13 Aralık 1998 Pazar, 14 Aralık 1998 Pazartesi yazıları çıkmamıştır..

 

Müslümanlar arasında fikir, meşreb, görüş, tercih, ictihad farklılıkları olabilir. Bu çeşitlilik tabiidir. Ancak bazı temel islâmî değerler ve kavramlar vardır ki, bunlarda farklılık olamaz. Meselâ ihlas konusunda bütün Müslümanlar müttefik olmalıdır. İstikamet konusu da müşterek olmalıdır. İhlassız, istikametsiz Müslümanlık olmaz, hizmet olmaz.

Nakşî ile Mevlevî arasında meşreb, zevk bakımından farklılık olabilir de, namaz konusunda olmaz. İkisi de namaz kılacaktır.

Bu devirde hem şuurlu Müslüman geçinen, hem islâmî hizmet ve faaliyet yaptığını iddia eden, hem de temel islâmî kavram ve değerlere aykırı fikir, aksiyon ve davranışları görünen iki yüzlü adamlar vardır.

İhlassız, istikametsiz, ahlâksız, faziletsiz, iki yüzlü, nefsini putlaştırmış, dünya malı ve câhı için her haltı yiyen adamların kendilerini İslâm hizmetkârı, önder, rehber olarak göstermeleri ne büyük bir dengesizlik ve küstahlıktır.

Bugün birtakım sahte İslâmcılar mukaddes dâvamızı satmışlardır. Onların dini imanı para, menfaat, makam, mevki, riyâset, şöhret ve alkıştır. Bu sefiller Hazret-i Muhammed aleyhissalatü vesselamın değil, Makyavel’in müridleridir. Onlar samimî ve gerçek Muhammediler olsaydılar, Son Peygamber’in (Salat ve selam olsun ona) Kitabına, Sünnetine, Şeriatına, ahlâkına tâbi olurlardı. Hem Muhammedî geçineceksin, hem de Hazret-i Muhammed aleyhissalatü vesselamın prensiplerine aykırı işler yapacaksın. Böyle Muhammedilik olur mu?

Sahte dâva adamları, sahte din hizmetkârları büyük hâinlikler yapmışlardır ve yapmaktadırlar.

Onlar bozuk düzenin rantları, menfaatleri, peşinde koşuyorlar. Onlar inkârcıların, İslâm düşmanlarının önlerine attıkları kemikleri, haram rantları yiyorlar. Onlar saçı bitmedik yetimlerin, gözü yaşlı dulların, şu çilekeş halkın hakkını hukukunu gasbediyor, hortumluyorlar.

Şu sahtekâr kısa zamanda bunca trilyona nasıl sahip olmuştur? Helâl ticaret yaparak mı? Hayır, o bu efsanevî serveti yamukluk yaparak, emanete hıyanet ederek, İslâm dâvasını satarak elde etmiştir. Bu servet ona ateş olacaktır.

Tâğutî sistemin taraftarları Müslümanların içindeki zayıf karakterli, megalo-manyak, egosantrik, nefsini put edinmiş, arivist, sahtekâr, soytarı, şarlatan, üçkâğıtçı, dalavereci, düzenbaz, yalancı, emanet hâini, bol bol vaad edip hiçbirini tutmayan, düşük, alçak, sefil, bayağı, dengesiz adamları kullanmaktadır.

Bu tip adamlar sadece kendilerini, avanelerini düşünür. Onlar mal ve cah için, riyaset için, şöhret için, kendilerini tatmin için her şeyi satmaya müheyya kişilerdir.

İslâm dâvasına böyle adamlar hizmet edemez. Hizmet edebilmek için âlim, ârif, ahlâklı, faziletli, ferasetli, şecaatli, hikmetli, nefs-i kâmile sahibi erler gerekir. Nefs-i emmâre derecesindeki muhanneslerden ne dine, ne ülkeye, ne millete, ne de devlete bir fâide gelir.

Onlarda Muhammedî ahlâk yoktur. Onların ahlâkı Nemrud, Firavun, Neron ahlâkıdır.

