Haksızlıklar Karşısında Susanlar Dilsiz Şeytandır.

Bugün, sosyal ve kültürel bakımdan nasıl bir ortamda yaşıyoruz?.. Çok bozuk, İslam’dan çok uzaklaşmış, fısk ve fücurun yaygın olduğu, bütün çivilerin yerinden oynamış olduğu, azgınlıkların (fuhşiyatın) toplumu çepeçevre sardığı, dinsizlik ve densizlik kasırgalarının şiddetle estiği bir ortam içindeyiz.

Dinin direği olan

beş vakit namaz

büyük ölçüde terk edilmiş, insanlar şehvetlerine uymuş, bina ve zina artmış; iktisadî, ticarî ve mâlî hayatta faiz çok yaygın ve yoğun hale girmiş, eğitim kirlenmiş.

İrtidat yangınları cemiyeti kasıp kavuruyor.

Müslümanların başında bir reis, İmam, Emîr yok

. Ümmet paramparça olmuş. Bir sürü cemaat, fırka, hizip, grup oluşmuş. Bunların arasında bağ yok. On, yirmi cemaat reisi senede üç kez bir araya gelip de görüşmüyor.

Ümmet içinde bozuk ve bid’at itikadlar yayılmış. Bunların bazısı küfre kadar yol açabilecek vehamette.

Milyonlarca Müslüman sekülerleşme zokasını yutmuş.

Evet böyle bir ortamda ne yapılır? Mutlaka

bütün kötülüklere muhalif olmak

gerekir.

Lütfen beni yanlış anlamayınız. Bendeniz

siyasî muhalefet yapılsın demiyorum

. Kasd ettiğim muhalefet

sosyal ve kültüreldir.

Bu muhalefetin

yıkıcı, ümitsizliğe düşürücü mahiyette olmaması

gerekir. Nasıl olacak? Yapıcı (müsbet) olacak. Uyarıcı olacak. Hayırlı bir muhalefet olacak.

Benim çocukluğumda bu memlekette fikir, söz, tenkit


(eleştiri)

hürriyeti yoktu.

1950’li yıllarda Ankara’da birkaç Müslüman, DP iktidarının sözcüsü

Zafer gazetesinin küçük ilânlar sayfasına

şu meâlde bir ilân vermişlerdi: “Muhterem (….) hocamız, her hafta filan gün şu saatte şu camide değerli vaazlar verip cemaati uyarmakta ve aydınlatmaktadır. Arzu eden kardeşlerimiz teşrif edip dinleyebilir.”

O zamanın masonları böyle basit ve mâsum bir ilânı bile hazmedememişlerdi…

Bugün artık o eski baskılar yok.

Yapıcı mahiyette olmak şartıyla kötülükleri, haksızlıkları tenkit etmemiz gerekir. Siyasî mahiyette olmamak şartıyla memleketteki içki üretim ve tüketimini,

içkinin teşvik edilmesini tenkit etmeliyiz.

Seks azgınlıklarını ve sapıklıklarını

, fuhşu, zinayı tenkit etmeliyiz. Okul çocukları kürtaj yaptırıyormuş… Uyuşturucu ilköğretim okullarına kadar girmiş, on yaşında masumlar beyaz kullanıyormuş…

Bu kötülükleri tenkit etmeliyiz.

İslam’da zaruret yok iken

ağaç kesmek, yeşillikleri tahrip etmek yasaktır.

Bugün ülkemizde ağaç ve yeşillik katliamı vardır.Bu katliamı (kıyımı) tenkit etmeliyiz.

Zenginler daha zenginleşiyor, fakirler daha fakirleşiyor,

sosyal adalet yok.

Bunu Müslümanlar tenkit etmeyecek de kim edecek?

Piyango, lotarya, talih oyunları, kumar çok yaygın hale geldi.

Bilet gişelerinin önünde uzun kuyruklar var.

Dinimiz kumarı, piyangoyu yasak ve haram kılmıştır.

Bunu Müslümanlar tenkit etmeyecek de kimler edecek?

Lüks ve israf aldı yürüdü… Haram yemek genel hale geldi… Daha bin türlü haram ve yasak iş, kötülük âşikâre, genel ve yoğun şekilde işleniyor… Müslümanların bütün bunları tenkit etmesi gerekir.

