaçmak gerekir. Dinini dünyasını satan, ahiretini berbat eden adamların fetvalarına itibar yoktur.
Vaktiyle Hindistan’da Müslümanlığı, Hinduluğu, Hıristiyanlığı halt ederek yeni bir din çıkartan, selam’ı yasaklayıp onun yerine
diye yeni bir selam koyan
adındaki ekfer hükümdarının etrafında bir sürü yalaka, dalkavuk, sapkın, dall ve mudil ulema vardı. Sâlih, muttaki, firasetli, uyanık, sadık Müslümanlar onlardan fetva istemediler, dinlerini onlardan öğrenmediler.
Bu devirde fetva, merhum
merhum
(Bulgaristan kökenli, Ezher mezunu) ve benzeri icazetli hocalardan sorulur ve alınır. Tevhid ile Teslis birdir diyen sapıklardan fetva alanların akıbetleri iyi olmaz. İctihad kapısı kapanmamıştır ama bu devirde ictihad yapacak derecede ilmi olan yoktur.
Horozdan kurban olur, icabında abdestsiz namaz kılınır, hayızlı kadınlar namaz kılabilir, Peygamberi inkar ve tekzib edenler ehl-i necat ve cennettir, ekâbir-i Ashab-ı kiramdan
hadîs uydurmuştur, Kur’ân’ın kesin emir ve yasaklarının bir kısmı bugün geçerli değildir gibi içtihadlar yapan, fetvalar veren adamlara tâbi olanlar sapıtır.
Fıkhı inkâr edenler çok yanlış bir yoldadır. Fıkıh mezheplerini put olarak görenler büyük bir dalalet içindedir. Evliyaullah’a evliyauşşeytan diyenler iyice şaşırmıştır. Kur’ân, Sünnet, icmâ-i ümmet, cemaat yolundan sapanlarda hayır yoktur. Tabib-i hâzık ve Müslime tedavi olmayıp mütetabbîblere (doktor müsveddelerine) gidenler ya canlarından olur, ya sakat kalır.
Ey sevgili Müslümanlar!.. Gerçek, takvalı, sâlih, müteverri, muhlis, icazetli, dinini dünyasına değişmeyen din ve mukaddesat uğrunda her çileye göğüs geren, icabında canını bile feda eden, ucu Resullerin Seyyidi’ne ulaşan nurânî bir silsilenin halkası olan ulema-i İslâm’a tabi olunuz, onlardan fetva isteyiniz, dininizi onlardan öğreniniz.
Sakın ola ki, yanlış yollara, çıkmaz sokaklara, dar patikalara sapmayınız. Allah bize seçme hakkı vermiştir. Seçimimizi iyi yapalım.
Türkiye’nin birinci meselesi eğitim meselesidir. Yazık ki, bu mesele üzerinde gereği gibi durulmuyor. Fırtına bir lisenin damını uçurmuş, avluya düşürmüş, bunu haber yapıyorlar; asıl eğitim meseleleri üzerinde kafa yormuyorlar.
Ülkemizdeki millî eğitim temelden bozuktur, A’dan Z’ye kadar bozuktur. Tevhid-i tedrisat sistemi Tevhidî eğitime karşıdır. Bu sistem yeni nesilleri atalarının mezar taşlarını okuyamayacak derecede cahil bırakmaktadır.
Bu sistem gençliğe yazılı, edebî, zengin kültür Türkçesini öğretememektedir. Bu sistem okullarda ahlâk ve karakter terbiyesi verememektedir. Bu sistem yeni nesillere mantık öğretememektedir. Görgü, vatandaşlık ve komşuluk hak ve vazifelerini öğretememektedir.
Eğitim sistemi iyi, yeterli, vasıflı, güçlü, üstün olmayan bir ülke, maddî bakımdan zenginleşse de ayakta duramaz. Bugünkü eğitim sistemimiz millî kültür ve millî kimlik üzerine kurulu değildir.
Bu eğitim toplumsal barış ve mutabakatı güçlendiremiyor. Japonya’yı, Güney Kore’yi, Tayvan’ı, Singapur’u ilerleten, güçlü kılan eğitim sistemidir. Ülkemizdeki müzmin krizlerden, hercümercten, yetersizliklerden, bütün olumsuzluklardan eğitim sorumludur. Bugünkü eğitim sistemi Türkiye’nin dertlerine çareler ve çözümler arayıp bulacak nesiller yetiştiremiyor.
Bugün Türkiye’de,
bir tek okul yoktur. Eton Koleji’nin son sınıf öğrencileri Shakespeare’in eserlerini okuyabilir, bu kıraatten zevk ve haz alabilir, o eserlerle ilgili ciddî kompozisyonlar yazabilir.
Haçlılar, Siyonistler, emperyalistler, sömürgeciler, yabancılaşmışlar ve onların içimizdeki destekçileri Kriptolar milletimizi cahillikle terbiye etmektedir.
Bunun farkında bile değiliz. 25 Ocak 2009