Müslümanlar uyumayın. Artık bu kadar gaflet yeter. İslâm dini ilim, irfan, ahlâk, fazilet, hikmet dinidir. Müslümanların başını çeken, İslâm’a hizmet iddiasıyla ortaya çıkan adamlardan servetlerinin miktarını sorunuz, onlardan mal beyanı isteyiniz. Bunca serveti sâmânı nasıl elde ettiklerini sorunuz.

Birtakım islâmî cemaatlerin ve teşkilâtların içine yüzlerce istihbarat elemanı, ajan sızmıştır. Bu cemaatlerin baronlarına soruyorum: Bunca ajanla, casusla, istihbarat elemanı ile nasıl islâmî hizmet yapıyorsunuz?

Müslümanların paralarıyla ve İslâm’a hizmet vaadiyle kurulan birtakım basın ve televizyon müesseseleri solcuların, eyyamcıların, dinsizlerin, ajanların kontroluna verilmiştir. Bu ne iştir?

Sözde Müslüman bir televizyon kanalında öyle bir başörtüsü aleyhtarlığı vardır ki, bırakın başörtülü eleman çalıştırmak, ekranında bile başörtülü gösterilmemektedir. Bu ne biçim İslâmcılıktır?

Müslümanlar! Sizi kaz gibi yolan, inek gibi sağan birtakım baronları sorgulayınız, kontrol ediniz. Uyumayınız.

Müslümanlar! Yıllardan beri sizlerden her vesile ile para toplanmakta, bu paralarla hayır hasenat, hizmet yapıldığı iddia edilmektedir. Muazzam miktardaki bu paralar gerçekten hizmet için mi harcanmıştır, yoksa büyük bir kısmı boş işler için israf mı edilmiştir? Sakın bu hizmet paralarının bir kısmı da birilerinin zimmetine geçmiş olmasın?

Cami helâlarının, hoparlörlerinin, ibâdet yerlerine konulan gülünç zırıldakların, ışıldakların, fırıldakların, meşrutaların, takunyaların, abdest ibriklerinin, baron ihtiraslarının, cemaat tantanalarının yüce İslâm diniyle ne gibi bir ilgisi olabilir?

İcazetsiz bir hoca veya sahte bir şeyh saltanat kuracak, hüküm sürecek, şöhret kazanacak diye Ümmet-i Muhammed’in milyarlarca dolarının, imkânlarının, fırsatlarının ziyan edilmesi reva mıdır?

Benim mukaddes dinimi ve dâvamı birtakım küçük adamların mıncıklamasına nasıl müsamaha ile bakabilirim?

Müslümanlar, Müslümanlar! Daha ne zamana kadar böyle şaşkın, âciz, dağınık, parçalanmış, aldatılmış, uyutulmuş, afyonlanmış vaziyette sürüneceksiniz?

İslâmî hizmet ve faaliyetleri futbol hooliganlığı derekesine indiren küçük adamlar ehl-i İslâm’ı daha ne kadar oyalayacaklardır?

Parçalanmış, câhil, aldatılmış, cemaatlere bölünmüş Afgan Müslümanlarının başlarına gelen belâ, musibet ve felâketlerden hâlâ ibret almayacak mıyız?

Küçük Çeçen halkı, kendisinden bin kat güçlü Rusya Federasyonu’na karşı kahramanca direndi ve düşmanı vatanından kovdu. Çünkü Çeçenler birlik ve beraberlik içinde çalıştılar. İçlerinden bir avuç münafık çıktıysa da onlara kesinlikle yüz vermediler ve Allah’ın inâyetiyle Moskof’u yendiler.

Arivistlerden, lüpçülerden, döneklerden, kemik yalayıcılardan, rantçılardan, hortumlayıcılardan, talancılardan, vurgunculardan, haram yiyicilerden, “Bu düzen bozuktur, böyle bir düzende birçok bozuk iş yapılabilir” diyen sahtekârlardan ne bu dine, ne bu millete, ne de bu ülkeye bir yarar gelir.

Müslümanlar! Ne zaman uyanacaksınız? 15 Aralık 1998 Salı