Bu tenkit ve muhalefet işini herkes doğrudan doğruya mı yapacaktır?

Hayır…İlmi, iktidarı, imkânı olanlar doğrudan yapacak, Müslüman halk da onları destekleyecektir.

Bir örnek vereyim:

Herhangi bir kötülük aleyhinde çok faydalı, çok tesirli


(etkili),

çok uyarıcı bir broşür hazırlanacak,
bir milyon adet basılacak, Müslüman halk bunu maliyet

(tekrar ediyorum maliyet)

fiyatına alıp dağıtacaktır

. Bir milyon adet de yetmez.

Bir yıl içinde beş milyon dağıtılacaktır.

Böyle birçok risaleler yayınlanacaktır.

Böyle bir hizmeti hangi kuruluş yapabilir? Partiler, dernekler, cemaatler, tarikatlar üstü bir

“İyiliği Emr Etmek, Kötülüğü Nehy Etmek Derneği”

kurulur, bu dernek siyasî faaliyet ve yayın yapmaz.

Sadece ahlakî, kültürel, sosyal hizmet yapar.

Yukarıda anlattığım risaleleri de hazırlatıp bastırır.

Baştan beri anlattığım hizmetler karşılığında

kimsenin para kazanmasına, voli vurmasına, zengin olmasına, şöhret ve riyaset edinmesine de fırsat verilmez.

Milyonlarca Müslümana

faiz/ribanın haramlığı

ve bundan mutlaka kaçınmaları gerektiği, kaçınmazlar ve uzak durmazlarsa dünyada ve ahirette ceza görecekleri anlatılmalıdır.

Genç nesiller, çocuklar çok kötü yetiştiriliyor… Hepsi için söylemiyorum ama

tesettürlü bir kısım Müslüman kadın ve kızlar çok kötü giyiniyorlar…

Müslümanlar İslam’a, Kur’ân’a, Sünnete, Şeriata uymayan bir hayat tarzı içindeler…

Yüzlerce büyük, binlerce küçük kötülükten

birini bilhassa özel olarak zikr edeyim:

Cuma günü Cuma ezanı okununca Müslümanlar dükkanlarını kapatmıyor,

ticarete ara vermiyor.

Sokaklarda, caddelerde, meydanlarda, toplu taşıma vasıtalarında, herkesin arasında

birtakım serbest gençler sarılıp öpüşüyor.

Eskiden

böyle bir şeyi fahişe kadınlar bile açıkta yapmazdı…

Uyanık, şuurlu, vicdanlı bir Müslüman iyiliği destekler, kötülüğü köstekler.

Din dilinde buna

emr-i mâruf ve nehy-i münker

denir ki, farzdır.

Bu işi

idareciler fiilen, alimler ve arifler söz ve yazı ile

yaparlar.

Halk da iyilikleri isteyerek,
kötülüklere buğz ederek
kalben yapar.

Geçenlerde

Mavi Marmara gemisi karşılanırken
Müslüman kalabalık içinde biri erkek, ötekisi kız iki genç laubali ve serbest hareket etmişler, kalabalık erkeği dövmüş.

Bence bu dövme işi yanlış olmuştur.

Delikanlıya söylenmek, onu azarlamak yeterdi.

Peygamberimiz (Salat ve selam olsun ona)
“Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” buyurmuşlardır.

Bütün aşikare işlenen günahlar ve haramlar,

her tür fuhşiyyat, küçük çocukların uyuşturucu kullanması, yüzlerce çeşit azgınlık hep birer haksızlık ve zulüm değil midir?

Bunları tenkit etmek, bunları (yasal sınırlar içinde) önlemeye çalışmak, bu konularda Müslümanları uyarmak benim yazımın başında anlattığım muhalefet vazifesi ve hizmetidir. Ülkemizdeki milyonlarca Müslüman bu konuda baskı yapmalıdır. İdareciler uyarılmalıdır.

Aksi takdirde, yani

bu vazifeyi terk ve ihmal edersek Allahın tokadını yemekten korkalım.

Resul-i Kibriya efendimiz,

emr-i mâruf ve nehy-i münker yapmayan bir şehrin üzerine
azap indiğini

haber veriyor.

Hem de, o şehirde on sekiz bin âbid, Peygamberler gibi ibadet eder olduğu halde…

4 Ocak 2011